Akıl ve nakil tearuz (çatışırsa) ederse hangisi esas alınır?

Tarih: 11.05.2020 - 15:28 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Din-Bilim Çatışması

Burada cevaplandırılması gereken diğer bir soru ise, “Doğruluğu bilimsel olarak ispat edilmiş bir konu, Kur’ân ve hadis-i şeriflerle çatışırsa durum neolur?” konusudur. Nursi 1911’de bu soruya İslam usulünden hareketle açık ve net bir cevap verir:

“Akıl ve nakil teâruz ettikleri vakitte (çeliştiklerinde / ters düştüklerinde), akıl asıl itibar ve nakil tevil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir." (Nursi, B.S. Muhakemat, s.13.).

Burada akıldan maksat insanın akıl ve tecrübe ile ulaştığı ispatlanmış bilimsel sonuçtur. Ancak bu konuda nihaî kararı verecek aklın niteliği de önemlidir. Bu da hem dinin özünü, hem de Kant’çı anlamda kendi sınırlarını bilen akıldır.

Açıkgenç bu aklın vahiy tarafından “aydınlatılmış” olduğunu belirtir ki, konunun anlaşılması açısından önemlidir. Yoksa burada amacın salt akıl olmadığı, Nursi’nin bir başka ifadesinde açıkça ifade edilmektedir. Ona göre Hz. Peygamberin bütün dediği makul olduğu için, akıl onun getirdiği mesaja uymayı emreder (Nursi, B.S. Sözler, s. 466.).

İslam düşünce tarihinde Din-bilim çatışmasında akla öncelik veren diğer bir düşünür, büyük Kur’ân yorumcusu Fahreddin er-Razi’dir (1148-1209). Razî’ye göre aklî deliller (bürhanlar) nakillerin [ayet ve hadislerin] zahirleriyle çatışması durumunda ne yapılması gerektiği açık ve nettir:

“Aklî kesin deliller bir şeyin sübutuna delalet eder, sonra da zahirleri bunun aksine işaret eden naklî delillerle karşılaşacak olursak, takınacağımız tavır şu dört şıktan başkası olamaz:

  • Hem aklın hem de naklin gerektirdiklerini kabul etmek.
  • Her ikisini reddetmek.
  • Naklî delilleri doğrulamak ve aklî olanları yalanlamak.
  • Aklın gerektirdiğini almak.” [Razi, (1986). Esasu’t-Takdîs, Tahkîk: Ahmed Hicazî as-Sakâ, Kahire: Mektebetu’l-Külliyyâti’l-Ezheriyye. s. 220.].

Razi’ye göre birinci şıkk kabul edildiğinde, “birbirine zıt iki şeyi aynı anda doğrulamış oluruz ki, bu imkânsızdır”; ikincisi kabul edildiğinde “iki zıt şeyin her ikisini de yalanlamak olur ki, bu da imkânsızdır”; üçüncü şık ise sonuç olarak batıldır [geçersizdir]. Böylece zorunlu olarak dördüncü ihtimal olarak Allah’ın bize bir lütfu olan “aklın gerektirdiğini almak” durumundayız (Razi, a.g.e.).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun