KURBAN VECÎBESİ

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Cenab-ı Hak ve Kâdir-i Mutlak her şeye her şeyden daha yakındır. Bize bizden daha yakındır.

Bizi yaratan, yaşatan, hayat makinemizi Hayy ismiyle ve Hayat sıfatıyla muntazam çalıştıran, bizi bizden daha iyi bilen ve koruyan O'dur.

İsimleriyle, sıfatlarıyla her şeye her şeyden daha yakın olduğu halde her şey O'ndan nihayetsiz uzaktır. Cisimden, mekândan münezzehtir. Vâhid'dir, Ehad'dir, her şeye Kâdir'dir. Hiçbir şey O'na ağır gelmez.

Bir baharı halketmek bir çiçek kadar O'na kolaydır. Cenneti halketmek bir bahar kadar O'na rahattır. Bize bizden daha yakın olan Rabbimize bizleri manen yaklaştıracak ibadetlerden biri de kurban kesmektir.

Allah Teâlâ'ya kurbiyet için ibadet niyetiyle hususî bir vakitte, Kurban Bayramı günlerinde kesilen hayvana "kurban" denir.

Hicretin ikinci yılında meşru kılınan bu vecibe kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

Cenab-ı Hak Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'e hitaben "Fesalli lirabbike venhar!" (Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!) buyurmaktadır.

Bu emir Efendimiz'in şahsında bütün mü'minlere de şâmildir. Hali vakti yerinde olan Müslümanlara kurban kesmeyi şiddetle emreden bâzı hadîs-i şerifler vardır.

Bunlardan birinde, "Kurban kesecek kadar hali müsait olup da kurban kesmeyen kimse, bizim mescidimize yaklaşmasın!" ikazı yapılmıştır.

Yâni: Maddî durumu müsait olanın kurban kesmesi vaciptir. Bu vazifeyi yapmayıp ihmal eden Müslümanların Allah ve Resûlü'nden manen uzaklaşacakları, her türlü ibadetlerinin de kabule karin olamayacağı "Mescidimize yaklaşmasınlar!" ifadesinden anlaşılmaktadır.

Fahr-i Kâinat Efendimiz, bizzat kendi elleriyle iki koç kurban etmiş, "Kurbanlarınızı büyük büyük kesin! Muhakkak ki onlar sıratta sizin bineklerinizdir!" buyurmuşlardır.

Müslüman, hür, mukîm ve zengin olan her mü'min Allah emrettiği için, rızasını kazanmak ve manen O'na yaklaşmak için kurban kesmelidir.

Kurban kesmek fedâkârlık ve cömertlik nişanıdır.

Aziz Kardeşlerim!

Kurban deyip geçmeyiniz! Sevenler sevdiklerine "Kurban olayım!" derler. Bu söz sevginin son haddini ifade eder. Kurban olmak fedâkârlığın en büyük nümunesidir.

Allah (cc) Hz. İbrahim'e (as) oğlunu kurban etmesini emretti, yâni çetin bir imtihan yaptı.

Baba oğul bu imtihanı tam bir teslimiyetle kazandılar. İbrahim ailesinin bu teslimiyetine mükâfat olarak Cenab-ı Hak Hz. İsmail'i (as) bağışladı ve yerine bir koçun kurban edilmesine izin verdi. Bu kulluk imtihanından yüz akıyla çıkmaları mü'minler için bayram olmuştur. Bir fedâkârlık ve ziyafet sofrası açılmıştır.

İslâmiyet var olsun diye Hz. Yâsirler, Ammarlar, Sümeyyeler, Hubeybler, Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, Aliler. ... (r. anhüm); bütün bunlar canlarını ve mallarını kurban etmişler, nefis ve mallarını Allah'a satıp O'nun rızasını kazanmışlardır.

Kurban olmak, sevenin sevdiği uğruna yok olması demektir. Nefsimizin arzularıyla Allah'ın istekleri çatıştığı zaman, Allah'ın emirlerine teslim olup onları her şeye tercih edebiliyorsak, gerçek sevenlerden sayılabiliriz.

Mesnevî-i Nuriye'de bu hakikat şöyle ifade ediliyor:

"Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün değil, belki sana emanettir! O emanetin Mâlik'i her şeye Kadir, her şeyi bilir bir Rahîm-i Kerîm'dir. O, senin yanındaki mülkünü senden satın almak istiyor. Tâ senin için muhafaza etsin, zayi olmasm. İleride mühim bir fiyat sana verecek!"

"Sen muvazzaf ve memur bir askersin! O'nun namıyla çalış ve hesabıyla amel et! O'dur ki, muhtaç olduğun şeyleri sana rızık olarak gönderiyor ve senin takatin yetmediği şeylerden seni muhafaza eder."

Sana vücudu veren O'dur.

 "Sen onu yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın, senin mülkün değildir. Onun Mâlik'i ancak Mâlikü'l-Mülk'tür. O senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Mülkü sahibine teslim et! Vücudunu Mûcid'ine feda et! Mukabilinde büyük bîr fiyat alacaksın!"

Cennet ve saâdet-i ebediye sana verilecek! Eğer elinde emanet olan vücut ve malını Allah yolanda sarf etmezsen,

"O kadar sevdiğin mal ve evlat ve perestiş ettiğin nefis ve hevâ ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını ve elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler. Senden âhirette dâvâcı olacaklar. Emanete hıyanet cezasını çekeceksin!"

Muhterem Mü'minler!

Kurban Bayramı yaklaşınca kurban kesme hazırlığı da başlamalı, dinimizin bu emrini kurban keserek yerine getirmeli, çevremize güzel örnek olmalıyız.

Îman ve İslâmiyet her devirde mü'minlerden maddî ve manevî fedâkârlık ister.

Vatan ve milletin muhafazası, İslâm'ın yücelmesi, bütün gönüllere hâkim olması buna bağlıdır.

Bizi bizden çok seven Hâlık'ımızın emirlerine "Lebbeyk!" diyelim! Unutmayalım ki: Bedenimizi paha biçilmez cihazlarla donatan O'dur.

Dünyayı bir beşik, kâinatı bir saray, güneşi bir lâmba, suyu canlılara âb-ı hayat yapan O'dur.

Yaz mevsimini gençliğe, güz mevsimini ihtiyarlığa, kış mevsimini ölüme, bahar mevsimini de yeniden dirileceğimiz haşir gününe işaret yapan O'dur.

Hakikî mahbub, hakikî maksut, hakikî mâbud yalnız O'dur.

Kâinatta var olan her şey "Lâilâhe illâ hû!" der, O'nu zikreder.

Madem O var, her şey var!

Aziz Kardeşlerim!

Böyle bir Allah'a nasıl kurban olmazsınız?

Böyle bir mahbub, böyle bir mabuda bir kurban, iki kurban kesseniz çok mudur?

Bütün sevdiklerini sana veren Hz. Allah (cc)'ın rızasını, sevgisini kazanma uğruna bütün varlığını versen çok mudur?

O'nun dâvasının hizmetkârı ve dellâlı olup hayatını îman dâvasına vakfetsen çok mudur?

İşte biz Müslümanlar O'nu memnun etmek için Kurban Bayramı'nda kurban keseriz.

Muhtaçları düşünürüz, yardımlarına koşarız.

Rabbim şu mübarek günler hürmetine, Kâbe-i Muazzama'yı tavaf edenler, Arafat'ta vakfe yapanlar, Mina'da kurban kesenler hürmetine, keseceğiniz kurbanları kabule karin eylesin, âmin...

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun