Hz. Yusuf en mutlu zamanında, neden ölümü temenni etmiştir?

Tarih: 27.04.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Yusuf Suresi 101. ayeti açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yusuf Suresi, ayet 101:

 "Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı Müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!"

Ruhumu, Müslüman Olduğum Halde Al!

Yusuf Peygamber'in rüyası gerçekleşip dünya ve âhiret arasında mutluluk yansıtan en sağlam köprüyü kurduktan sonra, yaptığı duâ çok anlamlı ve o nisbette düşündürücü ve yönlendiricidir. Duası çok kısa olmakla beraber hayatın her parça ve bölümünü içine almakta, insanın dünyadaki yerini belirlemektedir. Yusuf Peygamber'in duası iki önemli kısımda toplanıp özetlenmiştir:

a)  Cenâb-ı Hakk'a bütün mevcudiyetiyle teslîm olup boyun eğdiği bir halde ruhunun alınmasını dilemesi,

b)  Dünya ve âhirette iyi kişiler kafilesinde bulunmayı istemesi..

Birinci cümleyle insanın her şeyiyle Allah'a ait olduğu ve ancak onun selâmet gölgesi altında bulunmak suretiyle varlığını koruyabildiği, sonunda yine dönüşünün ancak O'na olacağı anlatılıyor ve bu Şuur, bu imân ve irfanla ölmenin en büyük saadet olacağına işaret ediliyor. İkinci cümleyle, Allah'a dosdoğru imanın birleştirici, bütünleştirici ve kardeşlik duygularını geliştirici olduğu, bu doğrultuda iyi kişilere her zaman ihtiyaç duyulacağı; dünyada da, âhirette de insanın toplumdan kopuk yalnız başına yaşayamayacağı belirtiliyor. Böylece mü'minlerin kendi aralarında kardeşlik ve dostluk kurmalarının lüzumuna dolaylı şekilde dikkatler çekiliyor. (bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 6/2991.)

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde bu ayet şöyle tefsir ediliyor:

101. Ey Rabbim! Sen bana mülkten bir parça nasip verdin. Ehadîsin meâlini bilmek ilminden de bana bir hisse ilim öğrettin. Böylece en büyük dünya nimetinin ve devletinin ne olduğunu tattırdın ve ben bütün bu olup bitenlerin sonunun nereye varacağını anladım. Yani anladım ki, bütün dünya hayatı ve olayları, tevil ve tabiri sonunda gerçekleşecek olan bir rüya gibidir. Ve bana öğrettiğin ilimden hisseme düşen kadarıyla anladığım şudur ki, o rüyanın da tabir ve tevili, yani yorumu açıkça belli olduğundan dolayı, bunun ilerisinde bir ahiret hayatı mutlaka gelecektir. İşte bunun kesin olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan Rabbim! Sen dünyada ve ahirette benim velimsim. Benim malikim, veliyyi nimetim ve efendimsin. Beni bir müslüman olarak vefat ettir, yani Müslüman olarak canımı al; başka bir dinde, başka inançta olmaktan beni koru ve ruhumu Müslüman olarak kabzet, ve salihler arasına kat, salih kulların, işe yarar ve iyilik sever kulların arasına koy. Ahirette atalarım gibi, salihler zümresi içinde haşreyle, zira nimet ancak o zaman tamamlanmış olacaktır.

Deniliyor ki, Yusuf böyle dua ettiği vakit Allah Teâlâ, ruhunu tayyib ve tahir olarak kabzeylemişti. Bunun üzerine Mısır ahalisi arasında nereye defnolunacağı hususunda anlaşmazlık çıkmış, birbirleriyle kavga edecek hale gelmişler. Nihayet mermerden bir tabut yapıp, onun içine koymuşlar ve Nil nehrinin mecrasına defnetmeye karar vermişler ki, Nil Nehri'nin suları, onun üzerinden geçerek Mısır'a vardığında hepsi onun uğrundan teberrük edebilme konusunda eşit olacaklardı. Daha sonra Mısır'da hanedan değişikliği olmuş, iktidar Amalika'dan çıkmış, Firavunlar'a geçmişti. İsrailoğulları da Hz. Musa'nın peygamber olarak gönderilmesine kadar Firavunlar'ın elinde esir kalmış idi.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Mirac gecesinde Âdem Aleyhisselâm'la dünya seması denilen birinci gökte, Yusuf'la ise ikinci semada karşılaşmıştı. Bunu Mirac hadisinde haber vermişti. İşte Yusuf, başı mihnet ve ibtila, sonu da yokluk ve zeval olan bu dünya mülkünün, bu dünya geçidinin hakikatını ve akıbetini bildiği için, daha ileri gidip, elinde kuvvet varken Mısır'a hükümdar olmak sevdasını beslememiş, aksine dünyadan el etek çekmek ve ebedî hayata can atmak istemiş de böyle bir dua ile vefatını dilemiştir.

Ve öyle bir sonla ahirete gitmiştir ki, ne güzel dua, ne güzel akıbettir. Ve işte takva sahiplerinin örnek alacakları hayat ve can atacakları gaye budur: Bu dünya hazineleri değil, bu güzel sonuçtur. (bk. Elmalılı Tefsiri)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun