Züht, takva ve Kur'an'a bağlılık anlayışını açıklar mısınız?

Tarih: 01.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Züht: Dünyaya fazla rağbet etmemek, hırs göstermemektir. Yoksa bütün bütün dünyayı terk etmek demek değildir.

"Allah'ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedî ahiret yurdunu mamur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacına yetecek kadarını sakla). Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et, sakın ülkede nizamı bozma peşinde olma! Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez.” (Kasas, 28/77),

“Ey Âdem'in evlatları! Her namaz vaktinde mescide giderken, süsünüz olan elbisenizi giyinin. Yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri asla sevmez.” (Araf, 7/31)

mealindeki ayetlerden, zühdün bir denge unsuru, aşırılığa kaçmama olgusu, dünya-ahiret dengesini kollama anlayışı, olduğunu anlayabiliriz.

- Takva: Genel olarak, günahlardan/yasaklardan sakınma anlamında kullanılır. Bu anlayış, takvanın “çekinme, sakınma, korunma” anlamına da uygundur. Buna göre, Allah’ın emirlerini yerine getirmek “salih amel”, yasaklarından sakınmak da “takva” olarak değerlendirilmektedir.

Bununla beraber, korunma işi İslam dininde iki şekilde olur; emirleri yerine getirmek, yasaklardan sakınmak. Bundan dolayıdır ki, takva; “Allah’ın emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmak” olarak da tarif edilir. Bu anlayış daha geniş kapsamlıdır.

Takvanın çok mertebeleri vardır. Önce farzları yerine getirmek, büyük günahlardan sakınmak esastır. Sonra, vücudun organlarını; gözü, kulağı, dili, eli, ayağı vs. günahlardan uzak tutmak, bunları güzel şeyler meşgul etmek gerekir. Vücudun maddî organlarını bir disiplin altına aldıktan sonra, manevî alanlara yönelmek; ruha, akla, kalbe, duygulara iman şuurunu aşılamak, ona göre hareket etmek gerekir.

Kuşkusuz, maddi-manevi sahayı tamamen ayrı kategorilerde mütalaa etmek mümkün değildir. Çünkü bunlar iç içedir. Söz gelimi, gözünüzü haramdan sakındırdığınız anda, aklınız, kalbiniz, duygularınız da bir iman şuur halini yaşıyor demektir. Fakat önem sırasına göre bakıldığında, önce zahirimize taalluk eden a’mal-i mükellefin gelir. İç temizliği, işin ruhî, kalbî boyutu buna bağlı olarak gelişir. Örneğin, oruç tutmayan kimsenin, orucun insan üzerindeki müspet etkilerinden söz etmesi tuhaf karşılanır. Adam öldüren bir kimsenin -birer candır gerekçesiyle- avlanmaya karşı çıkması, hayvanseverlik yapması, yadırganacaktır. Yine, namaz kılmayan, içki içen kimsenin ihlastan, hırsızın insan haklarından söz etmesi çok komik kaçar.

Özetle; Kur’an’a u ygun olan takva, Allah’ın -olumlu veya olumsuz- emirlerine uymaktan ibarettir. Önce büyük emirleri yerine getirmek, büyük yasaklardan sakınmak ise, Kur’an’ın hikmetine en uygun olan yoldur.

- Kur’an’a bağlılık: Kur’an’a sarsılmaz tahkikî bir imanla bağlanmak, Kur’an’ı hayatının tek rehberi olarak kabul etmek ve ona göre yaşamak demektir. Kur’an’ı okumak, anlamak ve uygulamak, bağlılığın açık göstergesidir.

Hiç şüphesiz, bizim Kur’anı doğru anlamamız için, Kur’an ve onun tefsiri olan sünneti en iyi bilen âlimlerimizin eserlerini okumamız gerekir. Bunları seçiminde de en güvenilir, kaynakları tercih etmek çok önemlidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun