Peygamberimiz, bir savaşta şehit olan bir sahabe için, devletin malı olan bir elbiseyi çaldığı için, cehennemin ortasında olduğunu söylemiş midir?

Tarih: 04.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili bir hadis şöyledir: Hz. Ömer anlatıyor: Hayber günü, Hz. Peygamber (a.s.m)’in arkadaşlarından bazı kimseler, “falanca şehit oldu, filanca şehit oldu” derken, diğer (öldürülmüş) bir adama rastladılar onun için de “falanca adam şehit oldu” dediler. Ancak Hz. Peygamber (a.s.m) buna itiraz etti ve “Hayır; onun çaldığı bir hırka veya bir aba yüzünden ateşte olduğunu gördüm.” diye buyurdu ve “Ey Hattab’ın oğlu! Çık insanlara şunu ilan et ki, ‘Müminlerin dışında kimse cennete girmez.’ dedi. Ben de çıkıp ‘Şunu iyi bilin ki, müminlerin dışında kimse cennete girmez.’ diyerek -insanlara- seslendim.” (Müslim, İman, 182;  İbn Kesir, Ali İmran, 3/161. ayetin tefsiri).

Bu hadisten anlaşılıyor ki, devlet malı, şahıs malı, ganimet malı hepsi kul hakkıdır. Şehit de olsa bir kimse kul hakkının karşılığını ödemek zorundadır. Allah -kul hakkı da olsa- sahibini razı etmek suretiyle bazılarını bağışlayabilir. Fakat, bu hadis rivayetinde belirtildiği gibi bazılarını da cezalandırabilir. Bu hadis-i şerifi, sorunuz istikametinde birkaç madde halinde açıklamakta fayda vardır:

a. Bu hadis Müslim’de geçtiğine göre, prensip olarak sahih kabul edilir.

b. İnsanların hak-hukukuna ait olan suçlar  “kul hakkı” olduğundan mutlaka sorguya tabi tutulacaktır. Sorgudan sonra, ceza görenler olduğu gibi, -başka hadislerde geçtiği üzere- hak sahiplerinin gönlü alınarak beraat edenler de olur.

c. Bu hadisin bahsettiği hadisede, diğerleri için bir ibret dersi olsun diye, cezaya çarpıldığına dair Hz. Peygamber (a.s.m) tarafından durumu açıkça ifade edilmiştir. Demek ki, şehit de olsa, kul hakkı es geçilmeyen bir konumdadır.

d. Hadisin son cümlesi olan: “Müminlerin dışında kimse cennete girmez.” ifadesinden hareketle bu hırsızlık yapan zatın kâfir olduğu anlamını çıkarmak yanlıştır. Çünkü büyük günah işleyenin de kâfir olmadığına dair bir çok ayet ve hadis vardır. Ehl-i sünnet alimlerinin görüşü de bu merkezdedir. Bu ifadeden şunu anlamak mümkündür: Cennete gitmek için sağlam ve samimi bir imana ihtiyaç vardır. Bu bir irşat üslubu olduğu için, ceza gören adamın imanını da sorgulayan bir imaj oluşturmakla muhatapların konuya dikkatleri çekilmiş ve “Acaba, çalmak imana da mani midir?” şeklinde bir istifham uyandırılmıştır. Bu üslup, hakimane bir irşat stratejisidir.

Nitekim, bazı sahih hadislerde bu konuya da işaret edilmiştir:

Hz. Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurdu:

“Zina eden kimse, zina ederken mümin değildir. Hırsızlık eden kimse, hırsızlık ederken mümin değildir. İçki içen kimse, içki içerken mümin değildir.” (Müslim, İman, 100).

Bu hadis penceresinden konuya baktığımızda, suç işleyen kimsenin suçu işlediği anda, gerçek mümin olmadığını anlamak mümkündür. Bu onun kâfir olduğu anlamına gelmez. Bilakis, “bu kimsenin suç işlediği esnada, imanının sesine kulak vermediğini, imanının şuuruyla hareket etmediğini, imanlı kalbini devre dışı bıraktığını, onun feveranına rağmen, nefsinin arzu ve isteklerini yerine getirmeyi tercih ettiğini" anlamak gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun