Yasin Suresi 68. ayette geçen, uzun ömür vermekle, yaratılışını noksanlaştırmak, ifadeleri nasıl anlaşılmalıdır?

Tarih: 07.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yasin Suresi, Ayet 66-67-68:

“Dilesek gözlerini büsbütün kör ederdik de yolu bulmak için konuşurlardı. Ama bunu nasıl görebilecekler ki!”

“Yine dilesek oldukları yerde onları değiştirirdik de artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.”

“Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?”

Ayetlerin Açıklaması:

Genellikle 66 ve 67. âyetlerin de âhiret hayatına ilişkin bir anlatım olduğu düşünülmüştür. Fakat bu ifadeleri, inkarcılardan söz eden 45-48. âyetlere ve özellikle "Dileseydi Allah'ın doyuracağı kimseleri biz mi besleyeceğiz!" diye nankörlük edenleri eleştiren 47. âyete bağlamak ve şöyle açıklamak mümkündür:

Evet, ahirette bütün gerçekler açığa çıkacak; fakat biz dilseydik şimdi de onların gözlerini büsbütün siler kör ediverirdik de yolu bulmak için koşuşurlardı. Bu ise imana zorlamak olurdu. O kadar açık kanıtları göremeyen veya görmemekte direnen o basiretsizler, bunu böyle yapabileceğimizi nasıl idrak edecekler ki! Aynı şekilde, dilseydik onları değiştiriverirdik de oldukları yerde donup kalırlar, artık böyle münkirlik edemezlerdi. Bu yapılmıyorsa yapılamayacağından değil cezalarının âhirette verilmesinin irade buyrulmasından dolayıdır. (Elmalılı, VI, 4037-4038)

66. âyet bütün insanları kapsayacak tarzda "Dileseydik gözlerinin önüne inkâr perdesi çeker, basiretlerini bağlardık da artık hiç kimse doğru yolu bulamazdı. Bir düşün o zaman yolu nasıl arar dururlardı; ama bu durumda nasıl göreceklerdi ki!" manasıyla da açıklanmıştır. (İbn Atıyye, IV, 461)

Burada asıl amacın müminlerin dikkatini şu noktaya çekmek olduğu söylenebilir: İman ve inkâr konusunda sağlanan seçim imkânı bir hikmete dayalıdır. Dünya hayatı iyiyi kötüden ayırmayı sağlayacak sınav alanı olarak düzenlenmiştir. Şu halde imanlı insanlar birçok eziyetle karşılaşsalar da Allah'ın yardımından ümit kesmeden, azimle tevhit mücadelesine devam etmelidirler. (İbn Âşûr, XXIII, 51)

Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak; gençlik çağında almayıp uzun ömürle yaşatıyorsak yaratılışta tepesi üstü dikiyoruz.

Yani başlangıçtakinin, gençliğin aksine olarak günden güne kuvvetten düşürüp zayıflığını artırıyor, ölüme doğru yürütüyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı? Bunu yapan kudretin daha önce o gözle silmeyi ve kılık değiştirmeyi de yapabileceğini anlayıp da doğru yolu tutmayacaklar mı? (bk. Elmalılı Tefsiri)

Cenâb-ı Allah dilediği insanların daha gençlik çağındayken hayatını sona erdirmekte, dilediklerine de uzun ömür vermektedir. Fakat uzun ömür vermesi insanın asla ölmeyeceği anlamına gelmemekte, aksine yaşlanan kimse günbegün ölüme yaklaştığının alâmetlerini daha iyi görebilmektedir.

Önceki iki âyetle bağ kurularak yorum yapılacak olursa bu hatırlatmadan başlıca iki sonuç çıkarılabilir:

a) Dilediği kişilerin -gençlik hatta çocukluk çağında- hayatını sona erdiren yüce Allah elbette 66 ve 67. âyetlerde belirtildiği üzere inkarcıların gözlerini kör edip imana gelmelerini sağlayabilir veya daha dünyadayken cezalarını verebilirdi. Ama o, insanları böyle bir zorunluluk altında bırakmamış, onları doğru-yanlış, iyi-kötü ayırımı yapacak kabiliyetlerle donatmıştır,

b) İnsana uzun ömür verilmesi kendisi için ileriye dönük bir teminat olmayıp, aksine hayatın sonlu olduğunu daha açık biçimde görme imkânı sağlamaktadır. Şu halde inkarcıların dünyada kendilerine tanınan fırsatı ve süreyi bitmez tükenmez bir sermaye olarak görmeleri büyük bir yanılgıdır. Âyette onların akıllarını kullanmamaları ve bu gerçekler üzerinde düşünmemeleri kınanmaktadır. (Zemahşerî de bu âyetle ilgili olarak, yaşlılıkta insanın özelliklerini ve yeteneklerini tersine çevirip bildiğini bilmez hale getiren Allah Teâlâ'nın 66 ve 67. ayetlerde belirtilenlere de elbette kadir olduğu açıklamasını yapar, III, 292)

Daha genel bir yorum yapılarak bu ayette, inkarcılıkta ısrar edenlere "Yüce Allah'ın insanı halden hale soktuğu açıkça ortadayken, bu realite üzerinde düşünüp onun öldükten sonra diriltmeye de kadir olduğunu anlamazlar mı!" tarzında bir eleştiri yöneltildiği de düşünülebilir. (Şevkânî, IV, 434)

İbn Âşûr ise burada şöyle bir mânanın bulunduğu kanaatindedir: Onlardan uzun ömür verdiklerimize 66 ve 67. âyetlerde belirtilenleri yapmıyorsak bu, sırf mühlet vermemize rağmen hâlâ inkâr ve kötülükte direnmeleri yüzünden zelil ve yenik düşmelerini sağlamak içindir. (XXIII, 53-54; Kur'an'ın insanın organik ve zihinsel yeteneklerinin gitgide zayıflamasına değinen ve ileri yaşlılık çağını "ömrün en düşkün dönemi" olarak niteleyen ifadeleri için bk. Nahl 16/70 ve Hac 22/5) (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: IV/449-450.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun