Vakıa suresi 68-70 ayetler yağmur suyunun tatlı olduğunu söylüyor, peki deniz suyu nasıl tuzlu oluyor?

Tarih: 08.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Ayrıca tatlı ve tuzlu deniz suyunun olduğu ve birbirine karışmadığı deniz hangisidir?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

-İnsanın göz suyunu -mikroplara karşı korunması için- tuzlu yaratan Rabbimiz, denizlerin göz suyunu da -tertemiz olsun, içinde günde binlerce cenazeyi taşımaktan kirlenmesin diye- tuzlu yaratmıştır. Bizzat tuzlaları halk eden Allah, karadaki canlıların içmesi için yağmur suyunu, ırmakları tatlı, denizde yaşayan canlıların hayatını korumak için de belli miktarda tuzlu yaratmıştır. Bunun kimyevî bileşimlerinin sebepler dairesindeki oluşumun izahı ayrı bir konudur.

- İslâm âlimleri, Rahman suresinin 19.  âyetinde geçen "İki deniz" ifadesini, çok çeşitli yorumlarla açıklamaya çalışmışlardır. Bu açıklamaların bir kısmı hakikî, bir kısmı da mecâzîdir. Bunların genel bir listesini şöyle verebiliriz:

a. Gök denizi-yer denizi.

b. Rûm Denizi (Akdeniz) ve Fars Denizi.(Hint Okyanusu) (Taberî, XIII/128, Beydâvi, VI/139.)

c. Tatlı ve tuzlu su yatağı herhangi iki deniz.(Hâzin, VI/139, en-Nesefî, VI/139). 

d. Yeri etrafından kuşatan dış deniz ile yerin kıtaları arasındaki iç deniz.(Hamdi Yazır, VII/371). 

e. Cismâni ve Rûhânî denizler.

f. Hakikat-mecaz denizi.(bk. Yazır, VII/372.).

Bediüzzaman Said Nursi söz konusu âyetin açıklamasını yaparken, adı geçen görüşlere bazı ilaveler yaparak özetle şöyle demektedir: 

"Vücup ve imkân dâiresindeki rubûbiyet ve ubûdiyet dâiresinden tut, dünya ve âhiret denizlerine;  gaip ve şahadet âlemi denizlerine, doğu-batı  ile kuzey-güney okyanuslarına; Rûm ve Fars Denizlerine; Akdeniz-Karadeniz ve boğazına -ki mercan denilen balık ondan çıkıyor-;  tâ Akdeniz ve Kızıl denize ve Süveyş Kanalına;  tâ tatlı ve tuzlu sular denizlerine;  tâ toprak tabakası altındaki tatlı ve müteferrik su denizleri ile, üstündeki tuzlu ve bitişik su denizlerine;  tâ Nil ve Dicle ve Fırat gibi, büyük ırmaklar denilen küçük tatlı denizler ile onların karıştığı büyük denizlere kadar, mânâsındaki cüz'iyatı var. Bunların hepsi kastedilmiş olabilir. Ve Onun hakikî ve mecâzî mânâlarıdır." (Mektûbât, s.304-305)

"Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar."(Rahman, 55/20).

Yukarıda arz edildiği üzere, ayette geçen “iki deniz”in farklı mânâları olmakla beraber, âyetin en zâhir mânâsı tatlı ve tuzlu su yatakları olan denizlerdir. Bu âyette söz konusu olan  engel de, yoğunlukları farklı olan bu iki denizin birbirine karışmasını önleyen engellerdir.

Bu sebeple bu konu üzerinde durmakta fayda vardır.

Kur'an'ın âyetleri birbirini açıkladığına göre, önce bu konunun geçtiği  yerlere bakmak gerekir:

"Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, bir 'hicr-i mahcûr' (çift yönlü bir engel) koyan O'dur (Allah'tır)." (Furkan, 25/53)

Bilindiği gibi, uzmanların ifadesine göre,  Cebel-i Târık Boğazının güney (Fas) ve kuzey (İspanya) yakasında, deniz dibinden akıl almaz şekilde tatlı sular fışkırmaktadır. Her iki kıyının dibinden, birbirine doğru 45 derecelik açılar hâlinde fışkıran bu dev su kanalları, tarağın dişleri gibi karşılıklı bir baraj oluşturmaktadır. Bu sebeple Akdeniz Atlas Okyanusu'na, Atlas Okyanusu da Akdeniz'e karışamamaktadır.

Nazar-ı dikkati çekmek istediğimiz husus, bu hârika engelin işleyiş biçiminin de Kur'an'da tasvir edildiğidir. Gerçekten Kur'an'da "iki deniz arasındaki engel" ifadesi, Furkan, 25 /53; Neml, 27/61; Fâtır, 35/12; Rahmân, 55/19-20 surelerinde, belirtilen âyetlerde tekrarlanmıştır. Ancak gerek tertip, gerekse nüzûl sırası itibariyle ilk geçtiği yer Furkan Sûresi'dir.

Bunun içindir ki, bu sûrede konu ile ilgili ifadenin detaylı olmasına karşılık, diğerlerinde özet halindedir. Buradaki detaylı bilgiler arasında "Hicr-i mahcûr" ifadesini görüyoruz. Kurtubî'nin de işaret ettiği gibi, bu terkip, engelleyen ve engellenen, yani "çift yönlü engel" anlamındadır.(Kurtubî, XIII/59). İşte on dört asır sonra gözle görülen ve uzmanların "bir tarağın dişleri gibi karşılıklı bir baraj" şeklindeki sözleri, Kur'an'ın bu hârika tasvirinin gözle görülen bir tefsiri, bir açıklamasıdır.

Bu âyetin ilk defa Furkan Sûresi'nde yer almasının da bir hikmeti şudur: Bilindiği üzere Furkan: "hak ile bâtılı, güzel ile çirkini, doğru ile yalanı birbirinden ayıran, aralarına bir sınır koyan" anlamındadır ve ism-i fâil görevini yapan bir mastardır. O halde bu hârika konunun ilk önce Furkan Sûresi'nde zikredilmesi çok uygundur. Bunun anlamı şudur:  Yüce Allah,  hak ile bâtıl denizlerini şer'î kanunlarla birbirinden ayırıp aralarına hikmet ölçüsünü koyduğu gibi, tatlı ve tuzlu bu tip denizleri de tekvînî kanunlarla birbirinden ayırmıştır.

O halde şu her iki kitabın sahibi de Allah'tır. Aralarında hiçbir çelişki yoktur. Bu her iki kitabın kanunlarına göre hareket etmek gerekir. Yoksa, kâinat kitabının kanunlarına riâyet edip de Kur'an'ın hükümlerine uymayanlar; mânen  acı ve tuzlu olan denizlerde boğulmağa mahkûm olacaklardır.(bk. Beki, Niyazi, Rahman Suresinin Tefsiri).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun