Canlı varlıkların hal ve hareketsizlikleri hadis olduklarına delil midir?

Tarih: 14.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Alemin hadis olduğu, cisimlerin hareket ve hareketsizliklerinden anlaşılıyor.
- Cisimler cansızken hadis (yaratılmış) oldukları muhakkak.
- Peki, canlı varlıklar için de bu hal ve hareketsizlik halleri, onların hadis olduğuna bir delil midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İnsan olarak bizim görebildiğimiz ne kadar canlı varsa, onun ilk hali cansızdır. Demek ki, bu canlılık sonradan veriliyor. Öyleyse o da hadistir.

Örneğin, insan anne karnında dört ay kadar cansız/ruhsuz bir halde kaldıktan sonra canlanıveriyor. Kur’an’da insanın yaratılış safhaları anlatılırken “çamurdan” başlıyor, “yepyeni / ruh üflenmiş canlı bir varlık” hâline kadar devam ediyor.(bk. Müminun, 23/12-14).

- Kur’an’ın bildirdiğine göre, bütün canlılar sudan yaratılmıştır. (bk. Enbiya, 21/30). Bu günkü fen bilimleri de bu gerçeğe ulaşmıştır. Suyun temel maddesi olan oksijen ile hidrojen maddelerinin cansızlığı ortadadır. Demek ki, canlılık ve hareket sonradan bazı cisimlere kazandırılmıştır.

- Fen bilimlerinde bu husus “atalet / eylemsizlik prensibi” şeklinde ifade edilmektedir. Yani her şey fizikî yapısı itibariyle hareketsiz ve de cansızdır. Halbuki, kâinattaki varlıkların durumu bunun tam tersinedir, adeta hiçbir şey hareketsiz değildir. O halde, bu hareketsizleri tahrik eden/harekete geçiren bir muharrik vardır. Nitekim Aristo gibi bazı filozoflar da bu prensipten hareket ederek bir yaratıcının var olduğu sonucuna varmışlardır.

- Akan bir ırmağın güneşle temas eden bölümündeki su damlacıkları, kabarcıkları parlıyor, güneşle temasları kesilince de sönüyorlar. Bu durum, kesin olarak kabarcıklardaki parlaklığın suyun kendi zerrelerinde tabii olarak var olan bir şey olmadığını, bilakis güneş ışığının bir yansıması olduğunu göstermektedir. Aynen bunun gibi, canlıların hayat ırmağında bir süre canlılık kıvılcımlarını gösterdikten sonra, ardından ölüp gitmeleri, kendilerinde bulunan ruh ve canlılık unsurunun kendilerine ait olmayıp Allah tarafından onlara bahşedildiğini göstermektedir. Demek ki hayat kadar ölüm de Allah’ın varlığının açık belgesidir.

- Bütün canlıların temel unsurları; oksijen, hidrojen, karbon ve azottur. Bu maddelerin canlı bir unsuru, bir ruhu taşımadıkları bilinmektedir. İlginçtir, insandaki kuvve-i vahime muhal olan şeyleri kabul etmekte bile bir sakınca görmez. İnsan da ona kanar.

Örneğin, bazıları mevcut elementlerin tek tek olarak hiçbir şekilde bir canlı unsur olmadığını bildiği halde, bu cansız unsurların/elementlerin bir araya gelerek canlılar meydana getirebileceğine ihtimal verirler. Eğer bu doğruysa, “her biri tek başına zırdeli olan bin tane mecnunun bir araya gelerek akıllı bir meclis kurabileceklerine ihtimal vermek gerekir” ki, bu bir safsatadır. Dinen, fennen, aklen cansız, ruhsuz, akılsız, kör, sağır ve dilsiz oldukları belli olan elementlerin, atomların, moleküllerin bir araya gelerek akıllı, canlı, gören, duyan, konuşan bir meclis-i mebusan kurmalarına ihtimal vermek, bin muhali birden kabul etmek anlamına gelir.

- Bu gün kâinatın sonradan meydana geldiği ilmen de kabul edilen bir gerçektir. Farklı ilmî teorilere göre, kâinat bundan 5, 15, 25, 30 milyar yıl önce var olmuştur. Madem sonradan var olduğu kesindir. Elbette madde ezelî değildir, hadistir, bir yaratıcıya muhtaçtır. Saman Yolu Galaksisinin çok sonradan meydan geldiği konusunda ilmen hiçbir tereddüt söz konusu değildir. İnsanların ve yeryüzündeki diğer canlıların sonradan meydana geldiği gözle görünen gerçeklerdir.

Bir harf kâtipsiz, bir iğne bile ustasız olmadığına göre, bu kâinatın yaratıcısız olması, tesadüfen ortaya çıkması veya akılsız, şuursuz, cansız, kör, sağır tabiat ve sebepler tarafından yaratılmasını düşünmek için akıldan istifa etmek gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun