Ayette geçen "Erzeli'l-Umur = ömrünün en düşkün çağı" ne demektir?

Tarih: 15.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nahl Suresinin 70. Ayetinde geçen "Erzeli'l-Umur = ömrünün en düşkün çağı" ne demektir?
- Yaşlılık dönemi ve alzheimer hastalığından bahsediliyor olabilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kısaca Alzheimer Hastalığı hakkında bazı bilgiler verdikten sonra, ayetin açıklamasına geçmekte yarar vardır. Uzmanların bildirdiklerine göre;

Alzheimer Hastalığı (AH) en yaygın demans türlerinden biridir. Bir başka deyişle, sanayileşmiş ülkelerde en sık görülen demanstır ve nüfusun yaşlanmasına paralel olarak giderek de artmaktadır.

Bunama ya da demans, günlük yaşamın her zamanki gibi sürdürülmesini engelleyen ilerleyici, kronik bir beyin hastalığıdır.

" ...Demans, beyin kabuğuna ilişkin üst düzey işlevlerin genel olarak bozulmasıdır. Bunlar, kişinin çevreyi fark etme yeteneği (bilinci) bozulmaksızın, bellek, günlük yaşamın ihtiyaçlarıyla başa çıkabilme yeteneği, algı ve devinime ilişkin işlevler, koşullara uygun düşen toplumsal davranışın korunabilmesi ve duygusal tepkilerin kontrolünde bozulma şeklinde sıralanabilir. Büyük çoğunlukla geri dönüşsüz ve ilerleyici bir durumdur."

"Alzheimer hastalığının ilerleyişi genellikle çok yavaştır ve olguların çoğunda bellek problemleriyle kendini gösteren bir preklinik evre ortaya konabilir. Alzheimer hastalığı yaşla birlikte artar, ancak daha gençleri, hatta elli yaşları içindekileri de tutabilir. Bu nedenle, sadece çok yaşlıların hastalığıdır diye düşünmemek gerekir " (Hastalıklar ve Medikal bilgiler)

“İçinizden kimileri de, bilgi sahibi olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün/en fena çağına ulaştırılır” mealindeki ayette yer alan “ömrün en düşkün / en fena çağı” ifadesi, bedenin yıprandığı; aklın, gücün ve kuvvelerin zayıf olduğu devreye işaret etmektedir. Bu devre, ömrün sayısal olarak belli bir süreden ziyade,  bünyelerin, mizaçların sağlık açısından durumu, coğrafî bölgelerin konumuna göre farklı boyutlarda kendini gösteren bir sürecin adıdır. Bu süreç hem Müslüman hem de gayrimüslimler için geçerlidir. (krş. İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).

Bu çağın 70, 75, 90 yılları olarak algılayanların maksadı, genel olarak bu yaşlarda bu hastalığın daha fazla olduğuna işaret etmektir. Yoksa, yukarıda işaret edildiği gibi, bu çağın, fertlerin maddî-manevî yapısına göre farklı zaman dilimlerinde ortaya çıkması söz konusudur.(bk. Alusî, ilgili ayetin tefsiri).

İnsanın organik ve zihinsel yeteneklerinin en zayıf ve verimsiz noktaya geldiği ileri yaşlılık dönemine bu âyetin metnindeki deyimiyle "erzel-i ömür" (ömrün en rezil, en düşkün dönemi) denmektedir.

Ayetin -meal olarak geçen- “bilgi sahibi olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin” şeklindeki ifadesini, “ondan sonra öğrenme yeteneğini, hafıza kabiliyetini kaybetsin, unutkanlık hastalığına düşsün diye...” anlamında algılamak uygun olacaktır.(krş.İbn Aşur ; Alusî, ilgili ayetin tefsiri).

Bu açıklama, “Alzheimer Hastalığı;  yaşla birlikte artar, ancak daha gençleri, hatta elli yaşları içindekileri de tutabilir. Bu nedenle, sadece çok yaşlıların hastalığıdır, diye düşünmemek gerekir " tespitine uygundur. Buna göre, ayette geçen “erzelu’l-umur - Ömrün en fena, en düşkün çağı” kavramı yalnız çok fazla yaşlılıkla değil, aynı zamanda bünyenin yıpranmaya yüz tuttuğu her devre için geçerlidir.

Buna göre denilebilir ki, Alzheimer Hastalığı, ayette söz konusu edilen duruma uygun düşmektedir. Yani  bilgisizliği, unutkanlığı doğuran o devrenin unsurlarından biri de  Alzheimer Hastalığı olabilir.

Bu ayet, âlim, hür ve irade sahibi fail bir ilahın varlığına delalet ettiği gibi, öldükten sonra dirilme ile kıyametin varlığına da delalet eder. Bu böyledir, çünkü insan, mahzâ yokluktu. Derken Allah onu yoktan yarattı, sonra da ikinci kez onu yok etti. Binâenaleyh bu, o kimse ilk defa ma'dûm (yok) olup, onun ikinci kez yokluğa dönmesi de mümkün olunca, tıpkı bunun gibi, o mevcut olup sonra da yok olduğunda, onun tekrar varlık alemine dönmesinin mümkün olması gerektiğine delalet eder. Hem o nutfe iken ölüydü, sonra canlı oldu, daha sonra ölüverdi. Şu halde, ilk ölümü caiz olunca, ikinci ölüm de caiz olur. Tıpkı bunun gibi, ilk hayat mümkün olunca hayatın yeniden verilmesinin mümkün olması da gerekir. Hem insan, çocukluğunun başlangıcında hiçbir şey bilmeyen cehalet içinde bir varlık idi. Sonra da bilen, akleden ve anlayan bir hale geçiverdi. Bu sebeple o, erzel-i ümüre düşünce, çocukluk devresinin ilk zamanlarındaki duruma dönmüş olur ki, bu durum herhangi bir şeyi akledememesi ve anlayamamasıdır. Binaenaleyh, ilk defada aklın ve anlayışın olmaması, insanın, ömrünün sonunda aynen bizzat geriye dönmüş olması demektir. Binaenaleyh, mevcut olup da sonradan zail olan aklın da, ikinci kez geriye dönmesinin caiz olması gerekir. Bu ifadelerin doğruluğu bu şekilde sabit olunca, ölüp de yok olan kimsenin, varlığının, hayatının ve aklının ikinci kez avdet etmesinin caiz olduğu sabit olur. Durum böyle olunca, öldükten sonra dirilmenin, haşir ve neşrin hak ve gerçek olduğu görüşü kesinlik kazanmış olur. Allah en iyisini bilendir. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun