Ölen yakınlarımız için yalnızca cuma günü mü Kur'an okuyabiliriz?

Tarih: 17.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ölen yakınlarımız için yalnızca cuma günü Kur'an okuyup sevabını bağışlayabilirmişiz. Diğer günlerde okumanın faydası yokmuş.
- Bu bilgiler doğru mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bizim görebildiğimiz kadarıyla, bu tespit doğru değildir. Aşağıdaki kaynakların hiçbirisinde, Kur’an okumayı belli bir zamana tahsis eden bir ifade söz konusu değildir.

- Hanefî Mezhebi'ne göre, bir insan -herhangi bir zaman diliminde- akrabasının veya yakın dostunun kabri başında Kur’an okusa güzel olur.(Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî 8/49).

Şu ifadeler de  Hanefî alimlerine aittir. “Ehl-i Sünnet ve cemaate göre, bir insan namaz, oruç, Kur’an okumak, zikir, hac gibi işlediği güzel amellerinin sevabını başkasına hediye edebilir.(bk. Fethu’l-kadîr, 6/132; el-Bahru’r-Raik, 7/379- Şamile-; Reddu’l-Muhtar, 2/263).

- Malikî Mezhebi'ne göre, bir kimsenin, kendi kabri üzerinde Kur’an okunmasını tavsiye etmesi caizdir.(V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51).

- Şafii ve Hanbelî Mezhebi'ne göre, kişinin kendi kabri üzerinde Kur’an okumayı vasiyet etmesi caizidir. Çünkü şu üç durumda Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır:

Kabrin yanında okumak, okumadan sonra dua etmek, sevabını ölünün ruhuna niyete ederek okumak,(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51).

İmam Nevevî’nin el-Mecmuunda da(15/521-522) şu bilgilere yer verilmiştir:

Şafii mezhebinde daha çok şöhret bulmuş görüşe göre, Kur’an’ın sevabı ölüye ulaşmaz. Ancak, tercih edilen görüşe göre bu sevap -özellikle arkasında dua edildiği zaman- ölüye ulaşır.

- Bazı Şafii alimlerine göre, kabrin sahibi, -arkasından dua okunsun, okunmasın- kabri üzerinde okunan Kur’an sevabından faydalanır.(Yusuf el-Erdebilî, el-Envar, 1/399).

- “Bir mezarlıkta okunan ve oradaki bütün ölülerin ruhuna hediye edilen Kur’an’ın sevabı, bölünerek mi, yoksa bölünmeden mi onların ruhuna gider?” şeklindeki bir soruya karşılık, Şafii âlimlerinden İbn Hacer;

“Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı bölünmeden tam olarak ulaşır; bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur.” diye cevap vermiştir.(bk. Buğyetu’l-musterşidîn, s.97).

Bu konuda Bediüzzman Said Nursi’nin şu sözleri de oldukça aydınlatıcıdır:

“Sual: Denildi ki: 'Fâtiha ve Yâsin ve hatm-i Kur'ânî gibi okunan virtler, kutsî şeyler, bazen hadsiz ölmüş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Halbuki böyle cüz'î bir tek hediye bir anda / aynı zamanda hadsiz zatlara yetişmek ve her birisine aynı hediye düşmek, aklın tavrının haricindedir.'"

Elcevap: Fâtır-ı Hakîm / her şeyi hikmetle yapan yüce yaratıcı, nasıl ki  hava unsurunu kelimelerin şimşek gibi yayılmalarına ve çoğalmalarına bir mezraa / bir ekin tarlası ve bir vasıta yapmış. Keza radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (a.s.m.) umum yerlere ve umum insanlara aynı anda yetiştiği gibi; öyle de her şeye kâdir olan Allah, okunan bir Fâtiha'nın sevabını dahi, -mesela- umum ehl-i iman ölülerine aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevi âlemde, manevi havada çok manevi elektrikleri, manevi radyoları sermiş, serpmiş, fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor."

"Hem nasıl ki bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lamba girer. Aynen öyle de bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer." (bk. Şualar, Birinci Şua).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun