"Ruhumuzu Allah'a ulaştırmayı dilemeyen, ölümü isteyip de bir an önce ahirete gitmek istemeyen cennete giremez" sözü doğru mudur?

Tarih: 20.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam dininde “ölümü isteyip de bir an önce ahirete gitmek istemeyen cennete giremez” diye bir prensip yoktur. Aksine “en sıkıntılı zamanlarında bile ölümü istemenin mekruh olduğu” ifade edilmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki bu konu tamamen yanlış anlaşılmıştır. Bu konuyla ilgili Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği ve Heysemî’nin “sahih” dediği hadisin meali şöyledir:

Hz. Enes anlatıyor:

Resulullah (a.s.m): “Kim Allah’a kavuşmayı isterse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” diye buyurunca, ben “Ya Resulellah! Hepimiz ölmekten hoşlanmayız” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Bu, ölümden hoşlanıp hoşlanmama meselesi değildir. (anlatmak istediğim şudur:) Mümin ölüm anında Allah’tan (af-cennetle ilgili) müjde aldığında, artık onun için Allah’a kavuşmaktan daha sevimli bir şey olmaz. Onun o andaki iştiyakına mukabil Allah da ona kavuşmak ister. Facir (günahlara batmış, tövbe etmemiş fasık) ve kâfir olan kimse, ölüm anında -biraz sonra karşılaşacağı- kötü durumları gördüğünden ötürü, Allah’a kavuşmak istemez, onun bu hoşnutsuzluğuna karşılık Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” (Mecmau’z-Zevaid, 2/320)

Görüldüğü gibi, hadisteki mesaj, soruda kullanılan muhtevadan çok farklıdır.

İmam Gazzali'nin de ifade ettiği gibi, hayatı boyunca samimi olarak kulluk görevini yerine getirdiği halde imansız olarak kabre giren “madenlerdeki kırmızı kibrit kadar azdır”, yani yok denecek kadar azdır. Onun da mutlaka bir sakat tarafı vardır.

“Kim Allah'a kavuşmayı arzu ederse bilsin ki Allah'ın belirlediği sürenin sonu mutlaka gelecektir. O, her şeyi bilir, her şeyi işitir." (Ankebut Suresi, 29/5) ayetinde geçen “Allah'a kavuşmayı arzu eden"den maksat, dünyada onun iradesine uygun olarak yaşayıp onun hükümlerini yerine getirenler ve bunun karşılığının kendilerine verileceğini umanlar, dolayısıyla âhiret hayatına inananlardır. “Allah'ın verdiği sürenin sonu" ifadesiyle de ölüm veya ölüm sonrasında insanların yaptıklarının karşılığını bulacakları âhiretteki yargılanma zamanı kastedilmiştir. (Râzî, XXV, 31)

Hayat geçicidir; sonunda varılacak yer Allah'ın huzurudur. Dünyada acılara katlanma pahasına, Allah'ın yüklediği görevleri yerine getirerek büyük sınavı başaranlar, "Allah'a kavuşmayı arzu edenler"dir. Bunlar, iyi olmak ve iyiliği hâkim kılmak için gayretler göstermişlerse kendi iyilikleri için yapmışlardır, Çünkü "Allah'ın hiçbir kimsenin hiçbir şeyine ihtiyacı yoktur." İnsanların bütün iyi işleri er veya geç ama mutlaka kendi faydalarına sonuç verir; onun insanlıkta ve Müslümanlıkta kemalini arttırır; Allah katındaki değerini ve derecesini yükseltir.

İşte, kim Allah'a kavuşmayı umarsa, Allah'ın cemaline ermeyi veya vaad ettiği sevaba erişmeyi isterse, elbette Allah'ın tayin ettiği vakit, vade gelecek, gelince o vaad, gerçekleşecektir. Bundan dolayı, o gelinceye kadar sabredip o kavuşmaya layık imtihanları geçirmek, güzellikleri kazanmak için çalışsın çabalasın. O, her şeyi işiten ve bilendir. Bütün o söylenenleri, bütün o sızıltıları, iniltileri işitir. Hem yegane işiten odur. Ve bütün inanışları, bütün niyetleri, bütün yapılan işleri, iyisini kötüsünü, hepsini bilir; hem yegane bilen odur. Edilen duaları işitecek, yapılan ibadetleri bilecek odur, başkası değil.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun