Aliyyü'l-Kari'nin "el-Muvzuat / Uydurma Hadisler" isimli eserinde geçen rivayetlerin hepsi uydurma mıdır?

Tarih: 11.08.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu kitap hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Aliyyu'l-Kârî” diye meşhur olan, Nureddin Ali b. Sultan Muhammed el-Herevî, Herat'ta doğmuştur. Horasan ve çevresindeki ulemadan ders aldıktan sonra Mekke'ye göçmüş ve orada yerleşmiştir.

Zeki, üstün kavrayışlı, araştırmacı ve çok yönlü bir âlim olan Aliyyu'l-Kârî, yüz küsur eseriyle (M. Sabbağ, el-Esrâr, s. 26-31 Mukaddimetü't-tahkik) haklı bir şöhret ve itibar kazanmıştır. Kendisi, senede bir kere yazdığı Mushaf’ı satarak yıllık ihtiyacını karşılamak gibi bir özelliğe de sahiptir. Müellif 1014/1605'de Mekke'de vefat etmiştir. Vefatı haberini alan Mısır Uleması, Ezher Câmi'inde gıyabında cenaze namazı kılarak takdirlerini ifade etmişlerdir.

el-Esrâru'l-Merfu'a (ya da el-Mevzûâtu'l-Kübrâ)

Prensip olarak Mevzuat kitapları, mevzu hadislerden başkasına yer vermezler. Ancak, bazı alimler, kendi kriterleri ve bilgileri doğrultusunda zayıf, hatta sahih hadisleri de kitaplarına almışlardır. Bunların en meşhuru İbn’ul-Cevzî’dir. İbn Salah’a göre, İbn Cevzî’nin “el-Mevzuat”ında üç yüzden fazla (zayıf, hasen, sahih olan) mevzu olmayan hadisler vardır.(bk. el-Fetenî, Tezkiretu’l-Mavzuat, 1/3).

Bu sebeple, el-Karî’nin “el-mevzuat”ında mevzu olmayan hadislerin olup olmadığı ciddi bir araştırmaya bağlıdır.

Nitekim bazı araştırmacılar, el-Mevzûâtü'l-Kübrâ'daki hadislerden on beşi, aynı müellife ait olan “el-Masnu” adlı diğer eserdekilerden de yedi tanesinin hasen veya zayıf hadis olup mevzu olmadığını ifade etmişlerdir. (bk. Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler / Aliyyü'l- Kari, İnlılab Yayınları, s. 212, 244)

Ayrıca, ravinin Tasavvuf neşesine sahip bulunmasının şahsiyeti için bir zaaf olduğu; rivayetin sıhhatine zarar verdiği (bk. Sabbağ, Esrar, s. 25, Mukaddime) gibi fikirler de tenkide açıktır. (bk. İsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtı, İfav Yayınları, s. 138-141.)

Bu nedenle eserin adı “Uydurma Hadisler” bile olsa, bu eserlerde olan bütün rivayetlerin uydurma olduğu anlamına gelmez.

Aliyyu'l-Kârî'nin son eserlerinden biri olan ve “Mevzuat” veya “el-Mevzûâtü'l-kübrâ” isimleriyle bilinen “el-Esrâru'l-merfuâ fi'l-ahbârı'l-mevzû'a”, daha kolay istifade edilebilmesi için halk arasında dolaşan hadislerden yalnızca mevzu veya asılsız olanlarını bir araya getirme düşüncesiyle telif edilmiştir. Müellif, uydurma olduğu ihtilaflı olan hadisleri almadığını belirtmektedir. (bk. el-Esrâr, s. 73)

Eser, ale'l-ahruf (alfabetik) tir. Bu demektir ki, el-Esrâr;

a. Halk dilinde hadis diye dolaşan sözleri inceleyen eserlerden derlenmiş olmak,

b. Alfabetik olmak,

Özelliklerine sahip bulunmaktadır. Ancak müellifin, “yer yer, âlimlerin mevzu dedikleri hadisleri savunduğu” ve böylece yukarıdaki çerçeveyi taştığı da görülmektedir. (bk. Esrar, 115 ve 164. hadisler; Kandemir, Mevzu Hadisler, s. 161) Ayrıca çok ince bir alfabetik sistem de takib edilmiş değildir. Daha ziyâde ilk harf veya kelime dikkate alınmış, iki veya üçüncü kelimeler arasında devam eden bir alfabetik sıra gerçekleştirilmemiştir.

el-Esrâr üç ana bölümden oluşmuştur:

a. “Men kezebe aleyye..." diye başlayan ve “Bilerek benim adıma yalan söyleyen kişi ateşteki oturma yerine hazırlansın.” (Buhari, İlim, 38; Müslim, İman, 112) anlamına gelen hadisinin tahricine aittir. Bu bölümde ilgili hadisin 102 ayrı senedi gösterilmiştir.

b. Alfabetik olarak sıralanmış 625 adet rivayetin değerlendirilmesidir. Müellif bu kısımda, özellikle es-Sehâvî (902/1496)'nin el-Mekâsıdu'l-hasene'si, Îbnu'l-Cevzî (597/1200)'nin el-Mevzuât'ı, İbnu'd-Deyba' (944/1537)'ın Temyîzu't-tayyib'i, Irâkî (806/1403)'nin el-Muğnî an hamli'l-esfâr'ı ve Suyûtî (911/l505)nin el-Leâli'i'l-masnûa’sı gibi eserleri esas almış ve bunlardaki değerlendirmelerden yararlanmıştır.

c. Mevzu hadislerle ilgili teknik bilgilerin verildiği bölümdür. Bu bilgiler de aşağı-yukarı el-Mekâsıdu'l-hasene'nin hatime bölümünden ve Îbnu'l-Kayyım el-Cevzîyye (751/1350)'nin el-Menâru'l-münif fi's-sahîhî ve'z-zaf adlı eserinden iktibas edilmiştir. (bk. Ebu Gudde, el-Menârü'l-münîf, s. 14)

el-Esrâr, “Mevzuât-ı Aliyyi'l-Kâri” adıyla İstanbul'da 1308 de basılmıştır. A. Serdaroğlu tarafından da Türkçe’ye tercüme edilmiştir. (Ankara, 1966)

Modern bir baskısı ise, Muhammed es-Sabbağ'ın tahkik ve ta'likı ile “el-Esrâru,'l-merfu'a fî'l-ahbâri'l-mevzûa” adıyla Beyrut'ta 1391/1971'de gerçekleştirilmiştir.

el-Masnu' fi ma'rifeti'l-hadîsi'l-mevzu Aliyyu'l-Kaarî' nin “el-Mevzûatu's-suğra” diye bilinen bu eseri de Abdü’l-fettah Ebû Gudde'nin tahkik ve ta'likıyla ilk kez Beyrut'ta 1379/1959'da, ikinci kez de yine Beyrut'ta 1398/1978'de basılmış bulunmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun