Hadis ilimlerinde râvi tabakaları nelerdir, bu tabakalara kimler girer?

Tarih: 09.10.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ravilerin Tabakaları

Muhaddisler, râvîlerin yaşlarını ve şeyhlerle görüşme durumlarını dikkate alarak meydana getirdikleri her gruba tabaka adını vermekte hemen hemen ittifak etmişlerdir.(1) Râvileri tabakalara ayırmaları ise tamamıyla ıstılahidir.(2) Tabaka taksimi yapanların kimi Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in,

“Nesillerin en hayırlısı benim çağdaşlarım, sonra onları takip edenler, daha sonra müteakiben gelenlerdir.”(3)

hadîsine bakarak sahabenin hepsini bir tabaka, tâbiîni ikinci bir tabaka, daha sonra gelenleri de üçüncü bir tabaka olarak kabul etmişlerdir. Şu hâle göre Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), hadîste iki veya üç asırdan söz etmiş oluyor.

Kimi de sahabeyi çeşitli tabakalara bölmüş, tâbiîn ve daha sonra gelenleri de muhtelif tabakalara ayırmıştır.(4)

Belli bir topluluğu içine alan bu taksimde gözetilen esas, onların müşterek bir vasıf etrafında birleşmiş olmasıdır. Nitekim sahabe taba­kasında çeşitli topluluklar bir araya gelir: Bâzan İslâm’a ilk olarak girenler, bâzen muhacirler, bâzen da gazvelere ve harplere katılanlar bu tabakayı teşkil ederler; meselâ, Hz. Ebû Bekir (ra) hem sahabe tabaka­sından, hem İslâm’a ilk olarak girenler tabakasından, hem cennetle müjdelenenler tabakasından ve hem de muhacirler tabakasından sayılmaktadır. Bu vasıflardan herhangi birinde Hz. Ebû Bekir (ra)'e benzeyenler, onun tabakasına girmiş olur.(5) Tabakaların teşkili hakkında, çeşitli görüş ve kanaatler bulunduğu için sahabeler, ona bağlı olarak da tâbiinler muhtelif tabakalara bölünmüştür.(6)

İbnu Hacer'e Göre Râvilerin Tabakaları

İbnu Haceri'l-Askalânî, sahabe asrından rivayetin sona erdiği devre kadar olan tabakaları on iki kısma ayırmıştır, Kütüb-ü Sitte’de rivayeti bulunmayanlar bu tabakalara dâhil değildir:

1. Dereceleri farklı olmakla beraber Ashâb-ı kiram.
2. Büyük Tâbiiler tabakası, Sa'îd b. el-Museyyeb gibi.
3. Orta yaşlı tabiîler tabakası, el-Hasen ve İbnu Şîrîn gibi.
4. Rivayetlerinin çoğu tâbiinden olup orta yaşlı tabiilerden sonra gelenler tabakası, Zuhrî ve Katâde gibi.
5. Bir kısmı sahabeden hadîs duymamış olan küçük yaşlı tâbiiler tabakası, el-Ameş gibi.
6. Beşinci tabakadaki râvîlerle görüşmekle beraber, sahabe ile görüşmeyenler tabakası, ibnu Cureyc gibi.
7. Büyük etbâ'u't-tâbi'în tabakası, Mâlik b. Enes ve Sufyânu's-Sevrî gibi.
8. Orta yaşlı etbâut-tâbi'în tabakası, ibnu Uyeyne ve ibnu Uleyye gibi.
9. Küçük etbâ'u't-tâbi'în  tabakası, Ebû Dâvûd et-Tayâlîsî ve Şâfi'î gibi.
10. Tabiin ile görüşmeyip etbâu't-tabiînden hadîs rivayet eden büyük râvîler tabakası, Ahmed b. Hanbel gibi.
11. Tâbi'în ile görüşmeyip etbâu't-tabiînden hadîs rivayet eden orta yaşlı râvîler tabakası, ez-Zuhelî ve el-Buhârî gibi.
12 . Etbâut-tâbiinden hadis alan küçük râvîler tabakası, et-Tirmizî gibi.(7)

Râvilerin tabakalarını bilmek, birçok karışıklığı önler; birbirine benzeyen isim ve künyelerin karışmasına mâni olur; araştırıcıya tedlîs, inkıta ve irsalin çeşitli şekillerini öğretir. Bu sebeple mühim tabakaları tetkik etmeyi, her tabakadaki meşhur râvîlerin hal tercemelerini vermeyi, sahabe,  tâbiin  ve  etbâut-tâbiin tabakalarını incelemek faydalı olacaktır.(8)

Sahabe Tabakası

İmân etmiş olarak Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'i gören ve Müslüman olarak ölen kimselere sahâbî denmiştir. Az bir müddet de olsa Rasûlullah (s.a.v.) ile görüşmek şarttır. (9) Bu sebeple Ashame en-Necâşi’yi sahâbî saymazlar; zîrâ Necâşî Rasulullah (s.a.v.)'a îmân etmiş, fakat onunla görüşmemiştir. Sahâbî olabilmek için temyiz yaşında bulunmak kâfidir. "Sözü anlayıp karşılık verebilen" çocuk -Nevevî ve Irâkî'nin dediği gibi- sahâbî sayılır. Hz. Ali (ra)'in iki oğlu Hasen ile Hüseyin ve Mahmud b. er-Rabîl de böyle idiler.

Âlimler sahâbî olabilmek için birtakım şartlar tespit etmişlerdi ki, bunlardan birini hâiz olan kimse sahâbî sayılır, bu şartların belli başlıları şunlardır:(10)

1. Birinin sahâbî olduğu tevatür yoluyla bilinir; cennetle müjdelenen sahâbîler gibi. Bunlar Hulefâ-i râşidîn, Sa'd b. Ebî Vakkas, Sa'îd b. Zeyd, Talha b. Ubeydullâh, Zubeyr b. el-Avvâm, Abdurrahman b. Avf ve Ebû Ubeyde Âmir b. el-Cerrah'dır. Bilindiği üzere Hz. Ebû Bekr (ra)'in sahâbî olduğu Kur'ân-ı Kerîm'in şu âyetiyle sabittir:

"O vakit Peygamber arkadaşına şöyle diyordu: Üzülme, zîrâ Allah bizimle beraberdir."(11)

2. Şöhret yoluyla bilinir; Dımâm b. Sa'lebe ve Ukkâşe b. Mihsan gibi.

3. Meşhur bir sahabinin şahadeti ile bilinir; Humeme b. El Humeme ed-Devsî'nin sahâbî olduğunu Ebû Mûsâ el-Eş’arî'nin söylemesi gibi.(12)

4. Mümkün olan zaman sınırını aşmamak kaydıyla, adaleti bilinen bir şahsın, kendinin sahâbî olduğunu söylemesiyle bilinir. Aşılmaması şart koşulan bu zaman sınırını H. 110 senesi olarak tespit etmişlerdir. Bunu da Müslim'in ve Tirmizî'nin rivayet ettiği Rasûl-i Ekrem (s.a.v)'in şu hadîs-i şeriflerinden almışlardır: "...sonra bugün yaşayanlardan hiçbir canlı sağ kalmayacaktır."(13) hadîse binâen âlimlerin H. 200 yılından sonra sahâbî olduğunu iddia eden Ca'fer b. Nastûr er-Rûmî'nin ve H. 333 yılında Serbâtek el-Hindî'nin bu iddialarını reddetmeleri gayet tabiîdir.

Âlimler zikretmemiş olsa bile, bir zâtın sahâbî olduğunu anlamak mümkündür: Hz. Peygamber (s.a.v)'in zamanındaki Evs ve Hazrec kabileleri tamamen Müslüman olmuşlardı. Bu kabilelerden Hz. Peygamber (s.a.v)'i gören herkes sahâbîdir. Bundan başka hicretin onuncu yılı Medine veya Tâif'te bulunan herkes Müslüman olmuş ve Hz. Peygamber (s.a.v) ile birlikte Veda' Hacc'ında bulunmuşlardır. Onların sahâbi olduğu böylece de anlaşılmış olur. Bunlardan başka Rasûl-i Ekrem (s.a.v) fetihlerde yalnız sahâbîleri kumandan tâyin etmiştir. Asr-ı saadetteki fütuhat kumandanlarının hepsi de sahâbî idi.(14)

Îbnu's-Salâh, Ibnu Abdilber ve Nevevî, bütün sahabenin udûl / adil olduğunda âlimlerin ittifak ettiklerini söylerler. Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şeriflerde sahabenin fazilet ve adaletine dâir işaretler vardır. Nitekim Allah Teâlâ bir âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:

"Siz, beşeriyet için ortaya çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz.”(15)

“Müslümanlar, böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık kî, bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hak şâhitleri olasınız.”(16).

Hz. Peygamber (s.a.v) de kendini görüp îmân edenler için şöyle buyurmuştur:

“Nesillerin en hayırlısı benim ashabımdır. Sakın hâ ashabım aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse, bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur. Kim bana eziyet ederse, Allah'a eziyet etmiş olur. Her kim de Allah'a eziyet ederse, çok sürmez Allah onun belâsını verir."

En önce iman eden sahâbînin Hz. Peygamber (s.a.v)'in hanımı Hatîce binti Huveylid olduğu ittifakla kabul edilmiştir. Yaşlılardan Hz. Hatice (r.anha)'nin amcazadesi Varaka b. Nevfel, hür erkeklerden Hz. Ebû Bekir (ra), azatlılardan Zeyd b. Harise (ra), çocuklardan Hz. Ali (ra), kölelerden Bilâl (ra), İranlılardan da Selmân (ra) ilk iman edenlerdendir.(17)

Sahâbîler muhtelif köy ve şehirlere dağıldıkları için sayılarını tespit etmek mümkün olmamıştır. Ebû Zür'a diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.v) vefat ettiği zaman 114 bin sahâbî mevcuttu.(18) Muteber görüşe nazaran hicretin 100. yılında en son vefat eden sahâbî Ebu't-Tufeyl 'Âmir b. Vasile el-Leysî el-Kinânî ile sahabe nesli son bulmuştur.

Sahabeden, bin hadîsten çok rivayet edenlere "müksirûn" denir. Bunlar yedi kişi(19) olup şunlardır:

Ebû Hureyre, 5374 hadîs rivayet etmiştir. Abdullah b. Ömer, 2630 hadîs rivayet etmiştir. Enes b. Mâlik, 2286 hadîs rivayet etmiştir. Hz. Âişe, 2210 hadîs rivayet etmiştir. Abdullah b. Abbâs, 1660 hadîs rivayet etmiştir. Câbir b. Abdillâh, 1540 hadîs rivayet etmiştir. Ebû Saîd el-Hudrî, 1170 hadîs rivayet etmiştir.

İbnu Sad et-Tabakât'ında sahabeyi beş tabakaya ayırmıştır.

Bu tabakaları bunu daha genişleterek İslâm’a girişlerine, hicretlerine ve ilerde bulunuşlarına göre on iki tabakaya taksim etmiştir.(20)

1. Mekke'de îmân eden ilk Müslümanlar, 'Aşere-i mübeşşere, Hz. Hatîce (r.anha) ve Bilâl (ra) gibi.

2. Hz. Ömer (ra)'in İslâm'a girişinden sonra Müslüman olan Dârünnedve ashabı.

3. Peygamberliğin beşinci yılında Habeşistan'a hicret edenler; bunlar on bir erkek ve dört de kadından ibarettir. Osman b. Affân, Zübeyr b. el-'Avvâm, Ca'fer b. Ebî Tâlib, Hz. Osman'ın hanımı ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in de kızı olan Rukiyye, Ebû Huzeyfe'nin hanımı Sehle binti Sehl bunlar arasındadır, Habeşistan'a ikinci defa hicret edenler de bu tabakaya dâhildir. Bunlar seksen üç kişi kadar vardı. Ca'fer b. Ebî Tâlib, hanımı Esma binti 'Umeys, Ubeydullah b. Cahş, karısı Ummü Habîbe, kardeşi Abdullah, Ebû Mûsâ ve İbnu Mes'ûd bunlardandır.

4. Birinci Akabe'de bulunanlar; bunlar arasında on iki Ensâr vardı: Câbir b. Abdillâh, Ukbe b. 'Âmir, Es'ad b. Zürâre, ve 'Ubâde b. es-Sâmit de bunlardandır.

5. Birinci Akabe yılından sonra Müslüman olan İkinci Akabe Müslümanları; bunlar yetmiş Ensârdan ibarettir; aralarında iki tane de kadın vardı. El-Berâ' b. Ma'rûr, Said b. 'Ubâde ve Ka'b b. Mâlik bunlardandır.

6. Hz. Peygamber (s.a.v) daha Kuba'da, iken Medine'ye giren muhacirler.

7. Ehl-i Bedr; Rasûl-i Ekrem (s.a.v) bunlar hakkında şöyle buyurmuştur:

"Cenâb-ı Hak, Ehl-i Bedr'e baktı da dedi ki, 'Dilediğinizi yapın, ben sizi affettim.' "

Bu hadîsi Ebû Dâvûd rivayet etmiştir. Ehl-i Bedr, üç yüz küsur erkekten ibarettir.

8. Bedir Savaşı  ile Hudeybiye musâlahası arasında hicret edenler.

9. Hudeybiye'de ağaç altında biat eden Bey'atürrıdvân ehli. Bunlar hakkında Rasûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur Ağaç altında bey'at edenlerden hiçbiri Cehenneme girmeyecektir".

10. Hudeybiye musâlahası ile Mekke fethi arasında hicret edenler. Hâlid b. Velîd bunlardandır.

11. Mekke fethinde Müslüman olanlar. Bunlar bin kişiden fazladır. Ebû Süfyân b. Harb ve Hakim b. Hızâm bu tabakaya dâhildir.

12. Mekke fethinde ve Vedâ Haccında Rasûl-i Ekrem'i gören çocuklar. Hz. Ali'nin iki oğlu Hasan ile Huseyn, es-Sâ'ib b. Yezîd el-Kelbî ve Abdullah b. ez-Zubeyr de bunlardandır.(21)

Tabiin Tabakası

Tâbiînî, Hz. Peygamber (s.a.v)'e îmân etmiş olarak bir sahâbîyi gören ve Müslüman olarak ölen kimse diye tarif ederler. Hatîbu'l-Bağdâdî, sahabeyi sadece görmeyi kâfi bulmayarak onunla sohbeti de şart koşar. (22) Kitâb ve sünnette bu tabakanın fazileti bahis mevzuu edilmiştir. Şöyle ki, Allah Teâlâ şöyle buyurmakradı:

"İslâm'da birinci dereceyi kazanan Muhacirler ve Ensâr ile onlara güzellikle tabi olanlar yok mu? Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'dan razı olmuşlardır."(23)

Hz. Peygamber (s.a.v) de muhtelif hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır:

 "Beni göreni görene ne mutlu!"

“Nesillerin en hayırlısı benim çağdaşlarım, sonra onları takiben gelenlerdir."

El-Hâkim'e göre tâbiîn tabakasının sonuncusu, en son ölen sahâbîyi görenlerdir. Bunlar Mekke'de Ebu't-Tufeyl'i, Medine'de es-Sâ'ib'i, Şam'da Ebû Umâme'yi, Kûfe'de Ubeydullâh b. Ebî Evfâ'yı, Basra'da Enes b. Mâlik'i görenlerdir.(24)

H. 181 târihinde vefat eden Halef b. Halîfe en son vefat eden tâbi'î sayılmaktadır; zîrâ Halef, Mekke'de en son vefat eden sahâbî Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vâsile'yi görmüştür. Buna dayanarak tâbiin asrının 181'de son bulduğu söylenmektedir.(25)

Etbâut-tâbi'în Tabakası

Etbâ'u't-tâbiin, Hz. Peygamber (s.a.v)'e îmân etmiş olarak bir tâbiini gören ve Müslüman olarak ölen kimsedir. Îmâm Mâlik b. Enes ve İmâm Şâfiî’yi bu tabakadan saymışlardır. Ebû Hanife ise makbul olan görüşe nazaran tâbiindendir; zîrâ sahabeden Enes b. Mâlik, Câbir b. Abdillâh, Abdullah ez-Zubeydî, Abdullah b. Uneys ve Aişe binti 'Acred'i görmüş ve onlardan rivayet etmiştir. Îmâm Ahmed b. Hanbel'e gelince o, etbâut-tâbi'înden sonraki tabakadan, yâni etbâu etbâ'i't-tabiinden sayılır; zîrâ etbâ'u't-tâbi'în asrı H. 220'de son bulduğu halde, Ahmed b. Hanbel 241'de vefat etmiştir.(26)

Dipnotlar:

1. Krş. el-Muhtasar fî ilmi ricâli'l-eser, s. 18.
2. İbnu Kesîr, Muhtasaru 'ulûmi'l-hadîs, s. 302.
3. Bu hadîs, 'Imrân b. Husayn tarîkıyle Buharî ve Müslim'in Sahihlerinde rivayet edilmiştir.
4. Şu hâle göre âlimler, bir asrın yüz sene olduğunda ittifak etmemişlerdir; hattâ bâzıları bir asrı kırk sene olarak kabul eder (bk. Muhtasaru 'ulûmi'l-hadîs, s. 302.)
5. el-Muhtasar, s. 19.
6. Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, 300-301.
7. İbnu Hacer bu on iki tabakaya altı imâmın bir müddet sonra vefat eden diğer şeyhlerini de katmıştır, Nese'i'nin bâzı şeyhleri gibi.
8. Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, 301.
9. Krş, el-Kifâye, s. 51; bk. el-îsâbe, c. I, s. 4-5
10. Krş. İhtisâru 'ulûmi'l-hadîs, s. 231
11. Tevbe sûresi, âyet, 40.
12. el-İsâbe, c. I, s. 6.
13. el-Muhtasar, s, 27.
14. Âl-i 'İmrân sûresi, âyet 110.
15. Bakara sûresi, âyet 143.
16. el-Muhtasar, s. 29.
17. Krş. Ibnu's-Salâh, Ulûmu'I-hadîs, a. 226.
18. Ihtisâru 'ulûmi'l-hadîs, 9. 224.
19. Îbnu'l-Cevzî, telkîhu fühûmi'1-eser, Hindistan, s. 184.
20. Krş. Tedrîbu'r-râvî, s. 207.
21. Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, 302-306.
22. Krş, İhtisâru ulûmi’l-hadîs, s. 23a.
23. et-Tevbe, âyet 100.
24. İhtisâru 'ulûmi'l-hadîs, s. 230.
25. Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, 306.
26. el-Muhtasar, s. 44-45. Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, 306-307.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun