Şafii Mezhebi'ne göre, abdestin farzlarına niyet ve tertibin eklenmesini açıklar mısınız?

Tarih: 12.10.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Abdestin İhtilâf Edilen Farzları:

Fakihler niyet, tertip, peşi peşine yıkama ve ovmanın vacipliğinde ihtilâf ettiler. Hanefîlerin dışındakiler niyetin farz olduğunu söyler.

Niyet: 

Lügatte niyet, kalp ile kasıttır, dil ile alâkası yoktur. Şer'an, abdestli kimsenin farzın edasına veya hades hükmünün kaldırılmasına ya da kendisi için taharet gerekenin mubah hâle getirilmesine niyet etmesidir. Abdest alanın "Abdestin farzlarına niyet ettim." demesi gibi.

Hanefîler dediler ki:(1) Sevap elde edilmesi için abdest alanın niyetle başlaması sünnettir. Kişinin hadesin kaldırılmasına ya da namaz kılmaya, abdeste veya emre uymaya niyet etmesidir. Mahalli kalptir. Kalp ve dil fiilini birleştirmek için dili ile söylerse bu da müstehaptır.

Niyetin farz olmadığını söylemeleri, serinlenmek için abdest alanın, yüzmek, temizlenmek veya boğulanı kurtarmak vb. için suya girenin abdestinin sahih olacağı sonuçlarını doğuruyor.

Bu görüşleri için şu delilleri getirdiler:

1. Kur'an'da zikredilmemiştir: Abdest ayeti sadece, üç organın yıkanması ve başın meshini emretmiştir. Ahad hadisi ile niyeti şart koşma Kitab'ın nassına ziyadedir. Onlara göre de Kitab'a ziyade nesh sayılır, Ahad ile nesh sahih olmaz.

2. Sünnette de geçmemiştir: Bilmediği hâlde, Peygamber (asm) bedeviye niyeti öğretmemiştir. Niyet teyemmümde farzdır, çünkü toprakladır, hadesi de asaleten gidermez, sadece suya bedeldir.

3. Diğer taharetlere kıyas: Abdest su ile taharettir; necasetin giderilmesinde olduğu gibi onda da niyet gerekmez. Setr-i avret gibi, namazın diğer şartlarında da niyet gerekmiyor, zimmî kadının Müslüman kocasına helâl olması için hayızdan yıkanması da gerekmemektedir.

4. Abdest namaz için vesiledir. Bizzat maksut değildir; niyet ise maksatlarda istenen bir şarttır, vesilelerde değil.

Hanefîlerin dışındaki fakihlerin cumhuruna göre, ibadetin veya Allahutealâ'ya kurbet kastının gerçekleşmesi için abdeste niyet şarttır.(2) Yeme, içme, uyku vb. gibi ibadet dışında olan şeyler için alınan bir abdestle namaz sahih olmaz. Şu delilleri ileri sürdüler:

a) Sünnet: Peygamber (asm)'ın hadisi: "Ameller ancak niyetlere göredir. Ve kişi için ancak niyeti vardır."(3) Yani şer'an kabul edilen ameller niyetle olur. Abdest ameldir; şer'an ancak niyetle bulunabilir.

b) İbadette ihlasın gerçekleştirilmesi: Allah Tealâ, "Dinde ihlâsla Allah'a ibadet etmekle emrolundular." buyurdu. Abdest de emredilen bir ibadettir. Allahuteâla'ya ancak halis bir niyetle tahakkuk eder. Çünkü ihlâs kalbin amelidir, o da niyettir.

c) Kıyas: Namazda ve namazın mübahlığı için teyemmümde şart olduğu gibi abdestte de niyet şarttır.

d) Abdest maksudun vesilesidir, o maksudun hükmünü alır. Allah Tealâ, "Namaza kalktığınızda yüzünüzü yıkayın." buyurdu. Bu da gösteriyor ki abdest, namaz için emredilmiştir. İstenen, namaz için azaların yıkanmasıdır, o da niyetin manasıdır.

Niyetle İlgili Bazı Meseleler:

Geçen bahisten niyete bağlı olan bazı meseleler çıkmaktadır:(4)

a) Hakikati: Lügat olarak kasıt, şer'an bir şeyin fiiline mukterin (bitişik) olarak kastedilmesi demektir.

b) Hükmü: Cumhura göre vacip, Hanefilere göre müsehaptır.

c) Niyetten kasıt: İbadeti, âdetten ayırmaktır veya derecesinin ayrılması, yani bazı ibadetlerin bazılarından ayrılması; namaz gibi. Onun için bazen farz olur, bazen de nafile.

d) Şartı: Niyet edenin Müslüman olması, temyizi ve niyet edilen şeyi bilmesi ve ona ters olan bir şeyi yapmaması; hükmen ona başlayıp abdestten başka bir işle meşgul olmamalı, niyet muallakta kalmamalıdır. "İnşaallahu tealâ," dediğinde ta'lik kastetse veya mutlak olarak söylese sahih olmaz, teberrük kastetse sahih olur.

Hanefi'lerin dışındakiler, idrarını tutamayan ve sürekli hadesi olan için namaz vaktinin girmesini şart koştu; çünkü tahareti özür dolayısıyladır ve bu taharetin yapılması zarurettir. Teyemmüm gibi vakitle mukayyet olur.

e) Mahalli: Kalptir. Niyet kasıttan ibarettir, kastın mahalli de kalptir. Dili ile söylemese de kalbi ile itikat ettiğinde yeterli olur. Niyet kalbinden geçmezse, meydana gelen fiil onun için yeterli olmaz. Malikîlerde evlâ olan niyetin dille söylenmesini terketmektir. Şafiilerde ve Hanbelîlerde ise, söylenmesi sünnettir. Ancak, Hanbelîlerde, gizlice söylenmesi müstehaptır, açık söylenmesi ve tekrarı mekruh olur.

f) Şekli: Tahareti ile, ancak onunla mubah sayılan, namaz, tavaf, Mushafı tutmak gibi bir şeyin mübahlığını kasteder ve küçük hadesin, yani azalardaki mevcut yasağın kalkmasına niyet eder. Yani niyetin şekli; hadesin kaldırılmasına ya da hadesten taharete niyet etmektir. Hangisine niyet etse yeterli olur. Çünkü maksuda niyet etmiş olur. Amaç hadesin kalkmasıdır.

g) Niyetin vakti: Hanefîler dediler ki: Bütün fiilinin kurbiyet (ibadet) olması için vakti istincadan öncedir. Hanbelîler, "Niyetin vakti abdestteki ilk vacip (yani besmele) anıdır" dediler. Malikîlere göre niyetin vakti yüzü yıkama anıdır. Taharetin başı olduğuna dair de bir delil vardır.

Şafiîler, yüzden bir bölümün ilk yıkanışı anıdır, dediler. Onlara göre namazda olduğu gibi, niyetin ilk farzla beraber olması için yüzün ilk yıkanışıyla beraber olması vaciptir. Taharetin sünnetleri ve farzlarına şamil olması için ellerin yıkanmasından önce niyet müstehaptır. İkisinde de sevap alır. Az bir vakit taharetten önce olursa caizdir, zaman uzarsa caiz olmaz.

Niyetin, abdestin evvelinde niyet ettikten sonra hatırdan çıkmış olması ve unutulması zarar vermez. Çünkü namaz ve oruç gibi, niyet şartı getirilen bir şey unutulma ile iptal olmaz. Rafd (terk ve ibtal) böyle değildir, yani abdest anında, aldığı kısmı, kalbiyle "abdestimi iptal ettim demesi" gibi bir iptal böyle değildir. Bu, niyeti iptal eder.

Şafiîler ve Hanbelilere göre abdest alan niyeti abdest azalarına bölebilir. Her azayı yıkarken ondan hadesi kaldırmaya niyet eder. Çünkü abdestte yapılan fiilleri bölmek caizdir. Aynı şekilde niyetin de abdestin fiillerine bölünmesi caiz olur.

İbni Rüşd'ün nezdinde azhar olan görüşün aksine Malikîlerde mutemet olan, niyetin azalara bölünmesinin caiz olmadığıdır. Bu her azaya -abdesti tamamlamayı kastetmeden- hususî niyet edip sonra aklına geldikçe sonrakini yıkama şeklindedir. Abdesti hemen tamamlama kastı ile niyeti azalara taksim ederse bu caiz olur. Bu noktada da Malikîler Şafiî'lerle ve Hanbelîlerle birleşmiş oluyor.

Netice olarak, âlimler teyemmümde niyetin vacip olduğunda ittifak ettiler.

Tertip (sıra) ile Yapma:

Tertip Kur'an nassında varit olduğu gibi abdest azalarının ardarda, yani önce yüzün, sonra kolların yıkanması, sonra başın meshedilmesi, sonra da ayakların yıkanmasıdır. Vacip olup olmaması konusunda fakihler ihtilaf etmişlerdir.(5)

Hanefîler ve Malikîlere göre: Tertip farz değil, sünnet-i müekkededir. Allahutealâ'nın zikrettiği gibi ve sağdan başlar. Çünkü varit olan Kur'an nassı, abdestin farzlarını sayarken farzları (vav) harfiyle atfetmiştir. Bu (vav) da sadece mutlak bir toplamı ifade eder. Bu da tertibi gerektirmez. Eğer tertip istenecek olsaydı, “fâ” ya da "sümme" edatları ile atfederdi, "feğsilû" -yıkayın- ayetindeki (fa) harfi bütün uzuvlar edatları hakkında takip ifâde eder.

Hz. Ali, İbni Abbas ve İbni Mesud'dan, tertibin vacip olmadığına delâlet eden rivayetler vardır. Hz. Ali (r.a.) dedi ki: Hangi uzvumla başladığıma aldırmam. İbni Abbas (r.a.) 'da dedi ki: Ellerden önce ayaklarla başlamada bir beis yoktur. İbni Mesud (r.a.) da şöyle dedi: Abdestte ellerinden önce ayaklarınla başlamakta bir beis yoktur.(6)

Şafiîler ve Hanbelîlere göre: Tertip abdestte farzdır, gusülde değildir. Delilleri emredilen abdesti açıklayan Peygamber (asm)'in fiili(7) ve Hz. Peygamberin haccındaki "Allah'ın başladığı ile başlayın."(8) sözüdür. İbret lafzın umumunadır. Abdest ayetinde de tertibin istendiğine delâlet eden bir karine vardır; Allah Telalâ, meshedilen uzvu yıkananlar arasında zikretmiştir. Arap, hemcinsleri ayırmaz, yaran olmadıkça eş kelimeleri birbirinden ayırmaz. O da burada tertiptir. Çünkü, sünnetlerine dair bir şey zikredilmemesinden, ayetin vacip abdestin açıklaması olduğu anlaşılıyor. Ayrıca namazın rükünleri arasındaki tertibe de kıyas edilir.

Gerekli tertibi ters çevirip ayaklan ile başlayıp yüzü ile bitirse, sadece yüzünü yıkadığı sahih olur. Sonra da şer'î tertibe göre gerisini tamamlar.

Tertip, farzlar arasında gereklidir. El ve ayakların sağ veya solunda tertip vacip değildir. Sadece menduptur. Çünkü Kur'an'daki çıkış noktalan aynıdır. Allahuteala "elleriniz... ayaklarınız..." buyurdu. Fakihler iki eli bir uzuv, iki ayağı bir uzuv sayarlar. Aynı uzuvda tertip vacip olmaz. Ali ve İbni Mesud'un yukarda geçen sözünden maksat da budur.

Ahmed dedi ki: Ancak, sağdan önce sol uzvun yıkanabileceğini kastettiler, çünkü Kitap'taki çıkış noktaları aynıdır; sağdan başlanacağına dair bir işaret yoktur.

Dipnotlar:

1. ed-Dürrul-Muhtâr, I, 98;el-Lübab, I, 16; Merakul Felah, 12; el-Bedâyi, I, 17; Mukarenetül-Mezahib fil-Fıkıh,14.
2. el-Mecmû 1,361; el-Mühezzeb 1,14; Bidâyetü'l-Müctehid 21 el-Kavânînü'l-Fıkhıyye, 31; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 114 vd.; eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 93 vd.; Muğni'l-Muhtâc, 1,47 vd.; el-Muğnî, 1,110 vd Keşşafu'l-Kınâ', 1,94-101.
3. Sıhhatinde ittifak edildi. Cemaat, Hz. Ömer'den rivayet etti. Neylü'l-Evtâr, I, 131.
4. Muğni'l-Muhtâc X, 47; el-Muğnî, 1,42
5. ed-Dürrul-Muhtâr, I, 113; Meraki'l-Felâh, 12; Fethu'l-Kadîr, I, 23; el-Bedâyi I, 17 vd.; eş Şerhu's-Sağîr, I, 120; eş-Şerhu't-Kebîr, I, 102; Muğni'l-Muhtâc, I, 54; el-Mühezzeb, I, 19; el Muğnî, I, 136-137; Keşşafu'l-Kınâ', 1,116; Bidâyetü'l-Müctehid, I, 16; el~Kavânînü'l-Fıkhıyye 22; el-Mecmu 1,480-486.
6. İlk iki eseri Darekutnî rivayet etmiştir. Üçüncü eserin aslı ise bilinmemektedir.
7. Müslim ve diğerleri Ebu Hureyre'den rivayet ettiler. Neylü'l-Evtâr, 1,152.
8. Neseî sahîh bir isnadla rivayet etti.

(İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun