İbrahim Hakkı Hazretlerinin yaptığı ayna hakkında bilgi verebilir misiniz?

Tarih: 10.11.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İbrahim Hakkı hazretleri, 1703’te Erzurum’un Hasankale kasabasında doğdu. 1781’de Siirt’in Tillo kasabasında vefat etti. Orada hocası Fakirullah Hazretleri’nin yanına defnedildi.

İbrahim Hakkı Hazretleri; tefsir, hadis, fıkıh gibi nakli ilimler yanında akli ilimlerde de zamanın alimlerinden olduğu gibi, biyoloji, kimya, fizik, matematik ve astronomiye kadar devrindeki bütün ilimlerle meşgul olmuş, ayın hareketlerini incelemiş, arz küresinin enlem ve boylamlarını belirtmiştir. Namaz vakitleri için cetveller yapmıştır. Canlılar hakkında çeşitli teoriler öne süren Fransız doktoru Lemarc, İngiliz Darvin, Hollandalı Hugo de Vires gibi batılı ilim adamlarından çok önce canlılar hakkında, en basitinden en mükemmeli olan insana kadar düzgün bir tekâmül olduğunu yazmıştır.

Canlıların hepsinin ayrı ayrı cinsler olduğunu belirtmiştir. Dünyayı çevreleyen hava tabakasının çeşitli katlarında cereyan eden klimatojik değişmelerin, güneş ısısının yerden yansımasından ileri geldiği ve bu yansımaya en yakın bölgelerde havanın daha sıcak olacağı, yükseklere çıktıkça sıcaklığın düşeceği gibi tespitleriyle, bugünkü bilim seviyesi yaklaştığı kabul edilmektedir. Yıldırım ve gök gürültüsünün mahiyeti, ışık dalgalarıyla ses dalgalarının yayılışındaki zaman farkı, sis, su buharı, kırağı gibi meteorolojik olayların izahında İbn-i Sina’dan faydalansa da kendi gözlemlerini kullanmıştır.

İbrahim Hakkı Hazretleri, hocası Fakirullah Hazretlerinin türbesinin karşısında bulunan tepeye bir ayna koymuş ve aynadan gelen ışığı da türbenin penceresinden hocasının türbesinin tepesindeki prizmaya yansıtmış. Prizmada ayrışan ışık kümesi tam da hocasının mezarının başucuna iniyor. Ve bu, sadece yılda bir kez, o da 21 Mart Nevrûz günü hava açıksa gerçekleşiyor.

İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname’nin 8. bölümünde geometrik şekilleri dört madde halinde tahlil etmiştir. Aynanın da yer aldığı dördünce maddede ilgili yeri aşağıda takdim etmiş bulunuyoruz:

“Ey aziz, malûm olsun ki, (…)Yüksekteki şeylerin yüksekliklerinin ne miktar olduğunu bilmenin kolay yolu budur ki: düz bir yerde bulunan yüksek nesnenin taşının düşüş yerine ulaşmak mümkün ise; o düz yerde boyundan daha uzun bir mızrak dikip, ondan o kadar uzaklaşırsın ki, görüşün o mızrağın tepesinden geçip, o yüksek şeyin tepesine vara. Bundan sonra durduğun yerden, o yüksek şeyin taşının düşüş yeri olan aslına varıncaya değin, ayak ile, ya başka eşya ile ölçüp, bulduğun toplamı, mızrağın senin boyundan fazla olan kısmına çarparsın. Sonra elde ettiğin sayıyı, durduğun yerle o yüksek şeyin, mızrağın tamamının arasındaki mesafeye bölüp, bölüme kendi boyunu eklersin; ne miktara ulaştıysa, işte o yüksek şeyin yüksekliği odur."

"Öteki çözüm yolu da budur ki: O yüksek şeyin yakınında olan düz yer üzerinde bir ayna koyup, ondan uzaklaşırsın. O kadar gidersin ki, o aynada yüksek şeyin tepesini seyredesin. Sonra ayna ile yüksek şeyin arasındaki mesafeyi boyuna çarparsın ve çarpımı, durduğun yerle aynanın arasındaki mesafeye bölersin ve işte bölüm o yüksek şeyin yükseklik mesafesidir. Zira ki, boyunun, durduğun yerle aynanın arasındaki oranı; o yüksek şeyin ayna ile kendi aslı arasında olan oranı gibidir. "

"Şu halde bilinmeyen, ortalardan biridir. Çünkü dörtlü orantıdan boyun yüksekliği ilktir ve ayna ile durulan yerin arası mesafesi ikincidir. Yüksek şeyin yüksekliği ise üçüncüdür. Ayna ile yüksek şeyin aslı dördüncüdür. Burada bilinmeyen üçüncüdür. Vakta ki, iki tarafın çarpımını bilinen ortaya bölersin; bilinmeyen bölüm olur."

"Bir yolu dahi budur ki: Bir asa dikip, gölgesinin sana olan oranını bilirsin. Şu halde yüksek olan şeyin gölge vaktinden, yükse şeyin yüksekliğini bilirsin. Güneş ufuktan kırkbeş derece yükseldikte; her nesnenin gölgesi, kendisi kadar olur. Şimdi, geometriden bu miktarca yazıldıkta; Allah Taâlâ'nın: "Göklerin ve yerin melekûtuna bakmazlar mı?" (7/185) remzi, âlemin yapısından da bir miktarca yazmağa gerektiren sebep olmuştur. Ta ki, en yüze istek olan Mevla'yı tanımaya yardımcı ola.”

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun