Maide suresi 64. Ayette, "… Aksine Allah'ın elleri açıktır." deniyor. Allah yarattıklarına benzemez, neden eli açık deniyor?

Tarih: 03.12.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Maide suresi 64. ayette:
"Yahudiler, 'Allah'ın eli çok sıkıdır.' dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır." deniyor.
- Allah yarattıklarına benzemez, neden eli açık deniyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Yahudiler: 'Allah'ın eli bağlıdır.' dediler. Hay kendi elleri bağlanasılar! Hay dediklerinden dolayı melûn olası adamlar! Hayır, hiç de öyle değil! Allah'ın iki eli de açıktır. Dilediği şekilde infak eder. Rabbinden sana indirilen ayetler, mutlaka onlardan birçoğunun azgınlığını ve gâvurluğunu artıracaktır. Bununla beraber, biz onların aralarına, kıyamete kadar sürüp gidecek bir kin ve nefret bıraktık. Her ne zaman onlar savaş çıkarmak için bir yangın tutuşturdularsa Allah onu söndürdü. Sırf fesat çıkarmak için dünyanın her tarafında koşup dururlar. Allah müfsitleri sevmez." (Maide, 5/64)

Hicretten sonra Medine'deki Yahudiler iktisâdi sıkıntı ile imtihan edildiklerinde onlardan bir kısmı tarafından, Allah'ın ihsan ve merhametini itham eden böyle bir söz söylenmişti. Hepsi dememiş ise de, diyenlere itiraz etmemek sûretiyle razı olmuş sayıldıklarından, bu söz hepsine izafe edilmiştir.

Esasen Allah'a inanan ve ilâhî bir dinin mensubu olan yahudilerin dinlerin­de de Allah hakkında saygısızca sözler söylemek kabul edilebilir bir davranış değildir. "Allah'ın eli bağlanmış" sözünü haddini bilmeyen bazı Yahudilerin söyle­yip, Yahudi toplumunda sokaktaki adamın da bunu cahilce tekrarlar hale gelmiş ol­ması, yahut halkın kendisine itibar ettiği bir din adamı veya lider (rivayete göre Finhâs b. Âzûrâ) tarafından söylendiği için âyette bu sözün tüm topluluğa nispet edilmiş olması muhtemeldir.(İbn Âşûr, VI, 249.)

Yahudilerin bu sözü söylemeleri daha çok şu iki sebeple açıklanır:

a) Uğra­dıkları sıkıntı ve felâketler karşısında ümitlerinin kalmadığını, Allah'ın kendileri­ne karşı cimrileştiğini ve hazinelerini kapattığını ifade etmek;

b) Müslümanlara zekâtın farz kılınması, "Kim Allah'a güzel bir borç verirse, Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder." (Bakara, 2/245) mealindeki âyetle hayır yolunda harcama yapma­nın özendirilmesi ve Yahudilerden diyet ödemelerine katılmalarının istenmesi gibi dinî bildirim ve düzenlemelerin ulvî hedeflerini görmezden gelip, bunları sırf menfaatçi bir bakışla eleştirmek ve Müslümanlarla alay etmek.

Birinci sebebe göre "Allah'ın eli bağlanmış." ifadesiyle ne kastettiklerini de iki şekilde anlamak mümkündür:

1) Allah'ın kudreti azalmış, sınırlı hale gelmiş­tir, her konuda dilediği gibi karar verip uygulayamaz, bizi egemenliğimize kavuşturamaz, eski saltanatlı günlerimize döndüremez. Âyetin devamında Yahudilerin bu sözüne reddiyede bulunulurken "Dilediği gibi verir." buyurulması da bu yoru­mu güçlendirmektedir,

2) Allah'ın cömertliği sona ermiştir, artık cimri davran­maktadır.(İbn Atıyye, II, 214-216; Râzî, XII, 40-44.)

Ayette yapılan bu tasvirle, Yahudilerin inanç ve ahlâk düsturları topluluğa nispet edilerek ve herkesin anlayabileceği bir ifadeyle anlatılmış olmaktadır. Bu­rada değinilen karakteristik özellik, tarih boyunca Yahudilerin Allah'ın kudreti hakkındaki felsefî yaklaşımlarıyla ve bunun sonucu olarak benimsedikleri ahlâkî ve iktisadî ilkelerle örtüşmektedir. Gerçekten, Yahudi din adanılan Allahuteâlâ'nın evreni yaratttıktan sonra artık istirahate çekildiği, egemenlik ve gücünü ya­rattıklarına (özellikle Mâide 5/18 âyetinde ifade edildiği üzere Allah'ın sevgili ve seçkin kulları olarak kendilerine) bıraktığı fikrinden hareketle, Allah'ın tam anla­mıyla "fail-i muhtar" (fiillerinde mutlak bir seçme iradesine sahip) olmadığı, ilâhî güç ve iradenin doğa kanunlarıyla sınırlı olup onları asla aşamayacağı anlayışına sapmışlar, bunun sonucu olarak Yahudilerde Allah'ın dilediğine dilediği biçimde ihsanda bulunabileceği veya ceza verebileceği inancı zaafa uğramış, hem rahme­tinden ümit kesme hem de gazabından çekinmeme çizgisine kaymışlar, bu da on­lan iktisat alanında aşın tutumluluğa, ahlâkî davranış olarak da cimriliğe ve yok­sullara yardımı ödev saymamaya yöneltmiştir. (Elmahlı, III, 1728-1729).

Arap dilinde de cömertlik ve cimrilik tutumlarının anlatımında "el" mânasına gelen yed kelimesinden yararlanılmakla beraber, âyette geçen "bağlanmış" an­lamındaki "mağlûle" kelimesiyle birlikte Türkçe'deki "eli sıkı" deyimine karşılık gelen bir deyim halinde kullanıldığı görülmez. Ancak bu iki kelimenin birlikte yer aldığı başka bir âyetten (İsrâ 17/29.) bu mâna açıkça anlaşıldığından yukarıdaki cümle "Allah'ın eli sıkıdır." veya "Allah cimridir." şeklinde tercüme edilebilir.(İbn Âşûr, VI, 249;,Elmahlı, III, 1727-1729.) Fakat onların bu sözüne "Aksine O'nun eli açıktır" şeklinde değil, "Aksine onun iki eli de açıktır." buyurularak karşılık verilmiş olmasıyla Allah'ın her türlü noksanlıktan münezzeh olduğunu belirtme­nin amaçlandığı düşünülebilir. Bu sebeple, mealinde, birinci mânayı da kapsama­sı için, söz konusu cümle bir deyim olarak değil sözlük anlamına göre tercüme edilmiştir. Bazı müfessirlere göre ise, burada "Aksine O'nun iki eli de açıktır" buyurulması, Allah'ın cömertliğine sınır olmadığını ve hiçbir şekilde O'na cimrilik izafe edilemeyeceğini veya nimetlerinin sayısız ve sınırsız olduğunu belirtmek içindir. (Taberî, VI, 301-302; Zemahşerî, I, 351.)

Âyetin "Asıl kendi elleri bağlanmıştır ve söyledikleri yüzünden lanetlenmiş­lerdir" diye çevrilen kısmı "Söyledikleri yüzünden kendi elleri bağlanmıştır ve la­netlenmişlerdir" şeklinde de tercüme edilebilir. Yine bu cümleleri veya sonuncu­sunu "elleri bağlanasıca ve lanet olasıca" şeklinde beddua olarak anlamak müm­kün olduğu gibi, haber ifadesi olarak yorumlamak da mümkündür. İkinci ihtimale göre, asıl bu sözü söyleyenlerin yüce Allah'ın bunca nimet ve İkramı ve evrendeki mutlak gücü kar­şısında kendi cimriliklerine ve acizliklerine bakmaları gerekir.

Burada -Yahudilerden bir örnek verilerek- kullanılan sert ifadenin, Allah hak­kında saygısızca sözler söyleyen herkesi kapsayan genel bir uyarı olduğu dikkat­ten kaçırılmamalıdır. Nitekim insanın darlık ve sıkıntıya düştüğü zamanlarda Cenâb-ı Allah'ı kendisine karşı yükümlülükleri olan bir varlık olarak düşünmesi, Kur'an'ın başka âyetlerinde soyut bir anlatım üslûbu içinde eleştirilmiş ve kendi konumu üzerinde daha dikkatli düşünmeye davet edilmiştir. (Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/242-245.)

İlave bilgi için tıklayınız:  

MÜTEŞABİH.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun