"Muhammed hiçbirinizin babası değildir." (Ahzab, 33/40) "Peygamberin eşleri müminlerin anneleridir." (Ahzab, 33/ 6) Bu ayetler arasındaki uyuşmazlığa ne dersiniz?

Tarih: 23.12.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bunları bahane edip Kur’an'a şüpheyle bakanlara nasıl cevap vermelidir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Burada söylenecek fazla bir şey yoktur. Çünkü Hz. Muhammed (a.s.m)’in peygamberliğine inanmayan bir kimseye, dışarıdan bir bakış açısını enjekte etmek kolay değildir. Yalnız faydalı olabilir düşüncesiyle sırf hakkın hatırı için -daha önce sitemizde verdiğimiz cevaplarımızda defalarca vurguladığımız- bir kaç noktayı tekrar etmekte fayda vardır.

a. Hz. Muhammed (a.s.m)’in peygamberliğinin doğruluğunu gösteren o kadar deliller var ki, gerçekten onları görüp de iman etmemek mümkün değildir. Bu konuda defalarca sitemizde söz konusu ettiğimiz -Kur’an ve hadsilerde- çok açık misaller vardır.

b. Hz. Muhammed (a.s.m)’in aleyhinde -kasıtlı yanlış yorumlar yapılarak- bazı olaylara referans gösterilen aynı kaynaklarda, onun hak peygamber olduğunu çok açık bir şekilde gözler önüne seren misalleri göz ardı etmek akıl, vicdan ve insaf ölçüleriyle bağdaşmaz.

Örneğin o kaynaklarda, Hz. Muhammed (a.s.m)’in elinde taşların tespih ettiği, ağaçların peygamberliğine şahitlik ettiği, taşların kendisine selam verdiği, on parmaklarının adeta pınar olup bir ordunun ihtiyacını giderecek şekilde suyu fışkırttığı, bir avuç yemekten üç yüz kişiden fazla insanı doyurduğu, şahadet parmağının işaretiyle ayı ikiye böldüğü, aynı gecede Mekke’den -görünürde yaya olarak- iki aylık bir mesafede olan Kudüs’e gidip geldiği, değişik sahih rivayetlere yer verilmektedir. Unutulmamalıdır ki, güneş üflemekle sönmez, göz yummakla gece olmaz, gözünü kapayan sadece kendine gece yapar.

c. Hz. Muhammed (a.s.m)’in Hz. Zeyneb’le evlenmesi -bize göre- başlı başına bir mucizedir. Arapların soyluluğa çok önem verdiği, kölelere hiç değer vermediği bilinmektedir. Hz. Peygamber (a.s.m)’in çok yakın akrabası; halasının kızı olan Hz. Zeynep kendisi istemediği halde, sırf Hz. Peygamber (a.s.m)’i kıramadığı için, onun azatlı kölesi Zeyd’le evlenmiştir. Eğer Hz. Muhammed (a.s.m) isteseydi, Zeynep dünden razıydı. Azatlı kölesi olan Zeyd’in boşamasından sonra kendisinin onunla evlenmesi, özellikle “evlatlık alınan kimsenin, evlatlık alanın çocuğu olarak telakki edildiği” bir bölgede bunu yapması, başlı başına bir mucizedir.

Kur’an’ın da işaret ettiği gibi, kendisi böyle bir sahnede yer almayı asla istemediği için, Zeyd’in boşanma isteğini hep geri çevirmiş, sabır tavsiye etmiştir. Üstelik, Kur’an’da onun bu endişesine de işaret edilmiştir. Bütün bunları alt altta, üst üstte koyun ve insanların en akıllısı, en onurlusu, en hikmetlisi, en şereflisi, en saygını, dostları kadar düşmanları da en çok olan Hz. Muhammed (a.s.m) gibi iffetli ve nezih bir insanın kendi isteğiyle böyle dostlarını üzen, düşmanlarını sevindiren bir sahnede rol alması düşünülebilir mi? Ama realite, bu sahnede yer aldığını göstermektedir. Demek ki, bu işler onun isteği dışında, Allah’tan gelen emirlerin bir sonucu olarak cereyan etmiştir. Bu ise, onun hak peygamber olduğunun belgesidir. Tabii ki düşünebilenler için..

d. Bilindiği üzere, “mukatza-yı hale göre konuşmak = mevcut ortamı göz önünde bulundurarak konuşmak” belagatın en önemli prensibidir. Ahzab Suresi'nde yer alan “Peygamberin eşleri müminlerin analarıdır “ mealindeki 6. ayetin makamı ile,  aynı surenin 40. ayetinde yer alan “Muhammed hiçbirinizin babası değildir.” mealindeki ifadenin kullanıldığı makam bir değildir. Kur’an’ın veciz ifadeleri, yersiz şeylere yer vermemesi onun mucizeliğinin parıltısı olarak değerlendirilmektedir.

Tefsircilerin bildirdiğine göre ilk ayetin iniş sebebi şudur: Hz. Peygamber (a.s.m) insanları Tebuk Savaşı'na davet ettiği zaman, bazı kimseler “Biz babalarımızdan bu konuda izin isteyeceğiz, izin verirlerse geliriz.” şeklinde bir tavır içine girmeleri üzerine ilgili ayet indi:

“Peygamberin müminler üzerinde haiz olduğu hak, onların bizzat kendileri hakkında haiz oldukları haktan daha fazladır. (O, bir baba konumunda olduğundan) onun eşleri de müminlerin anneleridir. Akrabalar miras bakımından Allah’ın kitabında, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız müstesna, yani dostunuza vasiyetle bir mal bırakabilirsiniz. Bunlar kitapta yazılıdır.” (Ahzab, 33/6)

Ayetin ilk cümlesi söz konusu adamlara bir cevaptır. Ayette özet olarak; “Peygamberin hakkı, babalar dahil herkesin hakkından daha önde gelir. O emrettikten sonra -baba da olsa- başkasının izni aranmaz.” denilmektedir. Nitekim, Ebu Davud, Nesaî, İbn Mace’nin, rivayet ettiğine göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurdu: “Ben sizin için babanızın yerindeyim, size gereken şeyleri öğretiyorum…” (bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

- Buharî’nin rivayetine göre, Peygamberimiz (a.s.m): “Hiçbir mümin yoktur ki, dünyada ve ahirette bütün insanlardan daha çok ona yakın olmayayım.” buyurdu, sonra “İsterseniz ‘Peygamberin müminler üzerinde haiz olduğu hak, onların bizzat kendileri hakkında haiz oldukları haktan daha fazladır.’ ayetini okuyun.” diye ekledi. Sonra şöyle devam etti: “O halde, kim ölürse geriye bıraktığı terekesi / malı yakınlarından olan varislerine aittir. Fakat kimin arkasından verecek borcu veya muhtaç olan çoluk-çocuğu varsa onlar bana aittir, bana gelsinler, onların yardımcısı benim.” (Buharî, İstikrad, 11)

- Ayetin ifadesinden bu harika taksimatı çıkarmak, gerçekten “müminlere karşı çok şefkatli, pek merhametli olan” Hz. Muhammed (a.s.m)’in peygamberlik feraset ve faziletinin bir tezahürüdür.

- Ayetin ikinci cümlesi olan “Peygamberin eşleri müminlerin analarıdır” mealindeki ifadesi ise, Hz. Peygamber (a.s.m)’in ümmetine olan şefkati, onlara olan yakınlığı, makam ve mevkii bildirildikten sonra yer almıştır. Bu bağlamda, Hz. Peygamber (a.s.m)’in  hürmet ve saygınlığına uygun olarak ailesine karşı da gereken saygının gösterilmesinin gereğine işaret edilmiştir.

Demek oluyor ki, burada Hz. Peygamber (a.s.m)’in eşlerinin müminlerinin annesi olduğunun vurgulanması, gerçek anneliklerinden ziyade hürmet ve saygı açısından hakkettikleri konumlarına işaret edilmiştir. Eğer gerçek annelikleri söz konusu olsaydı, Hz. Peygamber (a.s.m)’in kızlarının da başkasıyla evlenmelerinin caiz olmaması gerekirdi. Hatta Hz. Fatıma’nın çocukları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in de hiçbir kadınla evlenmemeleri gerekirdi. Bu da gösteriyor ki, bu ayette manevî bir baba hükmünde olan Hz. Peygamber(a.s.m)’in eşleriyle ilgili ifadeler özellikle onlara karşı gösterilmesi gereken saygı ve hürmet anlayışına dikkat çekmek ve  onları ümmetin manevî anneleri konumuna işaret etmeye yöneliktir.

- Surenin 40. ayetinde yer alan “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir” mealindeki ifade ise, Hz. Peygamber (a.s.m)’in gerçek anlamda müminlerin babası olmadığı, dolayısıyla onların kızlarıyla evlenmesinin bir sakıncası olmadığını vurgulamaya yöneliktir. Bunun yanında “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” ayetinde işarî manada bir de gaybî haber vardır. Ayette meal olarak b ifadesi yerine “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.” ifadesinin kullanılması şu hakikate işarettir: Hz. Peygamber (a.s.m)’in erkek evlatları erkeklik çağına gelmeden vefat edecekler, onun temiz soyu kızı yoluyla devam edecektir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm)'in soyu kızı Hz. Fatıma yoluyla devam etmiştir.

İlave bilgiler için tıklayınız:

Ahzap suresi 6. ayette geçen, "Peygamberimizin hanımlarının müminlerin annesi olması" konusunu nasıl anlamalıyız? ...

Peygamberimizin Hz. Zeynep ile evliliğini açıklayan, Ahzab suresi 37. ayette "Allah'ın açığa vuracağı şeyi, ...

Kur'an’ın mucizelik yönleri kırk tanedir deniliyor; bunu nasıl anlamak gerekir?

Kur'an-ı Kerim'in Allah kelamı olduğunun delilleri nelerdir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun