Şeytanlaşmış insanlardan Allah'a sığındın mı, ey Eba Zer, diye başlayan bir hadis var mıdır; nasıl anlamalıyız?

Tarih: 16.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, ayet ve hadislerde insan ve cin şeytanlarının olduğu bildiriliyor.

Kur’an-ı Kerîm, “şeyatıne’l- insi ve’l- cinn” yani “ins ve cin şeytanları” (En’am, 6/112) ifadesiyle, insanlardan da şeytanlar olduğuna işaret eder. Yine Nas Suresi’nde de “minel cinneti ve’n nas” ifadesi, insanlara vesvese veren şeytanın hem gözle görülmeyen cinlerden, hem de gözle gördüğümüz insanlardan olduğu bildirilir.

Görülüyor ki, insan şeytanlarıyla, cinnî şeytanlar arasında sadece ceset farkı vardır. Mahiyetleri ise, aynıdır. Bütün meş­gu­liyeti insanları saptırmak olan bir kısım insanlar, şeytanın yaptığının aynısını yapmaktadırlar.

Şeytanın maiyetine giren ve onun mahiyetine bürünen insanın, şeytanca işler yapması artık kaçınılmaz olur. Mesela köpek mahiyetini düşünelim. Köpeğin havladığını gördüğümüzde pek de garibimize gitmez, “Köpektir, havlar” deriz. Benzeri bir durum şeytan ve dostları için geçerlidir. O mahiyetteki varlıklardan hayırlı şeyler beklememek gerekir. Çünkü hayırlı iş yapmak, şeytan mahiyetine aykırıdır.

İslamî gelişmelerden rahatsızlık duyan kimseleri bu noktadan değerlendirebiliriz. Zaman zaman, “Bunlar neden rahat durmuyorlar? Milletin dindar olması neden bunları rahatsız ediyor? Neden güzel gelişmelerden hoşlanmıyorlar?” diye hatırımıza gelebilir. Ama bunların mahiyetlerini bi­lince, kendi mahiyetlerine uygun hareket ettiklerini anlarız ve zihnimizdeki sorular cevabını bulur

Şeytan, insan ve cinden herhangi bir isyancı ve inatçıdır. Yani gerek insan ve gerek cinden olsun serkeş, kibirli, fitneci, inatçı, ele avuca sığmaz, kaypak, yola gelmez olanların hepsine şeytan denilir. Cinden de şeytanlar vardır, insanlardan da şeytanlar vardır. Ve cinden olan şeytan mümini aldatmaktan aciz kalınca inatçı bir insana, yani bir insan şeytanına gider ve mümini aldatmaya teşvik eder. (bk, Elmalılı, Bakara 2/14. âyetin tefsiri)

Ebû Zerr el-Gıfarî (r.a.) diyor ki: Rasûlullah'ın mescidde bulunduğu bir sırada mescide girdim ve varıp yanına oturdum. Hz. Peygamber;

- "Ey Ebû Zerr, cin ve insan şeytanlarının şerrinden Allah'a sığın!" buyurdu. Ben;
- "İnsan şeytanları da mı var?" dedim.
- "Evet," buyurdu. (Nesaî, İstiaze 48; Müsned, 5/178, 179)

İman düşmanı şeytanın cinlerden olduğu, yüce kitabımızın beyanıyla sabit bir gerçektir. İblis ve soyu demek olan şeytanların, cinlerin şerir olanlarını teşkil ettikleri, insanların açık düşmanı oldukları ve çalışma usulleri yüce kitabımız tarafından açıklanmıştır.

Bu hadis, Kur'an-ı Kerim'deki şu ayette yer alan gerçeğin ifadesidir. Allah Teala buyuruyor ki;

"Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak." (En'am, 6/112).

Nitekim bir hadis rivayetinde (Müsned V, 265)  Hz. Peygamber (asm), Ebû Zerr'in sualine bu ayeti okuyarak cevap vermiştir.

Ayetteki "şeyatine'l ins" ,"İnsan şeytanlar" gerçeğini ve bunların cin şeytanlarıyla insanları doğru yoldan saptırmak için taktik alışverişinde bulunduklarını ortaya koymaktadır. Aynı gerçeği ve her iki grup şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak gerektiğini Nas Suresi'nden öğrenmekteyiz. "Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım)."

Ayrıca bir çok ayette de şeytanların yapmak istediklerini yapmaya çalışan, mü'minleri inançları konusunda şüpheye düşürüp doğru yoldan saptıran, Allah'a giden yoldan insanları alıkoymayı amaçlayan, bu konuda olmadık yollara baş vuran kafir ve münafıklar için "şeytan" denildiğini müşahede etmekteyiz. Mesela münafıkları tanıtan şu ayet bunun açık delilidir:

"Mü'minlere rastladıkları zaman, 'İnandık.' derler. Fakat şeytanlarıyla (reisleriyle) (bk. İbn Kesir, İlgili ayetin tefsiri) yalnız kaldıkları zaman, 'Biz, sizinle beraberiz, biz sadece Müslümanlarla alay ediyoruz.' derler." (Bakara 2/14)

Bir başka ayette Yahudî Ka'b b. el-Eşref için tağut (azgın şeytan) tesbitini görmekteyiz:

"Şunları görüyor musun? Kendilerinin, sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını sanıyorlar da hakem olarak tağuta (o azgın şeytana) başvurmak istiyorlar. Oysa kendilerine onu inkâr etmeleri emredilmişti. Şeytan da onları iyice saptırmak istiyor." (Nisâ, 4/60)

Tağut, şeytan gibi hakkı tanımayan azgın, sapkın her kişi ve güce verilen bir addır. Allah ve Rasûlü (asm)'ın hükümleri nerede kabul edilmiyorsa, orada bir tuğyan, bir isyan vardır ve bunları kabul etmeyen de tağuttur. Nitekim şeytana da haktan uzaklığı ve temerrüdü sebebiyle şeytan denmiştir. O halde aynı azdırma ve saptırma fonksiyonuna sahip olan insanlara da "insan şeytanlar" denilmesi pek tabiîdir. Zaten bu görevi üstlenen şeytanlar arasında bir iletişim de daima vardır:

"Şeytanlar, (insan) dostlarına sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar." (En'am, 6/121).

"Hepsini bir araya topladığı gün: 'Ey cinler (şeytanlar) topluluğu (der), siz insanlarla çok uğraştınız.' Onların insan dostları derler ki; 'Rabbimiz, birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna geldik.' Allah da buyurur ki, 'Durağınız ateştir. Allah'ın dileyip affetmesi hariç, orada ebedî kalacaksınız.' Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir." (En'am, 6/128).

Huzeyfe b. el-Yeman (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (asm),

"...Benden sonra, benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacak. İçlerinde, insan görünümünde şeytan kalbli bir takım insanlar türeyecek..." (Müslim, İmâre 52)

buyurmak suretiyle fikir, gönül ve iç dünyası itibariyle şeytanlaşmış insanların mevcudiyetini vurgulamıştır. Halkımızın "Şeytana külahını ters giydirir." dediği tipten hakka karşı olmayı "hizmet" bilen ve bunu topluma hünermiş gibi takdim etmeye çalışanlar herhalde insan şeytanlardan başkası olamazlar.

Her insana musallat kılınmış bir cin şeytanın bulunduğu ve insanı dürtüklediği ve kötülükleri önerdiği, "gör dediği"; meleğin ise, bunların tam aksini telkin ettiği bir hadiste şöylece dile getirilmektedir:

"İnsana hem şeytanın vesvesesi hem de meleğin ilhamı vardır. Şeytanın dürtüklemesi, kötülükle (belaya uğramakla) korkutmak ve hakkı yalanlamaktır. Meleğin ilhamı ise, hayrı va'detmek ve hakkı tasdiktir. Bunu her kim içinde hissederse, Allah'dan olduğunu bilsin ve Allah'a hamdetsin. Öncekini içinde bulan da Şeytan'dan Allah'a sığınsın." Hz. Peygamber (asm), sonra bu sözlerine delil olarak; "Şeytan sizi yoksullukla korkutuyor ve size kötülüğü emrediyor." (Bakara, 2/268) ayetini okudu." [Tirmizi, Tefsiru sure(2), 35].

Hani bazen insan, içinden geçen bazı düşüncelerin doğru olmadığını bildiği için "şeytan diyor ki..." der ya, işte bu durum, yukarıdaki hadiste işaret edilen haldir. Çaresi de Allah'a sığınmak, şeytanın dediğini yapmamaktır. İlhamını şeytandan alan ve şeytana arkadaş kılınanların acı akibetini de şu ayetler açıklamaktadır:

"Kim Rahman'ın zikrini görmezden gelir (Kur'an ahkamına aldırış etmezse) ona bir şeytanı tebelleş ederiz (sardırırız); o artık onun (yanından ayrılmayan kötülükleri telkin eden) arkadaşı olur. O şeytanlar bunları yoldan çıkardıkları halde, bunlar hala doğru yolda olduklarını sanırlar. Nihayet o şeytan dostu kimse bize gelince arkadaşına der ki; "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar mesafe olsaydı (da seni hiç görmeseydim). Ne kötü arkadaşmışsınız!" (Nedamet) bugün size bir fayda sağlamaz; zira zulmettiniz. Siz (şimdi) azab (çekmek) de ortaksınız." (Zuhruf, 43/36-39)

İlave bilgi için tıklayınız:

Şeytan nedir, özellikleri nelerdir ve niçin yaratılmıştır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun