Öldükten sonra çürümeyen acbü'z-zeneb kemiği hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 07.04.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Muteber hadis kitaplarında "ölümünden sonra insanın herşeyinin çürüyüp yok olacağı, ancak acbü'z-zeneb denilen kemiğin bundan müstesna olduğunu bildirilmiş, kıyamet koptuktan sonra ikinci yaratılışın bu çürümeyen kemikten derlenip toparlanacağını" haber verilmiştir.(1)

Acbü'z-zeneb ile ilgili hadisleri tahlil ettiğimiz zaman, haşr (ikinci yaratılış) ile insanın ana rahmindeki oluşumu arasındaki münasebeti tesbit edebiliriz. Günümüzde tıp ilminin vardığı sonuç şudur:

"Sperm ana rahmine düştüğü zaman (ilk oluşum esnasında) ana rahmiyle, insan embriyosu arasında birleştirici bir sap bulunur. Başlangıçta cenin bu sap üzerinde büyür. İşte bu sap, insan embriyosunun kuyruk sokumuna tekabül eden bölgesidir."

Hadis-i şeriflerde acbü'z-zeneb diye ifade edilen kemiğin, yeniden dirilişin çekirdeğini teşkil edeceğini düşünmek mümkündür. Resûl-i Ekrem (asm)'in "hardal tanesine benzettiği ve insan bedeninin çekirdeği"(2) olarak vasıflandırdığı acbü'z-zeneb, insanoğlunun kendine mahsus özelliklerini içinde toplamaktadır. Her insanın parmak izi birbirinden farklı olduğu gibi, acbü'z-zeneb kemiği de farklıdır. Buna genetik şifre isminin verilip verilmeyeceği meselesinde tevakkuf etmekte fayda vardır. Meselenin özü budur.

İnsanın en değer verdiği ve üstünde titrediği ve onu zâyi etmekten korktuğu en kıymettâr varlığı ruhudur ve onun misafir olarak içinde bulunduğu emânet olan bedeni ve âzâlarıdır.

Cenâb-ı Hak, canlı ve şuûrlu bir kanun özelliğinde yarattığı ruha ebediyet vasfı vermiştir. Ruh ölümsüzdür. Ceset istediği gibi dağılıp toplansın, ruhun istiklâliyet ve devâmına zarar vermez. Ölümle beden elbisesinden soyunan ruhlar, berzâh âleminin muhtelif tabakalarında hayâtiyetlerini devam ettirirler.

Kurutulmuş özlü çamurdan bedenine şekil verilen ve sonra ruh üflenilen ilk insan Hazret-i Âdem (as) annesiz ve babasız yaratılmıştır. Kur’ân’da misâli, Hazret-i Âdem’in (a.s.) yaratılışına benzetilen Hz. İsa (a.s.) ise, babasız olarak halk edilmiştir. Bunların dışında kalan insanlar, sebepler dâiresinde anne ve babanın izdivacından tevellüd eder. Dişi hücrenin spermle döllenmesi insan bedeninin ilk nüvesini teşkil eder. Hücrelerin çoğalarak önce kan pıhtısına, oradan bir çiğnem ete, oradan da et, kemik ve insan şekline dönüşmesi bir tertiple cereyan eder.

İnsanın ana rahminde bu yaratılış silsilesi muhtelif sûrelerde nazara verilir ve ikinci dirilişin de bunun gibi ve bundan daha kolay olduğu dile getirilir.

İkinci dirilişi tasvir eden hadis-i şeriflerde, kuyruk sokumundaki acbü’z-zeneb denilen bir çekirdek üzerinde, insan bedeni tekrar yaratılacağı haber verilir. Zâten acb, bir şeyin en sonu ve zeneb de kuyruk anlamındadır. Lügatlerde acbü’z-zeneb, kuyruk sokumu olarak tarif edilmektedir. Omurga kemiğinin en sonu kuyruk sokumudur. İşte, kuyruk sokumunda insanın tohumu hükmündeki hücreler üzerinde insan bedeni haşirde yeniden diriltilecektir.

“Sonra Allah gökten bir hayat suyu indirir ve bu sayede ölüler, bitkinin yerden bitişi gibi kabirlerinden çıkarlar. İnsan bedeni bütünüyle çürüyüp yok olur, ancak acbü’z-zeneb müstesnâ, insanlar bundan yaratılır.”

“Toprak, insanoğlunun acb dışındaki bütün cesedini yiyip tüketir. İnsan acbden yaratılmıştır, tekrar ondan meydana getirilecektir.”

Bu ve emsâli hadisler, insan bedenini teşkil eden asıl zerrelerin hem ilk yaratılışın, hem de ikinci dirilişin menşei olduğunu ifade eder.

“Her şey helâk olucudur. Yalnız Allah’a bakan yüzü müstesnâ.” âyetinin beyân ettiği hakikate binâen acbü’z-zeneb ister çürüsün, isterse çürümesin netice değişmez. Çünkü, Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. O ilmin haricinde hiçbir şey yoktur ki, mutlak yokluk diye bir şey olsun. Haricî vücudunu kaybeden eşya, vücud-u ilmîye gider. İlmî vücudu bulunan varlıklar, adem-i hâricî olarak tanımlanır.

Hem acbü’z-zeneb, sadece incir çekirdeği gibi müstakil bir tohum olarak algılanmamalı. Belki, ikinci dirilişte bedeni teşkil edecek olan asıl zerrelerin tamamıdır. Bu mânâyı Bediüzzaman Hazretleri şöyle îzah eder:

“Birbiriyle ülfet peydâ eden ve her birisi yerini tanıyan ve bir derece yontulmuş taşlar gibi kesb-i letâfet eden bedenin zerrâtı, ölüm ile dağıldıktan sonra, haşirde Hâlıkın izniyle, İsrafil’in borusuyla o zerrât-ı asliye ve esâsiye içtimâa dâvet edildikleri zaman, pek kolay içtimâ ederler ve beden-i insâniyi yine eskisi gibi teşkil ederler. Maahâza, Kudret-i Ezeliyeye nispeten, en büyük en küçük gibidir, hiçbir şey o kudrete ağır gelmez."

"Arkadaş! Zâhire nazaran haşirde eczâ-i asliye ile eczâ-i zâide birlikte iâde edilir. Evet, cünüp iken tırnakların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan her bir cüz’ün bir yere gömülmesinin sünnet olduğu ona işarettir. Fakat, tahkîke göre nebâtâtın tohumları gibi ‘acbü’z-zeneb’ tâbir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insânî neşv ü nema ile teşekkül eder.” (İ. İ’caz, s. 59)

“Hem, bütün zerrelerin toplanmaları belki lâzım değil; nüveler ve tohumlar hükmünde olan ve hâdiste acbü’z-zeneb tâbir edilen eczâ-i esâsiye ve zerrât-ı asliye, ikinci neş’e (diriliş) için kâfi bir esastır, temeldir. Sâni-i Hakim, beden-i insânîyi onların üstünde bina eder.” (Sözler, s. 484)

“Hepinizin yaratılması, bir nefsin yaratılması gibidir.”; “Haşrin vukûu göz açıp kapamak gibidir, hattâ ondan daha yakındır.” ferman eden Cenâb-ı Hak, insan bedenini acbü’z-zeneb üzerine inşa edecek ve ruh beden müşterekliğinde daimî bir hayatı ihsan edecektir.

Dipnotlar:

1) Sahih-i Buhârî- İst: 1401 K Tefsirû Sûre, 39/3, 78/1; Ayrıca Sahih-i Müslim- K. Fiten: 141-143; Sünen-İ Nesâi- K. Cenâiz, 117; Sünen-i İbn Mâce- K. Zühd, 32; İmam-ı Mâlik- El Muvatta- K. Cenâiz, 49.
2) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst: 1401 C: 3 Sh: 28.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun