Kur'an sürekli erkeklere hitap eder ve hitap şekli ise, siz ve eşleriniz, şeklindedir. Bu durum, Kur'an'a göre, erkeklerin birinci sınıf, kadınların ikinci sınıf olduğu anlamına gelmez mi?

Tarih: 26.04.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur’an’da hitap tarzının erkeklere olmasının sebeplerini birkaç madde halinde arz edeceğiz:

1. Kur’an dili Arapça’dır. Arapça’da isimler ya müennes/dişil veya müzekker/erildir. Arapça’daki kuralların Kur’an’da da olduğu gibi kullanılması tabiidir. Nitekim Kur’an’da bu her iki çeşit kelimeler de yerli yerince kullanılmıştır. (Mümin-Mümine/Müminun-Müminat gibi).

Arapça’daki dilin bir teamülü de erkek ve kadınlara birden hitap edildiği zaman, bunları tek bir hitap tarzına ve bunu da erkek kalıbına dökmektir. Bu husus edebî bir sanattır ki buna “tağlip sanatı” denir. Bu edebî sanat sadece gerçek erkek ve kadın için değil, aynı zamanda Arapça’da mecazî olarak erkek/eril kabul edilen “Kamer=Ay” ile dişil olarak kabul edilen “Şems=Güneş” kelimeleri için de geçerlidir. Bu ikisi birden kullanıldığı ve “tağlip sanatı “ içerisine alındığı zaman, erkek/eril olan “Kamer” sözcüğü ön plana çıkarılır ve “Kameran=iki Ay” tabiri tercih edilir, bununla Güneş ve Ay kastedilir.

Bu edebî sanat ifadesi daha veciz olduğundan, Kur’an terminolojisinde de genellikle hitaplar bu sanat çerçevesinde inşa edilmiş ve kadın ile erkeğin birlikte muhatap olduğu yerlerde bu hitap erkeklere yönelik olmuş, kadınlar ise “tağlip sanatı” çerçevesinde onlarla beraber yerlerini almışlardır.

Mesela Kur’an’da çokça kullanılan ve “Ey iman edenler” anlamına gelen “Ya eyyuhellezine âmenû” hitabı, Arapça gramer bakımından erkeklere yapılan bir hitap tarzıdır. Ancak, bu hitapta kadınların da dahil olduğu bilinen bir gerçektir. Keza, Kur’an’da bir çok defa kullanılan ve “Ey Âdem’ın oğulları” anlamına gelen “Yâ benî Âdeme” ifadesini sadece erkeklere tahsis etmek mümkün değildir.

İşte, bu açıklamalar çerçevesinde diyebiliriz ki, “babalar” ifadesinde anneler, “oğlanlar” ifadesinde kızlar, “kardeşler” ifadesinde kız kardeşler de dahildir.

2. Kadın konusunda hassas olanların göz ardı etmemeleri gereken bir nokta da şudur ki, sadece erkeklerin yad edildiği hitaplarda her zaman güzel bir vasıfla değil, kötü vasıflarla da anılması söz konusudur. Örneğin “Ey iman edenler” anlamına gelen “Ya eyyuhellezine âmenû” hitabı yanında “Ey kâfirler” manasına gelen “Ya eyyuhe’l-kâfirun” ifadesinin muhatabı da zahiren erkeklerdir. Ama aslında her iki ifadede kadın-erkek müşterek olarak vardır. Demek ki ortada bir fazilet, bir üstünlük imajı söz konusu değildir, mesele tamamen bir sil meselesidir.

3. Bu ifadelerde kadını küçümseyici bir durum söz konusu değildir. Nitekim, Ay-Güneş misalinde olduğu gibi Şems/güneş değil, Kamer/Ay göz önünde bulundurulmuştur. Fakat hiç kimse bu ifadelerde güneşin aydan daha değersiz görüldüğünü iddia etmemiş ve edemez de.

4. Şunu unutmamak gerekir ki, Hz. Âdem (as)’den beri insanlık camiasında erkek, hâkimiyetin, kuvvetin, icraatın simgesi olarak algılanmıştır. Ve bu tarihî bir realitedir. Erkeğin neden daha kuvvetli yaratıldığını itiraz konusu yapanlar, şunu unutmamalıdır ki, kuvvet, cesaret tek başına bir fazilet simgesi değildir. Nitekim en zalim olan Nemrut, Şeddad, Firavun da çok cesaretli idi.

Aileyi geçindirme ve himaye etme sorumluluğu gibi daha birçok hikmete binaen erkekler daha cesur, daha güçlü yaratılmıştır. Kadınlar ise, çocukların anneleri olarak onların bakımını üstlenecek bir konumda olduğu için, bir şefkat kahramanı ve bir merhamet âbidesi olarak var edilmiştir. Hakîm olan Allah her şeyi, üstlendiği görevine uygun bir şekilde yaratmıştır. Bu farklılıklar hiçbir zaman bir fazilet ve bir şeref üstülüğü değildir.

5. Erkek-kadın eşitliği hak-hukuktadır... Erkek olsun, kadın olsun Allah katında en faziletli insan Allah’a karşı en saygılı olan/takva sahibi insandır... Kur’an’ın getirdiği eşitlik anlayışı budur. Daha önce dünyada değersiz bir varlık olarak algılanmış olan kadına, şeref bahşeden bir statüyü tanıyan İslam dinidir. Yoksa hiçbir taraf öbürüne eşit değildir. Ne fizikî yapısı, ne hissî yapısı açısından eşit olabilir. Bilakis Allah -deyim yerindeyse- ikisini eşitlik için değil, eşitsizlik için yaratmıştır. Çünkü onlar insan istihsali için var edilmiş bir fabrikanın ayrı parçalarıdır. Birisinde telkih/dölleme, diğerinde telekkuh/döllenme mekanizması vardır. Erkek doğurabilir mi? Kadın telkih görevini yapabilir mi? Sesleri bile farklıdır.

6. Kur’an’ın mucizelik yönünün en açık misallerinin başında “îcaz=veciz” ifadeler gelir. Arapça’da oldukça yaygın olan bu edebî sanat, Kur’anda da oldukça yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Kadınları erkek hitabına dahil ederek anmak da bu sanatın bir tezahürüdür.

Erkek ve kadınlarla ilgili bir konu, daha detaylı bir surette vurgulanmak istenildiği yerlerde, kadınlara da ayrıca yer verildiği görülmektedir. Misal olarak;

“Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse, besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 33/36),

“Kim bir kötülük işlerse, sadece o kadar cezalandırılır. Ama, mümin olarak, ister erkek ister kadın, kim makbul ve güzel bir iş yaparsa, işte onlar cennete girer ve orada hesapsız nimetlere nail olurlar.” (Mümin, 40/40)

mealindeki ayetlerde hem sorumluluk hem de mükâfatta erkek-kadın eşit bir statüde değerlendirilmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun