Salaten Tüncina duasında bulunan aksalgâyât / aksa'l-gâyât nedir? Efendimizi, ümmet ve birey açısından nasıl anlamak gerekir?

Tarih: 24.05.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sözlük manası itibariyle, amaçların en uzağı, maksatların en son durağı, gayelerin en doruk noktası manasına gelen “Aksa’l-gayat” kavramı, İslamî düşünce disiplininde, ubudiyet ve kulluk dairesi içerisinde hedeflenen en uzak gaye, en zirve gaye anlamına gelir.

Duada geçen “min cemii’l-hayrat” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, her hayırda, her kullukta, her güzel işte dereceler vardır. Bu dereceler, her insanın -kabiliyet ve istidadına uygun olarak- sahip olacağı farklı mertebelerine göre şekillenecektir.

Mesela, bazı insanların bütün gayesi cehennemden kurtulmaktır. Bazıların ise cennete girmektir. Diğer bazılarının en büyük maksadı cennette, maddî duygularına hitap eden yemek, içmek, evlenmek gibi hazlara kavuşmaktır. Buna mukabil bazı kimselerin en büyük maksadı cennette manevî duygulara, kalbe hitap eden Cenab-ı Allah’ın cemalini müşahede etmektir.

Bundan da anlaşılıyor ki, gayelerin büyüklüğü veya küçüklüğü, gaye sahibinin ruh cevherinin büyüklüğü ve küçüklüğüyle orantılı olarak ortaya çıkar. Arapça bir şiirde ifade edildiği üzere; “Aslında bütün insanlar birer mecnundur, ancak bu cinnet, var olan aşkın gücüne paralel olarak gelişip farklılık arz eder.”

Bu perspektiften konuya baktığımızda, İslam dairesi içerisinde şekillenen “aksa’l-gayat” kavramı, -deyiş yerindeyse- bir aşkın ifadesidir. Her mecnun’un kendine göre bir Leyla’sı vardır. Herkesin “aksa’l-gayat"ı gönlünü çelen Leyla’sıdır. Kiminin Leylası İla-yı kelimetullah’tır. Kiminin imanla kabre girmektir. Kiminin cehennemden kurtulmak, kiminin cemalullah’ı müşahede etmektir. Bediüzzaman gibi kiminin “Gönlünde ne cennet sevdası var ne de cehennem korkusu...”; onun Leyla’sı sadece Kur’an’dır, onun insanlık camiasında layık olduğu yerini almasıdır.

Bununla beraber, “aksa’l-gayat” kavramı, kişilerin ruh cevherlerinin kabiliyetine göre bir yere oturtulmazsa, mutlak olarak söz konusu edilirse, herkes için kullanılması caiz olmayan bir kavram haline gelecektir. Çünkü, duada “fi’l-hayat ve bade’l-memat” kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, bu gaye hem dünyada hem ölüm ötesi hayatta söz konusudur. Halbuki, “aksa’l-gayat” mutlak olarak ifade edildiği zaman onun en mükemmel konumu akla gelir. Buna göre, insanlık camiasında “aksa’l-gayat” kavramının zirvesi “peygamberlik”tir. Peygamberliğin dünyadaki zirve noktası Miraç’tır. Ahiretteki zirve noktası “şefaat-ı uzmadır, Makam-ı Mahmud” dur. Bunları istemenin caiz olmadığı bilinen bir gerçektir.

Bu sebeple, “aksa’l-gayat” kavramı zahiren “mutlak” olmakla beraber zımnen “mukayyet”tir. Diğer bir ifadeyle bu dua, ıtlakı melfuz, takyidi melhuz bir gayeye matuftur. Yani ifade olarak genel ise de, mana olarak kasdedilen şey her insanın kendine aittir. 

İlave bilgi için tıklayınız: 

Salaten Tüncina; Tuncina duası, meali ve fazileti nedir? ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun