Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi 102. ayette geçen Harut ve Marut adlı meleklerle ilgili olayın Sümer döneminden, İsrail efsanelerinden alındığını söyleyenler var. Bunun doğrusu nedir?

Tarih: 08.06.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Esasen bir millette ya da kültürde bulunan herhangi bir haberin veya güzelliğin, hak dinlerden birinde de olması, o dinin o kültürden etkilendiğini değil, aksine onun kaynağının da vahiy olduğunu gösterir. Zamanla vahiyle ilgisi unutulmuş ve o milletin kültürü olarak anlaşılmıştır. Çünkü Allah insanlığa yüzbinlerce peygamber göndermiştir.

İlk insan aynı zamanda ilk peygamberdir. Bu açıdan dinlerin verdiği haberlerin başka bir kültürde de olması onun aslının bir vahye dayandığını gösterir. Ancak zamanla vahyin unutulup kültüre veya bir şahsa ait olduğu zannedilmiştir.

Bazı inançsız insanlar, bu tür yazıtları, dinleri çürütmeye yönelik olarak kullanmaktadır. Halbuki Kur’an bize bildiriyor ki, hiçbir millet peygambersiz, uyarıcısız ve mürşitsiz bırakılmamıştır. İnsanlık tarihinin bu gibi tabloları tamamen Kur’an’ın bu haberlerini doğrulamaktadır.

Cahiliye dönemi Araplarda, binlerce yıl önceden kalma Hz. İbrahim (as)’in Hanif dinine ait kalıntıların dimdik ayakta olduğu bilinmektedir. Beytullah’ın varlığı, o devirde de Arapların orayı kutsal tanımaları, onu tavaf etmeleri ve benzeri ritüellerini din-dışı kaynaklı göstermek imkânsız olduğu gibi, insanlığın onuruna yakışacak kanunların veya geçmiş tarihi kıssalara dair yazıtların varlığı, dinin lehine olan birer delil olmasına rağmen, bu materyalist ve Deccalcı materyaller kullanan ateistlerin tersyüz ettikleri tarihî fenomenlerdir.

Kur’an’ın bahsettiği olaylar ve olayların kahramanları kesinlikle bir tarihî vaka olarak vardır. Eski ilahî kitaplar üzerinde bir müheymin / kontroler olan Kur’an-ı Kerim o semavi dinlerdeki bilgilerin yanlışlığa uğramış olanları düzelterek doğru olanı insanlara anlatmaktadır. 

Kur’an’ın Tevrat ve İncil ile ilişkisini belirleyen vasfı “Muheymin”dir. Bu kelime, gözetmen ve kontrol eden manasına gelir. Bu kontrol iki şekilde olur, o kitaplarda bulunan doğruları tasdik ve zamanla vahiy olmayan kısmında -insanların hatası olarak yer alan- yanlışları tashih etmek.

Bazıları Kur'an-ı Kerim'in hak olduğunu vicdanları tefessüh ettiği için kabul etmeyeceklerdir. Ancak "İslamiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez, gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz." hakikatini değiştiremeyeceklerdir. İnsanlığın kurtuluşu Kur'an'ın nuruna yapışmakla mümkündür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun