İmam Maturidi, Allah mekandan münezzehtir, kim gökte derse kafir olur derken, İmam Ebu Hanife Allah yedi kat semanın üstünde arşına istiva etmiştir, demesi bir zıtlık değil midir?

Tarih: 21.12.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Hangisine inanacağız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İmam Azam, içinde bulunduğu dönem itibariyle Selef-i salihin yolunu takip etmiştir. Selef-i salihinden bazıları -prensip olarak- ayet ve hadislerde veya sahabelerin kavillerinde yer alan bazı ifadeleri tevil etmekten çekinmiş ve onları olduğu gibi ifade etmişlerdir.

Örneğin, Ebu Hureyre’nin anlattığına göre; 

"Adamın biri geldi, Peygamberimize (a.s.m) 'Mümin bir cariyeyi azat etme borcum vardır.' diyerek (yanındaki cariyesinin bu şarta haiz olup olmadığını) sordu. Peygamberimiz (a.s.m) kadına dönerek, “Allah nerdedir?” diye sordu. Kadın başı ve işaret parmağıyla semaya işaret etti. Bu defa Peygamberimiz (a.s.m) 'Ben kimim?' diye sordu. Kadın parmağıyla semaya ve Resulallah’a işaret etti. Yani 'Sen Resulallahsın.' demek istedi. Bunun üzerine “(Bu mümindir), bunu azat et.” diye buyurdu." (bk. Mecmau’z-Zevaid, 1/23).

Beyhakî’nin de işaret ettiği gibi, Selef-i salihin tarafından kullanılan bu gibi ifadelerin dayanağı, Kur’an’da Allah hakkında kullanılan “Gökte olan...” (Mülk, 67/16, 17) mealindeki ifadelerdir. (Beyhaki, el-Esma ve's-Sıfat, 2/238). Bu ayetin manası ise, gerçekte Allah’a bir mekan izafe etmek değil, onun yüceler yücesi bir varlık olduğu gerçeğidir. İnsanlara göre gök kavramı, hâkimiyeti, üstünlüğü ve yüceliği ifade eder.

“Göklerde de ilah olan O’dur, yerde de ilah olan O’dur. O, yegâne Hakîm’dir / hüküm ve hikmet sahibidir, yegâne Alîm’dir / her şeyi hakkıyla bilendir.” (Zuhruf, 43/84)

mealindeki ayette, Allah’ın hem göklerde hem de yerde yegâne ilah olduğuna, her iki yerdeki mahlukların yalnız ona ibadet ettiğine vurgu yapılmıştır. Evet, yeryüzü O’nun cemal sıfatlarının tecelligâhı, gök ise O’nun celal sıfatlarının tecilligâhıdır. O halde “Allah’ın gökte” olduğunu söylerken, onun göklerdeki hükümranlığına işaret edilmiştir.

Özetlersek, bu iki alimin ifadelerinin her biri, kendi dönemine ait bir yönü vardır. Tevilin fazlaca söz konusu olmadığı selef devrinde, insanlar ayet ve hadislerin naslarına aynen  katıldıkları için, İmam Azam, o günkü anlayış çerçevesinde ilgili hükmü ortaya koymuştur. Halef alimlerinin bulunduğu dönemde ise, zihinler, akıllar çatallaştığı için, onları tatmin etme adına tevil kaçınılmaz idi. Bu sebeple, Allah’ın gökte olması, onun göklere hâkim olduğu manası seslendirilmiştir. İmam Maturidî böyle bir devirde yaşadığı için “Allah göktedir.” ifadesi, bizzat göklerde oturduğu manasına çekilmesi söz konusu olabileceği için ilgili hükmü benimsemiştir. Her biri kendi asrının idrakine hitap ettiği için ikisi de haklıdır, denilebilir...

İlave bilgiler için tıklayınız:

İmam Azam Ebu Hanife'nin, Allah nerdedir, diye soran birisine, göktedir, diye cevap verdiği iddia ediliyor; bu doğru mudur?

Allah'ın her yerde olduğunu ve  Arş'a istiva etmesini nasıl anlamalıyız? 

Mülk Suresi 16 ve 17. ayetlerde, Allah için, "gökteki" ifadesini nasıl anlamalıyız?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun