Hz. Ali’nin, “Teheccüd / gece namazı farz değilse, biz kılmayacağız.” dediği, Peygamber Efendimiz'in de “İnsanlar tartışmaya ne kadarda düşkün oluyor.” diye cevap verdiği doğru mudur?

Tarih: 21.03.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Ali (ra) anlatıyor:

"Bir gece Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem evimize gelip beni ve kızı Fatıma'yı kaldırıp: 'Haydi namaz (teheccüd) kılmıyor musunuz?!.' buyurdu. Ben de: 'Ey Allah'ın Resulü, canlarımız Allah'ın elindedir. Eğer bizim kalkmamızı dilerse kaldırır!' dedim. Ben böyle söyleyince dönüp gitti ve bana hiçbir karşılık vermedi. Sonra onun giderken dizlerini döverek ve Kehf, 18/54. ayeti okuyarak, 'İnsan tartışmaya ne kadar da düşkün böyle!' dediğini duydum." (Buharî, Teheccüd, 5; Müslim, Müsafirîn, 206)

Gece namazının ne kadar değerli ve faziletli olduğunu herkesten iyi bilen Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), sevgili kızının ve “Sen benim dünyada da âhirette de kardeşimsin.” buyurduğu sevgili damadının bu feyizden istifade etmelerini istedi. Bu sebeple bir gece evlerine giderek kapılarını çaldı ve “Namaz kılmayacak mısınız?” diye onları uyandırdı. O anda Hz. Ali (ra)’in hatırına Zümer sûresinin 42. âyeti geldi. Uyuyup kalmalarının bu âyete uygun düştüğünü hatırlatmak için:

"Yâ Resûlallah! Bizim canımız Allah’ın kudret elindedir. O bizi uyandırmak isterse, uyandırır."

dedi. Hz. Ali (ra)'in işaret ettiği âyette, ölen ve uykuya dalan kimselerin ruhlarının Allah Teâlâ’nın kudretinde bulunduğu, Cenâb-ı Hakk’ın ölenlerin ruhlarını bırakmadığı, fakat uyuyanların ruhlarını ecelleri gelene kadar serbest bıraktığı anlatılmaktaydı.

Hz. Ali (ra)'in bu hazır cevaplığına Resûlullah aleyhissalatü vesselam pek hayret etti. Kim bilir belki de o sırada namaz kılamayacak durumda idiler. Bu sebeple Allah’ın Resûlü (asm) hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp yürüdü. Giderken de mübarek elini dizine vurarak:

“ İnsan tartışmaya ne kadar da düşkün böyle!” (Kehf, 18/54) âyetini okudu.

Allah’ın Resûlü (asm) Cenâb-ı Hakk’tan “Ailene namazı emret!” (Tâhâ, 20/132) buyruğunu almış bir insandı. Onlara farz namazı daha önce elbette emretmişti; ama sadece kendisine farz olan ve insana büyük sevaplar kazandıran gece namazından, onların da faydalanmasını istedi. Bunun için gecenin bir vaktinde kalkıp onların evine gitti. Bir daha ele geçmeyecek olan sevaplardan mahrum kalmalarına gönlü razı olmadığı için istirahat ettiklerini bile bile onları uyandırdı.

Hz. Ali (ra)’in bu olayı, kendi aleyhine gibi görünmesine rağmen, Müslümanların ondan faydalanacağını düşünerek anlatması, onun hem üstün bir tevâzuya sahip olduğunu hem de din kardeşlerinin menfaatini her şeyin üstünde tuttuğunu göstermektedir.

İbn Battal, Hz. Peygamberin aleyhissalatü vesselam, "Haydi namaz kılmıyor musunuz?!" şeklindeki sözü hakkında şu açıklamaları yapmıştır:

"Bu ifade gece namazının ne kadar faziletli bir amel olduğunu gösterdiği gibi, kişinin ailesini ve akrabasını gece namazı için kaldırabileceğine de İşaret eder."

İmam Taberî de gece ibadetinin faziletine vurgu yaparak şunları söylemiştir:

"Resûl-i Ekrem (asm) gece ibadetinin, geceleri namazla İhya etmenin çok faziletli bir amel olduğunu bildiği için, kızı ile damadını namaz kılmaları için uyandırmıştır. Eğer böyle olmasaydı, Cenâb-ı Hakk'ın insanların dinlenmesi için yarattığı gece vaktinde onları asla rahatsız etmezdi. Fakat Resûlullah (asm), yukarıda mealini verdiğimiz (Tâhâ,20/132) âyete uymuş ve onların da gece ibadetinden ve faziletinden istifade etmelerini sağlamak için evlerine kadar gidip onları namaz için uykudan kaldırmıştır." (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 3/11)

Yatsı namazından sonra , daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra, kılınacak nafile namaza "gece namazı" denir. Bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa "Teheccüd" adını alır. Teheccüd namazı iki rekattan on iki rekata kadardır. İki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir. (Muhammed Bin Abdullah Hanî, Âdâb, s. 264)

Teheccüd namazı, Rasul-i Ekrem Efendimize (asm) vacip yani farz hükmündeydi. Bu namaz onun (asm) ümmeti için sünnet-i müekkededir:

"Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah'a yakınlık, günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır." (Tirmizi, Deavât, 101)

Rasulullah Efendimiz (asm) gece namazını hiç terk etmezdi. Öyle ki hastalanacak veya ağırlık hissedecek olsa oturarak kılardı. (Ebû Dâvûd, Tatavvu', 18)

"Allâh her peygamberde belirli bir şeye karşı aşırı bir istek yaratmıştır. Benim en çok hoşlandığım şey de gece ibâdetidir..." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, II, 271)

“Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve Allah'a yakınlıktır. (Bu ibâdet) günahlardan alı kor, hatalara kefâret olur ve bedenden dertleri giderir." (Tirmizî, De'avât, 101) 

"Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin." (Ebû Dâvud, Tatavvu, 18, Vitir, 13)

Buna göre:

- Gece namazı pek değerli bir ibadettir. İşte bu sebeple Resûlullah Efendimiz (asm) sevdiklerini tatlı uykularından uyandırmış, bu feyizden onların da faydalanmalarını istemiştir.

- İnsan sevdiklerini ibadete teşvik etmeli ve namaza kalkmalarına yardımcı olmalıdır.

- Sevgili eşimizi, oğlumuzu, kızımızı, annemizi, babamızı, hatta diğer dostlarımızı sabah namazına uyandırmaya kıyamadığımızı hatırlamalı ve aile fertlerimize karşı Resûlullah Efendimiz (asm)’den daha şefkatli olamayacağımızı bir daha düşünmeliyiz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun