Kadın erkek birlikteliğinde dikkat edilmesi gereken konular nelerdir?

Kadın erkek birlikteliğinde dikkat edilmesi gereken konular nelerdir?
Tarih: 12.04.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kadın ile erkek arkadaşlık yapabilir mi?
- Kız arkadaşlarla konuşmanın bir sakıncası var mıdır?
- Kadın ile erkek arasında caiz olmayan durumlar nelerdir?
 - Bu konuşma teke tek değil de bir toplumun içinde, sokakta veya birkaç kişinin yanında olursa bir mahzuru var mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kadın-erkek birlikteliği olayının birkaç boyutu vardır:

1. Müslüman kadının giyim şekli ve bakılması haram olan yerleri

Müslüman kadının giyiminde esas mesele, tesettürü sağlamasıdır. Eli ve yüzü dışında bütün vücudunu örtmesi, açık kalmamasıdır. Giyilen bir elbisenin tesettüre uygun olması için de altını göstermeyecek şekilde kalın ve avret yerlerini örtecek kadar uzun olmalıdır. Bunun için, altını gösterecek şekilde ince ve şeffaf olan bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz.

Bu meseleye esas teşkil eden hadis-i şeriflerin meali şöyledir:

Hz. Âişe (ra)'nin rivayetine göre, kız kardeşi Hz. Esma birgün Peygamberimiz (asm)'in huzuruna gitti. Üzerinde altını gösterecek şekilde ince bir elbise bulunuyordu. Resulullah (asm) onu görünce yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:

"Ya Esma, bir kadın büluğ çağına erince -yüzünü ve ellerini göstererek- bunlardan başka bir tarafının görünmesi sahih olmaz." (Ebû Dâvud, Libas 31)

Sahih-i Müslim'de Ebû Hüreyre (r.a) tarafından bir rivayette Peygamberimiz (asm), giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların cehennemlik olduklarını, cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler. (Müslim, Libas,125)

Alkame bin Ebi Alkame annesinin şöyle dediğini rivayet eder:

"Abdurrahman'ın kızı Hafsa'nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz. Âişe (ra)'nin huzuruna girdi. Hz. Âişe (ra) başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı." (Muvatta', Libas:4)

Hz. Ömer (r.a.) ise, cam gibi şeffaf olmasa da, giyindiği zaman altını iyice belli eden elbisenin kadınlara giydirilmemesi hususunda mü'minlere ikazda bulunmuştur. (Beyhaki, Sünen, II/235)

İmam Serahsî bu nakilden sonra, kadının giydiği elbise çok ince de olsa yine aynı hükmü taşır, şeklinde bir açıklama getirir. Daha sonra da, "giyindiği halde açık" olan mealindeki hadisi kaydeder ve şöyle der:

"Bu çeşit bir elbise şebeke (ağ) gibidir, örtünmeyi temin etmez. Bunun için yabancı erkeklerin bu şekilde giyinmiş bir kadına bakması helâl olmaz." (el-Mebsût, X/155)

Elbisenin şeffaf olmasındaki ölçü, tenin rengini belli etmesidir. Dışarıdan bakıldığı zaman elbisenin altından insanın teni görünüyorsa, elbise ince de olsa, kalın da olsa böyle bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz. Bu mesele Halebî-i Sağir'de şöyle belirtilir:

"Elbise altını, tenin rengini belli edecek şekilde ince olursa, bununla avret yeri örtülmüş olmaz. Fakat kalın olsa da uzva yapışsa ve uzvun şeklini alsa (uzvun şekli görünür hale gelse), bu durumda örtünme hasıl olduğu için men edilmemesi gerekir, namaz caiz olur." (Halebî-i Sağır, s.141)

Mesele diğer mezheplerde de aynı şekilde ifade edilir. Mâliki mezhebinin görüşü şöyledir:

Elbise şeffaf olur, cildin rengini hemen belli ederse, bununla örtünme olmaz. Bu şekilde kılınan namazın mutlaka iade edilmesi gerekir. İnce ve dar olduğu için azanın şeklini belli eden elbiseyi giymek de mekruhtur. Çünkü bu bir şahsiyetsizlik sayılır ve selef ulemasının giyim tarzına muhalif hareket edilmiş olunur. (Menânü'l-Celü, 1/156)

Hanbelî mezhebinin görüşü ise şu şekildedir:

Vacip olan örtünme, cildin rengini belli etmeyecek şekildeki örtünmedir. Eğer giyilen elbise cildin rengini belli edecek tarzda ince olur da bedenin beyazlık ve kırmızılığı görünürse namaz caiz olmaz. Çünkü bununla örtünme gerçekleşmiş olmaz. Şayet rengini örter de, hacmini belli ederse namaz caiz olur. Çünkü örtü kalın da olsa bundan kaçınmak mümkün değildir. (İbni Kudâme, el-Muğnî, 1/337)

Şafiî mezhebinin görüşü ise şöyledir:

Vacip olan, cildin rengini belli etmeyecek elbiseleri giyinmektir. İnceliğinden dolayı cildin rengini belli eden bir elbiseyi giymek caiz olmaz. Çünkü böyle bir elbise ile tesettür gerçekleşmiş olmaz. Yani, inceliğinden dolayı cildin beyazlığını veya siyahlığını gösteren elbise tesettür için kâfi gelmez. Yine, elbise kalın olsa da, dokunuşu itibariyle altından avret yerlerinin bir kısmını gösterse, yine yeterli şekilde örtünme sağlanmamış olur. Diz kapakları ve uyluklar gibi bedenin incelik ve kalınlığını belli eden bir elbise ile kılınan namaz sahihtir, çünkü tesettür sağlanmış demektir. Fakat azaları belli etmeyecek şekilde bir örtü kullanmak müstehaptır. (el-Mecmû, III/170-172)

Bütün bu nakillerden şöyle bir neticeye varmak mümkündür:

Kadının kendine nikah düşen erkeklerin yanında giymiş olduğu elbise, tenin rengini belli edecek ve gösterecek şekilde ince ise, bununla örtünme gerçekleşmiş olmayacağından giyilmesi caiz olmaz. Bu giyecek, bir elbise, gömlek ve etek olduğu gibi, başörtüsü ve çorap da olabilir.

Buna göre tesettürün dinen makbul olabilmesi için bazı şartları vardır, onlara dikkat etmek gerekir:

- Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince olmaması,
- Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli olmaması,
- Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.

Vücudun azalarını iyice belli edecek şekilde giyilen dar pantolon ve dar gömlekle namaz sahih olsa da, bakanların dikkatini çekip tahrik edeceğinden dinen helal olmaz. Merhum İbn-i Âbidin de eserinde bu hususa işaret etmektedir. (Reddü'l-Muhtar, V/238)

Diğer taraftan kadınlar gerekli örtüyü sağlamak zorunda oldukları gibi, erkeklerin dikkatini çekecek bakışlardan, konuşmalardan ve yürüyüş tarzından da sakınmaları gerekir:

"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz." (Nur, 24/31)

İşte hür kadınların, bu istisna edilmiş kimselerden başkasına zinetlerini göstermemeleri, kendi iffet ve korunmaları ve güzel geçimleri noktasından gayet önemli olduğu gibi, yabancı erkekleri etkilememek, günaha sokmamak, edeb ve iffet telkin etmek noktasından da çok önemlidir. Özellikle bu noktayı da düşündürmek ve tesettür emrinin kuvvet ve şumülünü bir daha hatırlatmak üzere, yürüyüş tavırlarının bile düzeltilmesi için buyuruluyor ki: gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar, yani baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edeb ve vakar ile yürüsünler. Örtüp gizledikleri sunî veya doğal ziynetler bilinsin diye, bacak oynatıp ayak çalmasınlar, çapkın yürüyüşle dikkat nazarları çekmesinler; çünkü erkekleri tahrik eder, şüphe uyandırır.

Fakat unutulmaması gerekir ki, kadının bu konuda başarısı daha önce erkeklerin iffeti ve görevlerine dikkati ve toplumda olanların gayreti ve özeni ile de ilgili olarak, bunlar da Allah'ın yardımı ile ayakta durabilir. Onun için bu noktada Resulullah (s.a.v) den bütün Müslümanlara hitap ve erkekleri zikredip kadınları da içine alacak bir şekilde buyuruluyor ki:

"Ve ey müminler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz." Demek ki bozuk bir toplulukta kurtuluş ümid olunmaz, toplumun bozukluğu da kadınlardan önce erkeklerin kusur ve hatalarındandır. Bundan dolayı başta erkekler olmak üzere erkek dişi bütün müminler, imana yaramayan ve cahiliyyet izleri olan kusur ve hatalarından tövbe ile Allah'a dönüp Allah'ın yardımına sığınıp emirlerine özen ve dikkat göstermelidirler ki, topluca kurtuluşa erebilsinler. O halde herkesin kurtuluşu bakımından iş sahipleri ve ilgili şahıslar şu emirlere de özen göstermelidir. (Elmalılı, Tefsir)

2. Kadının sesi hangi hallerde haram olur?

İslâmiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Çünkü İslâmda insanın safiyet ve vakarının muhfazası ve bozulmaması esastır. Bu tedbir ve koruma hem erkek için, hem de kadın için eşit seviyede düşünülür.

Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır.

Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle başta insan olmak üzere hiçbir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Çünkü yaratılışında bir haramlık mevcut değildir. Bunun içindir ki, hiçbir âyet ve hadis kadının sesini haram kılıcı bir hüküm bildirmez.

Başta Hanefi ve Şâfiî imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu merkezdedir. Hattâ bütün fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz: "Cumhura göre kadının sesi avret değildir. Yani bütün müçtehidlere göre kadının sesi haram değildir."

Şâfiî mezhebi âlimleri ve diğer müçtehidler şöyle derler: “Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alışveriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükselterek konuşmak zorunda kalır." (Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, II/167)

Kadının sesinin avret olmadığının gerekçesi, İslâmın ilk uygulamalı devri olan Saadet Asrıdır. Yani Peygamber Efendimiz (asm)'in ve sahabilerin uygulayış biçimidir. Bu uygulanış biçimi üç şekilde görülüyor:

Birincisi: Peygamber Efendimiz (asm)'in sahabi hanımlarla konuşması, onların sorularına cevap vermesi, şikâyetlerini dinlemesi, ihtiyaç ve taleplerini karşılamasıdır.

Bir örnek olması bakımından şu hadis-i şerifi nakledelim:

Amr bin Şuayb rivayet ediyor:

Bir kadın yanında kızı ile birlikte Resulullaha (asm) geldi. Kızın kolunda iki altın bilezik vardı. Resulullah (asm) kadına sordu:

“Bu bileziklerin zekâtını veriyor musun?”
Kadın, “Hayır, vermiyorum.” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resulullah (asm) tekrar sordu:

“Peki, kıyamette bu iki bilezik yerine Allah’ın sana ateşten iki bilezik taktırması hoşuna gider mi?”

Kadın iki bileziği hemen çıkarıp Resulullaha (asm) uzattı ve “Bunlar artık Allah ve Resulüne aittir.” dedi. (Tirmizî, Zekât, 12)

İkincisi: Sahabiler gerek Peygamberimiz (asm)'in hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri durumlarda soru sorarlar, konuşurlar ve bazı konularda bilgi alırlardı.

Üçüncüsü: Yine sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikâyetlerini dile getirirler veya dinî meselelerde diğer sahabilere bilmediklerini sorup öğrenirlerdi. Bu mesele için de bir örnek verelim:

Kadının biri Hazret-i Ömer (ra)’e gelerek, “Yâ Emîrelmü’minîn! Kocam geceleri ibadet eder, gündüzleri de oruç tutar.” şeklinde şikâyette bulundu.

Hazret-i Ömer (ra), “Ne demek istiyorsun? Kocanı geceleri ibadet etmekten ve gündüzleri oruç tutmaktan alıkoymamı mı istiyorsun?”

Bunun üzerine kadın başka bir şey söylemeden çıkıp gitti ve biraz sonra bir daha gelip aynı şikâyetini dile getirdi. Hazret-i Ömer (ra), kadına yine aynı cevabı verdi.

Bu durumu gören Kâ’b bin Sûr söze karıştı ve “Yâ Emîrelmü’minîn, kadının hakkı var. Cenab-ı Hak erkeğe dört kadınla evlenebileceğine müsaade ettiğine göre, dördüncü gün kadının hakkıdır.” dedi.

Bunun üzerine Hazret-i Ömer (ra) kadının kocasını çağırtıp dört günde bir oruç tutmamasını ve her dört gecede bir kadının yanında yatmasını emretti. (Hayâtü’s-Sahâbe, III, 349)

Ancak diğer bütün mübah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu bir hâl almasında olduğu gibi, kadının sesi meselesinde de aynı durum söz konusudur.

- Kadının sesi mübah, masum ve meşru olmasına karşılık hangi sebeplerden dolayı “avret” olur, nasıl olursa yasak sınıfına girer, yabancı erkeklerin dinlemesi haram olur?

Kadının sesi yaratılışı icabı dikkat çekicidir. Özellikle ses normalin dışında bir tonda çıkarsa birtakım mahzurları beraberinde getirmektedir ve dinî tabiriyle “fitneye” sebep olmaktadır. Demek ki, haram olan sesin kendisi değil de, kontrol dışı bir mahiyet taşımasıdır.

Ahzab Sûresinin 32. âyet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber (asm) hanımlarının şahsında şöyle veriyor:

“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız, yabancılarla câzibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin.”

Müfessir Vehbi Efendi bu âyeti tefsir ederken, “Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecânibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin” şeklinde izah getirmektedir. Elmalılı’nın ifadesiyle “Yayılarak, kırıtarak, sınık, yılışık” olduğunda “kalbi çürük kötülüğe meyilli kimseler” bir ümide kapılırlar. Bundan dolayı da günaha girilmiş olur.

Vehbe Zühaylî bunu normal konuşmalardan ziyade dinî muhtevada da olsa aynı gerekçe ile mahzurlu görür:

“Kadının, Kur’ân şeklinde de olsa, coşkulu ve nağmeli olarak okumakta iken seslerini işitmek haramdır. Çünkü bunda fitneye sebep olma korkusu vardır.” (İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, 1/467)

İbni Âbidîn ise meseleye şu şekilde bir açıklık getirir:

“Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir. Yalnız zekâsı kıt olanlar zannetmesinler ki, ‘biz kadının sesi avrettir demekle konuşmasını kasdetmiyoruz. İhtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadının yabancı erkeklerle konuşmasına cevaz veriyoruz. Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine meylettirmek ve şehvetlerini tahrik etmek vardır. Kadının ezan okuması da bundan dolayı caiz olmamıştır.” (Reddü’l-Muhtar, 1/272)

Bizim de katıldığımız hükmü Faruk Beşer Hoca veciz bir şekilde şöyle dile getirir:

“Kadın her şeyiyle olduğu gibi sesiyle de çekici, büyüleyici ve tahrik edicidir ve aslında bu onun çirkin olduğunu değil, güzel olduğunu gösterir. Birer nimet demek olan çekici yönlerini, bu arada sesini fitneye sebep olmak ve tahrik etmek için kullanırsa, yani konuşmasını kırıla döküle ve kadınsı biçimde yaparsa, ya da nağmeli sözlerle normal konuşurken zaten tahrik edici olan sesini daha da etkileyici hale getirirse, sesi avret olduğundan değil de, fitneye sebep olacağından haram olur. Vakarlı ve karşısındakine ümit kestirici edayla konuşursa haram olmaz." (Hanımlara Özel İlmihal, s. 314)

Son olarak zamanımızın müfessirlerinden Muhammed Ali es-Sabûnî’nin yorumuna yer verelim:

“Açıkça görüldüğü gibi, eğer fitneden emin ise kadının sesi haram olmaz. Ancak, erkeklerin, kadınları fitne ve fesada götüren hallerden uzak tutmaları gerekir.” (Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, II/167)

Sorudaki unsurlara gelince, şiir ve ilahide ses incelip kalınlaştığı, nağmeli olduğu ve câzip bir mahiyete büründüğü için yabancı erkeklerin duyacağı şekilde söylemek beraberinde mahzurları taşımaktadır.

Hanımların sesli olarak zikretmeleri de şayet yabancı erkekler duyacaksa, yine aynı kategoriye girmekte ve birtakım yanlış duyguların uyanmasına sebebiyet vereceğinden ezanda olduğu gibi müsaade edilmemektedir. Ancak kendi aralarında sesli olarak Kur’ân okumalarında ilâhi söylemelerinde ve zikretmelerinde haliyle mahzur olmaz.

3. Yalnız kalmak ve dokunmak:

Bir erkek ve kadının nikahsız olarak ellerinin birbirine değmesi ve yalnız kalmaları da caiz değildir.

Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır. Peygamber (asm)'e biat eden kadınlar dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız." Peygamber (asm) "Kadınların elini tutup tokalaşmam.", buyurdu (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce).

Hazreti Aişe (ra) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: "Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı." (bk. Buharî, Ahkâm, 49, Neseî, Bîy’a, 18; İbni Mâce, Cihad, 43).

Peygamber (asm) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

"Sizden biriniz, başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır." (Taberâni , Mucemu’l-Kebir, XX/ 212)

İslâm dini, kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor. Bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar,  II/170)

Bir kadının eli, yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır. Bu itibarla, hiçbir ihtiyaca dayanmayan tokalaşmada bu haramlık söz konusu olur. Yabancı bir erkek yabancı kadınla tokalaşamaz, elini namahremin eline süremez. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu haber vermiş, namahremin elini tutanın cehennem ateşi avuçlayacağına işarette bulunmuştur.

Bu mahzur, bilhassa genç kadın ve erkekler için daha büyük çapta variddir. Hissî tarafları yok olmuş yaşlılar hakkında ise mahzur daha az nisbette variddir. Hatta iki yaşlı kadın ve erkeğin (hislerinin yokluğu halinde) tokalaşmalarında beis olmayacağı ifade edilmiştir. Bu sebeble, yaşlı kadınların elleri öpülebilir. Yaşlılıkları, yâni hissi bakımdan ölmüş oluşları, böyle bir ruhsata sebeb olur. Bir erkeğin yabancı bir kadınla tokalaşması ânında cinsî hislerin ayaklanması halinde, aralarında haramlık söz konusu olur, sıhriyet akrabalığı meydana gelebilir. Bu bakımdan kadın-erkek münasebetlerinde çok titiz olmak gerekir. Zira böyle lüzumsuz bir tokalaşma yahut el öpme anlarında doğabilecek hissî heyecan, karşı cinse duyulabilecek süflî duygu, haramlığa sebeb olabilir, bu kadının kızı bu kimseye haram hale gelebilir. Böyle şüpheli halden uzak kalmak ise en sıhhatli bir tedbirdir. Mümkün olduğu kadarıyla uzak kalmaya gayret edilmeli, süflî bir his doğduydu, doğmadıydı gibi vesveseye mahal vermemelidir.

Hepimizin bildiği gibi, bir kızla evlenmeyi düşünmek ve nişanlanmak evlenmek mânâsında değildir. Bunun için kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalması kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir. Peygamber (asm):

"Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır."

buyurmuşlardır. Bir çok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşru olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nişan da bozulmaktadır. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler, meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir. (el-Fıkh'ul-İslâmî ve Edilletuha, 7/25; Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, II/112)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Sureyya728

Bir çok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşru olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nişan da bozulmaktadır. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir. Burada bahsedilen; nişanlılar; imam nikahi kıyıldıktan sonrada mı yalnız kalmaları sakıncalı oluyor?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kepenekx

Allah yar ve yardımcınız olsun Allah razı olsun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editör (ahmet)

Nikahlı kimselerin yalnız kalmalarının bir sakıncası yoktur. Ancak resmi nikah olmadan dini nikah yapılmasını uygun görmüyoruz. Özellikle kadının dini ve dünyevi hukukunun korunması açısından, dini nikahın yanında resmi nikahın da yapılmasını gerekli buluyoruz. Nitekim Osmanlı Aile Hukuku kararnamesinde de mahalle kadısına kayıt yaptırılmayan nikahların geçersiz sayılacağı ifade edilmiş ve resmi nikah üzerinde ısrarla durulmuştur.

Yalnız kalınca günah işlemiş olmamak için dini nikahı tercih ediyorlar. Halbuki daha sonra telafisi çok zor durumlarda kalabiliyorlar. Bir kadın ve erkek şahitler huzurunda nikahlansalar karı koca sayılacaklarından, erkek boşamadan kadın başkasıyla evlenemez. Bu açıdan çok tehlikelidir. Nitekim bize bu konuda onlarca soru geliyor. "Ben bir erkekle dini nikah kıydırmıştım. O beni boşamıyor ne yapayım?" "Ben dini nikahtan boşanmadan başkasıyla evlendim. Zina sayılır mı?" gibi tüyler ürperten pek çok problemle karşılaşıyoruz. Bu açıdan her ne kadar gizli olarak şahitler huzurunda nikahlanmak caiz ise de sonunda telafisi imkansız olaylar olabiliyor. Bu nedenle resmi nikah olmadan dini nikah yapılmasını asla doğru bulmuyoruz.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
asil-72

Allah Razı Olsun Çok İnce Detaylara Kadar Biz Bilgilendirdiniz

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
krezentem

çok güzel bir konu gerçekten ve nur11 kardeşimizin yorumu da...allah razı olsun....

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
müslüman905

Allah razı olsun.Mekanınız cennet olsun...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mduman34

evlenmeden birbirini gormeyen.. yada baski altinda.. kiramayacagi yada rahat olamayacagi sartlarda gostermelik gorusme sonucunda evlenmek durumunda kaliyor.. gecimsizlik.. bosanmalar,, huzursuzluk ile sonuclaniyor.. aciklama bekliyorum..

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tekbir198888

ALLAH celle razı olsun ınsan bazen nefsıne seytana yenılıyor ve tum gunahları unutuyor sankı gunah degılmıs gıbı işlıyor işleyecelerini unutuyor yada seytanın esırı oldugundan unutmak işine gelıyor bu umutsuz ınsanlara dua edelım ve dogru yolu bulsunlar bu yazıyı gorunce ınsan nelerı unuttugunu goruyor teşekkurler hocam ALLAH celle sızın gıbılerın sayısını artırsın amın

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
esrasoral

özellikle tüm mezheplerin görüşlerini vermeniz harika. Rabbim razı olsun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
bilinir

ALLAH sizden razı olsun .Gerçekten çok işime yaradı bu bilgiler.SELAMUNALEYKÜM

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Adnan.

Allah hepimizden razı olsun böyle güzel işlerle bizi bilgilendirenleri belalardan korusun...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
fyasin

Rabbim hepinizden razı olsun elhamdülillah çok yardımcı oldunuz ...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
gülbeyaz

BU GÜZEL PAYLAŞIMINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
sofi47

allah hepinizden razı olsun ve hepimizi affetsin

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ülkeryıldızı

bu konu çok dikkat edilmesi gereken bir mevzu olmakla beraber çok da önemsenmemekte.inşalllah bu konuda daha bilinçli hareket ederiz.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mehmetbarış

RABİM bu konulara vesile olan tüm kardeşlerimizden razı olsun.ama bu burada okumamızla kalmamalı.bu konuları tüm kardeşlerimize duyurmalıyız özellik le mümün kardeşlerimize bu konuda çok görev düşüyor ALLAH hepimizin yar ve yardımcısı olsun hepiniz ALLAH'emanet olun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
fetchat

Allah sizlerden razı olsun Allah sizleri bizlerle beraber cennetine koysun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
laborant322

günaha girmemek için günaha giden yollar kapanmalı elden geldiğince yalnız kalmamaya calışılmalı
güzel cevaplarınız için Allah razı olsun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
vefa44

allah razı olsun, daha çok görüşecegiz. allaha emanet olun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
karayel704

aleykümselam Allahım senden bu hakikatleri yasamak için bana irade vermeni istiyorum ve zamanın genclerine bu hakikatleri yaşat! amin

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Anonim

teşekkürler

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ayse16

teşekkürler

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
SaLTaNaTSIZ

H0CAK SİTEDEN DE KURUCUSUNDAN DA ALLAH RAZI OLSUN ÇAYCINIZDAN TUTUN DA YAZAN KİŞİLERE KADAR HERKESDEN ALLAH HADSİZ RAZI OLSUN HEP HAYIRLI FAYDALI ŞEYLER VE HOCAM ÇOĞUNUZDA HOŞ GÖRÜLÜSÜNÜZ. :))))

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hermit43

sayın arkadaşlar... Allahın adaletli olduğunu ve tencerenin yuvarlanıp kapağını bulacağını hiç akıldan çıkarmamak lazım. bu sebeple dininde samimi, (giyimi müslüman bir bayana yakışır şekilde giyinen, iffetli vs.) biriyle evlenmek isteyen arkadaşlar önce kendileri iffetli haramdan kaçan insan olmaları lazım. evlilik nasip işi .. o zaman nasıl biriyle evlenmek istiyorsak önce biz öyle biri olmalıyız. kimi erkek arkadaşlar bayanlarla hep geziyor, eğleniyor yıllarca ondan sonra helal süt emmiş erkeklerle gezmemiş kız arıyorlar. eden bulacak çare yok, kaçış yok. özellikle bayanların bu konularda son derece dikkatli olmaları lazım, dinlerini iyi öğrenmeleri lazım. atalarımız ne güzel söylemiş kendi düşen ağlamaz diye...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
_SeNaToR_

valla bugün okudum yarın kız arkadaşımla buluşacaktım.Şimdi okuyunca kıza dedim kusura bakma elini tutumayacam öpmeyecem diye kız anlayış gösterdi şükür..Sınavda olduğumuzu unutmayalım.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ultra_bayram

çok teşekkürler bu cevabınız bana ve benim durumumdakilere çok faydası olacağına inanıyorum selamünaleyküm...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
berna_koc

Evet nıkah öncesı yakınlasmak dınımızce haram. Simdide son modamı desem artık çiftler bu günaha gırmemek adına aılelerınden habersız aralarında gızlı ımam nıkahı yapıyoyrlar pekı bunun dogruluk derecesı nedır?
Konu hakkında bilgi almak için tıklayınız editör

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ekorkmaz

Allah razı olsun hepinizden. Rabbim fiili ve kavli dualarımızı hayırlara vesile eylesin inşallh..

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
NUR11

Allah razı olsun hocam.Özellikle bayanların bu konuda daha dikkatli olması gerekiyor.Evlenmeden kesinlikle erkeğe fazla yaklaşmamalı ölümlü dünya Allah korusun ya evlenmeden önce nişanlınızı bi kazada kaybetseniz.Erkeklerinde buna dikkat etmesi gerekiyor.Sevdiği insanı zor durumda bırakmamalı.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Alperen Said

Allah yar ve yardımcınız olsun Allah razı olsun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun