İnsanın doğruya ulaşmasında, içinden gelen güzel duyguların kaynağı nedir?

Tarih: 13.04.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsan geleceği bilmediği için kendi hakkında hangi şeyin daha hayırlı olacağını bilemez. Bir karar verirken, o konuda ilmi olan ve takva ehli insanlara danışarak karar verebilir. Ayrıca insandaki vicdan duygusu da onu doğruya yönlendirir.

Ruhun da başlıca iki özelliği veya kuvveti vardır:

1. Akıl: Ruha konulmuş bir kuvvettir ki, şuur faaliyetlerinin hepsini idare eder. Düşünüp bilen, delillerin delalet yönlerini anlayan, bilgileri kazanan, düşünüp anlayarak bilenin kendisi olduğunu idrak eden, hatırlayan, bilgileri tertipleyerek hükümlere varan, dileyip karar veren, işte ruhun bu akıl yönüdür.

2. Vicdân: Buna kalb gözü veya basiret veyahut sadece kalb de denilir. Allah Teâlâ'nın ruha koymuş olduğu insaf ve merhamet hissi ve hakkın bir saikidir.

Ruhun hayrı şerden ayırd eden fitri bir melekesi ve kuvvetidir. Ruhun hakka ve iyiliğe yönelişi ve bağlanışı ve hakka bir çeşit bakışıdır; şer ve kötülüklerden nefretidir. Merhamet, haksızlık ve kötülük karşısında üzülme, iyilik karşısında safa bulma gibi deruni hislerin kaynağı, ruhun vicdan denilen bir yönüdür.

Peygamberimiz (asm) vicdanın kötülük ve günahlardan rahatsız olacağını şöyle beyan etmiştir:

"Bir (iyilik ve taat) güzel ahlâktır; ism (günah ve kötülük) de vicdanını tırmalayan, seni rahatsız ve huzursuz eden ve insanların mutlali olup bilmesini istemediğin şeydir." (Sahihü'l-Müslim bi Şerhi'n Nevevî, Cüz 16, 111; Beyrut, 1972/1392).

Bedenin, hastalığa yakalanmayıp sağlam kalabilmesi ve hatta ölmemesi için nasıl su ve gıdalara ihtiyacı varsa, vicdanın da sağlam kalıp bozulmaması ve ölmemesi içiniİmâna yani Allah'a, peygamberlerine ve ahiret gününe iman etmeye ihtiyacı vardır. Bunun yanında vicdanın temizlik ve saflığını korumak için de, onu, önünü örtecek olan ahlaksızlık ve kötülüklerden uzak tutmak gerekir. Vicdan'ın Allah'a iman ve itaat, riyazet (nefis terbiyesi), nefısle mücadele ve deruni tecrübe ile tehzib ve tasfiye edilerek hak ve iyiliği tanıması sağlanır. Batıl inanışlar, kötü örf ve adetler, fena çevreler ve fuhşiyatın vicdan üzerinde menfi te'sirleri vardır. İyilik ve fazilet telkin eden bir terbiye ile inkişaf etmemiş, yetirmiş katı ve paslı bir ruh, kirli, elastiki ve kör bir vicdan, hakkı ve hayrı tanımaz, inkar ve kötülüklerinden dolayı deruni bir azab duymaz. Nasıl ki uyuşturucu (anestezik) ve sarhoş edici şeyleri kullanmâk, duyuların duymasını giderirse, vicdanı ihmal ederek kötülüklere alışmak meyil ve hükümlerine karşı gelerek isyan etmek vicdanı zayıflatır ve nihayet onu büsbütün öldürür. Bu hususlara şu âyet delâlet eder:

"Hayır, hayır onları (kâfirlerin) kazandıkları günahlar, kalplerini paslandırıp yenmiştir." (Mutaffıfın, 83/14).

Allah'a, hakka ve doğruya iman etmiş bir kimsenin ruhuna melekler de hayır telkin ederek vicdanına yardımcı olurlar: Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:

"Âdemoğlunun kalbine şeytan ve melek vasıtasıyla bir takım şeyler hutur eder. Şeytanın ilka eylediği, şer ve hakkı tekziptir. Melekler vasıtasiyle gelen şeyleri ise hayır, iyilik ve hakkı tasdiktir. Kalbinde hayır bulanlar bilsinler ki o, Allah'tandır. Binaenaleyh Allah'a hamd etsinler. Kalblerinde şerr bulunanlar da şeytandan Allah'a sığınsınlar." (Mansûr Ali Nâfıs, et-Tâc, IV, 69, Ist. 1382).

Allah Teâlâ da şöyle buyurmuştur:

"Gerçek şudur ki, iman edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde, şeytanın ve azdıranların hiçbir hâkimiyeti ve nüfuzu yoktur." (Nahl, 16/99).

Ruhun tatmin ve ıztırablarını teskin ederek buhranlardan kurtulmak için Âlim, Hâkim, Kadir ve Kayyum olan bir Allah'a, onun peygamberine ve ahiret gününe iman etmek lazımdır. Ebedî bir hayata yönelmeyen ve inanmayan bir ruhta hakiki saadet yoktur.

İman; vicdanların sesi, gönüllerin ıstıraplarının teskini, üzüntülerin ilacı, ruh ve vicdanlarda duyulan boşlukların gerçekle doldurulması, akıl ve şuurların hakka çağırışıdır.

İnsan ruhunun bir özelliği olan vicdan, hak ile batılı, hayır ve şerri tanır ve birbirlerinden ayırıp seçer. İyilikler karşısında hoşnud olur ve safa bulur. Kötülüklerden dolayı sıkılır ve üzüntü duyar; imansızlık sebebiyle bulanır ve neticede kendisini büsbütün kaybeder.

(Muhiddin BAĞÇECİ)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun