İhtilaf ve tefrika çıkarmamaya dair bilgi verir misiniz?

Tarih: 16.04.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İhtilâf, bir konuda farklı görüş ileri sürmektir; yahut bir konuda birbirinden farklı birkaç görüş ve hükmün bulunması hâlidir. Bu hâl caiz olan bir konuda meydana gelmiş ise ve farklı görüş sahipleri, ümmetin birliğini bozacak şekilde taassuba düşmemiş bulunurlarsa yalnızca ihtilâftan bahsedilir, fakat tefrikadan bahsedilemez, yani bu görüş ve fikir ayrılığına tefrika denemez. Görüş ayrılığı, Kitâp ve Sünnet'in açıkça hükmünü ortaya koyduğu, ümmetin üzerinde ittifak ettiği bir sâhada veya konuda ortaya çıkarsa, yahut ictihada açık sâhada ortaya çıktığı hâlde farklı görüşlere meşrûiyet tanımayan bir taassuba düşülmüş olursa "dînin caiz görmediği" tefrika meydana gelmiş olur. İmam Şâfiî bu iki kavramın önemli farkını şu cümleler ile dile getiriyor:

"Allah'ın Kitâbında, yahut Peygamberi'nin (asm) dilinde açık ve kesin delil ile ortaya koyduğu hükümde -bunu bilen kimsenin- ihtilâf etmesi, farklı bir görüş ileri sürmesi caiz değildir. Te'vîle (yoruma) açık olan, yahut kıyas yoluyla ulaşılan bir konuda, yorum veya kıyâsın götürebileceği bir mânâyı ortaya koyarsa, bu kimseye, kesin ve açık nassa karşı görüş ileri sürmüş muâmelesi yapılamaz.. Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de, kesin ve açık olarak ortaya konmuş hükümler üzerinde ihtilâfa düşenleri -yalnızca bunları- kınamıştır."1

Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de beş vakit namazı farz kılmış, örtünmeyi farz kılmış, avret yerlerini açmayı yasaklamıştır; bu konularda farklı görüş ileri sürülemez, farklı hükümlerden bahsedilemez. Kur'ân-ı Kerîm'de faiz açık ve kesin olarak haram kılınmıştır; faizin haram olup olmadığı tartışılamaz, farklı görüş ileri sürülemez...

Kur'ân-ı Kerîm'de ve Sünnet kaynağında özellikle ve açıkça hükmü açıklanmamış konulara gelince ictihad (kıyas, istihsan, istıslâh....) devreye girer. Bu konularda farklı görüşler ileri sürmek, farklı ictihadlarda bulunmak caizdir. Böylece ortaya çıkacak olan birden fazla görüş ve hüküm, ümmet için genişliktir, rahmettir; çünkü ülü'l-emir bunlardan herhangi birini tercih ederek kanunlaştırabilir, yani ülü'l-emrin önünde birden fazla seçenek vardır. Fertler de -kendileri müctehid değil iseler- bunlardan biri ile amel ederek kulluk vazifelerini yerine getirmiş olurlar. Sıkıntıya düştüklerinde, ehlinden fetvâ alarak başka görüş ve ictihadları da uygulayabilirler.

Yukarıdaki kâideye Kur'ân-ı Kerîm'den bir örnek vermek gerekirse yine faiz konusunu ele alabiliriz: Birçok âyet faizi, "ribâ" adıyla yasaklamıştır. Ancak hangi maddelerin nasıl mübâdele edildiğinde faizin gerçekleşeceğini detaylarıyla açıklamamıştır. Rasûlullah (asm) de altı maddenin (buğday, arpa, altın, gümüş, hurma, tuz) adını zikrederek bunların bazı mübâdele şekillerinde faizin gerçekleştiğini anlatmışlardır. Bu altı maddenin dışında kalan maddelerden hangilerinin faizlik madde olduğu konusu ise ictihada bırakılmıştır. İşte bu maddeleri belirlerken ileri sürülecek farklı görüşler ve ictihadlar caizdir, meşrûdur, tefrika değildir.

Tevhid inancı insana gönülde, dilde ve davranışlarda istikamet alışkanlığı kazandırır. Bu sebeple namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha suresinde: "Bizi doğru yola ilet."(1/6) şeklinde geçen âyet insanın hakka, iyiye, güzele yönelmesinin ve her türlü sapıklıktan uzak kalmayı isteme arzusunun bir yansımasıdır. Hz. Peygamber (asm)’in  "Doğru yol"(es-Sırat'ul-Mustakim) ifadesini bir şekille sahabeye bizzat açıkladığını Cabir İbn Abdullah şöyle rivayet ediyor:2

"Rasûlüllah (asm)'ın yanında idik. O, yere bir çizgi çizdi. Bu çizginin sağına iki, soluna da iki paralel çizgi daha çizdi. Sonra elini ortadaki çizginin üzerine koydu ve dedi ki:

Bu, Allah'ın yoludur. Sonra şu ayeti okudu: "Bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyunuz; başka yollara uymayınız ki, onlar sizi Allah'ın yolundan ayırır." (6/153).

Sırat-ı Müstakim, ifrat ve tefritten uzak dengeli bir ümmetin yoludur. Yani, Allah Rasülü'nün (asm) ve onun ashabının izlediği yoldur.  Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın yoluna uymayı, topluca O'nun ipine sarılmayı, çözülüp parçalanmamayı, birlik ve beraberlik içinde yaşamayı" korumamız gerektiği dile getirilir. Bu ayetlerden birkaçı şöyledir:

“Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılmayın.” (Al-i İmran, 3/103).

"Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin, aksi taktirde zaafa düşer, kuvvet ve devletinizi elden kaçırırsınız." (Enfal, 8/46).

Dipnotlar:

1. İmam Şâfiî, Risâle, s. 560-561.
2. İbn Mace, Muhammed b. Yezid, Sünen, Kahire, 1372, Mukaddime 1, c. 1, s. 6.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun