Bilim, karşı cinsle olan arkadaşlığın insanı psikolojik olarak olumlu etki ettiğini açıklamaktadır. İslam dini karşı cinsle arkadaşlığı neden yasaklamaktadır?

Tarih: 22.09.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanın kendi kalbine mukabil bir kalp bulması ve onunla zevk ve elemlerini paylaşması fıtratında vardır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de,

"Sizi bir tek nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan vareden Allah'tır." (A'raf, 7/189)

buyurarak, insanın karşı cinse olan alakasını ve onda huzur bulacağını ifade etmiştir. Bundan dolayıdır ki dinimiz kadınla nikahlanmayı helal kılmıştır.

Nikah olmadan karşı cinsle olan alaka ise, o huzur ve alakadan ziyade nefsin isteklerini tatmin etmeyi ön plana çıkarır.

Peygamberimizin (a.s.m.) şu ikazı dikkatimizi çekmektedir: Hazret-i Abdullah'ın rivayetine göre Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:

"Kadın avrettir (namustur). Bunun için dışarı çıktığı zaman şeytan ondan asla ayrılmaz."1

Buradan, namuslu iffetli kadının şeytanla işbirliği yaptığı, nerede kadın varsa orada mutlaka şeytanî bir hal vardır durumu anlaşılmamalı. Kadında görevli olan şeytan karşı cinsin ona dikkatini çekici vesvese vermektedir.

Abdullah bin Ömer'in rivayetine göre Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:

"Yabancı bir erkekle bir kadın aslâ başbaşa kalmasınlar. Aksi takdirde üçüncüsü şeytan olur."2

Hz. Cabir'in rivayetine göre Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:

"Yanlarında kocaları bulunmayan kadınların yanına girmeyiniz. Çünkü şeytan sizin kan damarlarınızda dolaşmaktadır."

"Sizden birinizin başına iğne ile dürtülmesi, kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır."

Bediüzzaman'a göre de cismâni mutluluğun bir vesilesi evliliktir. İdeal evliliğin de kendi içinde bazı hususiyetleri vardır. Öncelikle bu evliliğin, eşler arasında gerçek sevginin tahakkuk ettiği türden olması şarttır.

Eşler karşılıklı aşk ve sevgilerini, sıkıntı ve hüzünlerini tamamen birlikte paylaşır, birlikte dağıtır, duygu ve düşünceleri birlikte paylaşırlar.

"Evet insan bir refikaya veya bir refike muhtaçtır ki, tarafeyn aralarında, hayatlarına lâzım olan şeyleri muavenet suretiyle yapabilsinler ve rahmetten neş'et eden muhabbet iktizasıyla, yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler ve gamlı, kederli zamanlarını, ferah u sürura tebdil edebilsinler. Zâten dünyada insanların tam ünsiyeti, ancak refikasıyla olur."3

Bediüzzaman'a göre bu değerleri ikmal eden, kalbî ünsiyeti perçinleştiren en önemli unsur da kadının iffetli olması, kötü denilebilecek ahlaktan ve çirkin arızalardan beri olmasıdır.

Bediüzzaman konuyla ilgili buna ilaveten şöyle der:

"Saadetin esaslarından "nikâh" ise: Evet insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar. Evet bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun, ister ki; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalblerin en latifi, en şefiki; kısm-ı sânî ile tabir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, surî ve zahirî olan arkadaşlığı samimîleştiren; kadının iffetiyle, ahlâk-ı seyyieden temiz ve pâk bulunması ve çirkin ârızalardan hâlî olmasıdır."4

Kaynaklar:

1. Tirmizî, Radâ: 18.
2. Tirmizî, Fiten: 7.
3. Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Nesil Yay., s. 5.
4. a.g.e.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun