Kabirlerin taşlarını yükseltmek veya büyük kabir yapmak caiz midir?

Tarih: 04.11.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ulemanın çoğu "tesnim"in, yani kabrin üstünün deve hörgücü gibi yapılıp yerden bir karış kadar yükseltilmesinin mendup, daha fazla yükseltilmesinin ise mekruh olduğunu beyan etmişlerdir.(1) İmam Şafii ise, Peygamberimiz (a.s.m.)’in bazı hadislerinde kabirler üzerine bina ve mescidler yapılmasını yasakladığına (2) binaen, kabirlerin yerden hiç yükseltilmemesi, yerle dümdüz edilmesi gerektiğini söyler.(3) Nitekim Hz. Ali (ra) de, Rasulullah (a.s.m.)’ın kendisini, Medine'deki bütün putları kırmak ve bütün kabirleri tesviye (yerle bir) etmek görevi ile Medine'ye gönderdiğini söylemiştir.(4)

Hadislerdeki tesviye ile kastedilen miktarın ne kadar olduğunda alimler ihtilaf etmişlerdir. İmam Şafii’nin anladığı "yerle bir etmek" manası, kelimenin lügat manasına daha yakındır. Lakin kabirlerin çiğnenmemesi ve üzerine oturulmaması için, kabir olduğunun belli olması gerekir. Bu gayenin gerçekleşmesi de ancak kabirlerin tesnim edilmesi (yüzeyinin yerden biraz kabartılması) ile mümkündür. Daha sonra gelen Şafii alimlerinin de bu kadarını gerekli gördükleri nakledilmektedir ki, böylece fukaha bunda ittifak etmişlerdir.(5)

Öyle ise hadis-i şerifte düzlenmesi emredilen, türbeler ve üzerlerine bina yapılmış olan kabirlerdir. Bir yerde kabir olduğunu belli etmek ve insanların ve diğer mahlukatın çiğnemesinden muhafaza etmek için, bu gayeyle mezarın etrafını bir miktar duvarla çevirmek caiz olur. Ancak bunda israf etmek, lükse kaçmak ve çok para harcamak yasaktır. Çünkü kabrin üzerini süslemenin ölüye hiçbir faydası yoktur. Bunun yerine o parayı fakirlere dağıtmak ve sevabını ölüye bağışlayıp, kabulü için dua etmek daha yararlı ve hayırlı bir harekettir.(6)

Hatta bu çevre duvarının kireçlenmesi ve boyanması bile süse gireceği için yasaklanmıştır. Peygamber (a.s.m.) tarafından yasaklanan(7) bu filli yapmak mekruhtur. (8) Kabrin üzerine süs maksadıyla ve övünmek için kubbe ve bina yapmak ise haramdır. (9) Hadis-i şeriflerde kabirler üzerine yazı yazmak da mutlak olarak yasaklanmıştır. (10) Müctehidler bu yasağa binaen kabir taşlarına ayet yazmanın yere düşüp; çiğnenmesinin muhtemel olması sebebiyle haram, başka şeyler yazmanın da mekruh olduğunu söylemişlerdir.(11)

Ancak sonraki alimler, Hz. Peygamber (a.s.m.) in, oğlu İbrahim ve Medine'de vefat eden ilk muhacir olan Osman b. Maz'un'un kabri basma, kabrin tanınması için bir taş koymasına (12) kıyaslayarak, sadece ismin yazılmasının, Rasulullah (a.s.m.) ın koyduğu taş gibi sadece kabrin kaybolmaması için bir işaret olacağını belirtmişler ve kabir taşlarına sadece isimle ölüm tarihinin yazılmasını caiz görmüşlerdir.(13)

Kabirler üzerine kümbet ve türbe yapma konusunda İslam alimlerinin çoğunluğu şöyle demişlerdir:

Kabir üzerine, ev, türbe, kümbet, medrese veya mescid ya da duvarlı oturma bahçesi yaptırmak, eğer bunlarla ziynet ve övünmek kastedilmiyorsa, mekruh olmakla beraber haram olmaz; eğer, övünme ve ziynet kastedilirse haram olur. Umuma aid olan mezarlıkta türbe yaptırmak meşru değildir. Eğer, mezar müteveffanın mülküne dahil ise, onun üzerine türbe yaptırmak mekruh olur (14). Ancak bir kısım İslâm âlimleri meşayih, ulema, hükümdar ve hükümdar eşleri ve çocuklarının üzerine türbe yapılmasını caiz görmüşlerdir. Türbelerin yapıldığı yerde, bunun gibi bina ve kubbeler çok olup bunlar ölenlerin isimlerinin bilinmesi ve tanınmalarından başka, onlara prestij ve buna benzer bir hürmet ve saygıya sebep olmayacaksa, böyle zamanlarda türbe ve kubbe inşasının caiz olduğuna fetva veren alimler bulunmuştur (15).

Mezarın şekli hususunda son olarak şunu söylemeliyiz ki; Müslümanın mezarı, sade, tabii ve mütevazı; mezar yapımında kullanılan malzeme de basit ve ucuz olmalıdır. Müslüman mezarlığı, ihtişam, debdebe ve tantanadan uzak, sadeliği, tabiiliği ve intizamı ile örnek olmalı. Camide bütün imtiyazlarından sıyrılarak Allah'ın huzurunda aynı safta duran müminlerin, mezarları da görünüş itibariyle birbirine eşit olmalıdır. Mezar yapımında bu eşitliği bozan şeylere yer verilmemelidir.

Dipnotlar:

1) el-Ceziri, el-Fıkh Ale'l-Mezahibi'l-Erbea, Kahire (t.y) 1/535.
2) bkz. Buhârî, Cenaiz, 69; Müslim, Cenâiz, 31-32, Mesâcid, 63; Ebu Davud, 76; Neseî, Cenaiz, 295, 339, 299.
3) el-Ceziri, a.g.e.
4) Müsned, I/11l.
5) Mollamehmetoğlu, Osman Zeki, Sünen-i Tirmizi Tercüme ve Şerhi, İst. 1972, II/235.
6) Muhammed Hamidullah, Terc. Kemal Kuşçu, İslaa’a Giriş, İst. 1973, s. 291.
7) Muslim, Cenaiz, 32; İbn Mace, Sünen, Cenaiz, 43; Nesai, Cenaiz, 98; Müsned, VI/299.
8) el-Ceziri, a.y.; Tahtavi, Haşiye Ala Merakı’l-Felah, Mısır, 1970, s. 504.
9) el-Ceziri, 1/536; Tahtavi, a.y; Şevkani, Serhu's-Sudur, s. 526, (el-Cami'ul-Ferid içinde).
10) İbn Mace, Cenaiz, 43; Tirmizi, Cenaiz, 57;
11) el-Ceziri, 1/535-536.
12) İbn Mace, Cenaiz, 42; Ebu Davud, Cenaiz, 63; Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 57.
13) Mollamehmedoglu, II/236.
14) bkz. el-Cezîrî, 1/536
15) Hasen el-Idvî, Meşâriku'l-Envâr, Mısır, 1316/26
bk. Ölümden Sonraki Hayat, Prof. Dr. Süleyman Toprak

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun