Emanet mal çalınsa veya kaybolsa bu malın bedelini kim öder? Emanet malı bir arkadaşla Ankara'dan Afyon'a yollamak için verdim. Ancak çocuk, giderken garajda çaldırdığını söyledi. Peki şimdi bu durumun hükmü ne olabilir?..

Tarih: 20.12.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Emanet, kasıt veya ihmal olmadıkça tazmin edilmez. (Mecelle, madde: 813) Siz ve emaneti taşıyan kimse emaneti ödemek zorunda değildir. Parayı ödemesi gereken siparişi veren baldızınızdır.

Başkasının malını elinde bulundurma, tazminata konu olup olmaması bakımından ikiye ayrılır: "Yed-i emânet" ve "Yed-i damân".

Emanet eli (Yed-i emânet), bir malı sahibinin veya nass (ayet-hadis)in izni ile elde bulundurmaktır. Bir emâneti elinde bulunduran ise onun telefinden yalnız kasıt, kusur veya ihmali bulunduğu takdirde sorumlu olur. Kendiliğinden veya semavî bir âfet sonucu telef halinde tazmin yükümlülüğü bulunmaz (İbn Receb, el-Kavâid, thk. Tâhâ Abdurraûf Sa'd, Kahire, 60).

İslâm hukukuna göre emânet hükmüne tabi bulunan mallar şunlardır:

1. Emânet bakımından eşya (vedîa)

2. Kullanılmak üzere verilen mal (âriyet)

3. Rehin olarak bırakılan mal.

4- Vekilin elinde, müvekkile ait mallar.

5. Şirket malları.

6. Kiracının elinde bulunan menkul ve gayri menkuller.

7. Vasinin veya velinin elinde bulunan çocuğa veya kısıtlıya ait mallar.

8. İşçinin elinde bulunan işverene ait mallar.

9. Devlet memurlarının elinde bulunan, topluma ait menkul ve gayri menkuller.

10. Serbest meslek sahiplerinin elinde bulunan sipariş verene veya müşteriye ait mallar. (1)

Tazminat eli (yed-i damân), bir malı malik olma veya yararlanma amacıyla izinsiz olarak elde bulundurmaktır. Gasbedilen veya çalınan mal bu niteliktedir. Böyle bir malın telef olması halinde telefte kasıt, kusur veya ihmal bulunmasa da tazmin yükümlülüğü doğar. (2)

Gasb veya hırsızlık yoluyla elde bulundurulmadığı halde, şu mallar da telefte kasıt veya kusur olmasa da tazmine konu olur. Satılan mal veya bunun bedeli, sulh bedeli, hisseli olup paylaşılan mal.

Dipnotlar:

(1) bk. es-Serahsî, el-Mebsût, XI, 114, 157, XV, 103; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', VI, 208, 217, IV, 174, 210, V, 64; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1315/1897, VI, 468; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, İstanbul 1985, II, 193, 214, 254, 260; ez-Zeylaî, Tebyînü'l-Hakâik, Beyrut, 1315/1897, III, 320, IV, 256; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, Mısır, t.y., 4, 316, 337, 359, 408.

(2) bk. ez-Zühaylî, Nazariyyetü'd-Damân ve Ahkâmü'l-Mes'ûliyyeti'l-Medeniyye, Dımaşk 1402/1982, 175; eş-Şîrâzî, a.g.e, 1, 296.

(3) bk. el-Kâsânî, V/238, VII/24; İbnü'l-Hümâm, a.g.e, VIII, 350.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun