"Ameller pazartesi ve perşembe günleri Allah'a arz olunur..." hadisini açıklar mısınız?

Tarih: 23.01.2012 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Ameller pazartesi ve perşembe günleri Allah'a arz olunur. Cuma günleri peygamberlere, baba ve annelere arz edilir de onların yüzlerinin sevinç ve nuru artar..." hadisini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hâkim-i Tirmizi, «Nevâdir»de Abdulgafûr bin Abdulaziz´de , babasından, dedesinden, rivayet ettigine göre Resûlullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmustur:

"Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allah´a arz edilir. Cuma günü de peygamberlere, anne ve babalara arzedilir. Onun hasenatiyle sevinirler. Yüzleri aklaşır, parlar. Öyle ise Allah´dan korkunuz, ölülerinize eziyet vermeyiniz." (bk. Nevadiru’l-Usul, 2/260)

Ölen insan, her türlü manevi yardıma muhtaç halde bekleyen insan demektir. Artık geride yaşayan yakınlarının yapacağı hayır ve sevaplar, yegane ümit kaynağıdır. Bu sebeple yaşayan yakınlarından her gün, hatta her saat hediyeler beklemektedir. Ne var ki yaşayan yakınları, ölmüşlerinin ardından yapacakları bu hayırları, yani sadaka ve Kur’an hediyelerini hemen değil de vefatın yedinci, yahut da kırkıncı günü, ya da elli ikinci gecesinde göndermeyi beklerler. Bu beklemeyi de dini bir mecburiyetmiş gibi görüp, merhumun lehine bir erteleme zannederler..

Halbuki muhtaç insana yapılacak yardım için belli gün ve geceyi beklemek, susuzluktan ciğeri yanmışa elindeki suyu hemen değil de ilerideki bir tarihte vermeyi beklemek gibi bir duyarsızlıktır.

Bu yüzden İmam-ı Şarani Hazretleri, ölen insanın arkasından gönderilecek manevi hediyeler için ne yedinci, ne de kırkıncı günü beklemeyi tavsiye etmekte, ne de elli ikinci gece diye bir geceden söz etmekte; sadece şu düşündürücü misali vererek akla kapı açıp yaşayanları uyarmaktadır. Diyor ki Hazret-i İmam:

"Denize düşen insana atılacak kurtarıcı can simidi ne kadar erken atılırsa o kadar makbule geçeceği gibi, ölen insan adına yapılacak iyilikler, hayır hasenatlar da aynen öyledir. Ne kadar erkene alınır da acele ile gönderilirse o kadar makbul olur. Evet manevi hediyeler ne kadar erken gönderilirse o kadar makbule geçer."

"Çünkü verilen sadaka ve okunan Kur’an hediyeleri ölünün (varsa) azabını hafifletir, belki de tümüyle kaldırır. Azabı yoksa makamının yükselmesine sebep olur, huzur ve rahatında ilerleme sağlar. Bunlar ise ne kadar önce gerçekleşirse o kadar fazla sevinç duymaya sebep olur."

Öyle ise ölülerimize yapılacak bu yardım önce basite alınmamalı, sonra da ne kadar erken yapılırsa o kadar makbul olacağı hatırdan çıkarılmamalıdır. Mutlaka kırkıncı gün, elli ikinci gece gibi gelecek tarihleri beklemenin dini bir mecburiyet olmadığı bilinmelidir.

Yalnız şu kadarı da var ki, yedinci, yahut da kırkıncı günü gibi belli tarihler olmasa, bu hediyeler de unutulup gidecek, ölmüşlerimizle olan irtibatımız kesilmiş olacaktır.

Nitekim Efendimiz (asm) Hazretleri, ümmetinin hediyelerinin kendisine takdim edildiği iki günü bildirdiği hadisinde şöyle buyurmuştur:

“Sizin amelleriniz bana arz olunur. İyi amellerinizi gördüğüm zaman Allah’a hamd ederim. Kötü amellerinizi gördüğüm zaman da Allah’tan bağışlanmanızı isterim.” (Bezzar, 5/308; Macmau’z-zevaid, h. no: 14250)

Bundan hareketle geçmiş büyüklerimiz bu hediyeleri daha yakın bir tarihe çekerek demişler ki:

– Pazartesi ve perşembe günleri Peygamberimize (asm) ve tüm ölmüşlerimize hediye günleridir!

Onun için perşembelik denen sadaka verme adeti vardır Anadolu insanında. Haftanın bu iki günü mutlaka ölmüşler hatırlanır, bilhassa perşembe günleri Yasin, Tebareke, Amme sûreleri, fatihalar, ihlaslar yani neler biliniyorsa onlar okunur, yoksullara sadakalar verilip yardımlar yapılır, güneş batmadan hediyeler gönderilir, böylece görevini yerine getirme mutluluğu yaşanır. Bu konuda Peygamberimiz (asm)'in bir tavsiyesi de şöyledir.

“Ölmüşlerinize Yasin okuyun.” (Müsned, 5/26,27; Ebu Davud, Cenaiz,24)

“Ayetleri otuz adet olan bir sure sahibi (onu okuyan kimse) için şefaat etti ve o da affedildi. Bu sure Mülk suresidir.” (bk. Hakim, 1/565)

Ancak okuyabilen bir yoksula hediye nevinden yardım ederek okutmak da mahzurlu değildir. Yeter ki okuyan pazarlık yaparak okuyup da manevi hediyeyi dünyevi ticaret vesilesi durumuna sokmasın. Allah rızası için okumuş olsun. Okutan da Allah rızası için okuyan bir yoksula yardım etmek zaten görevimiz diye düşünsün.

Bu bakımdan zengin okuyucuya para ile Kur'an okutmak okuyanın bereketsiz parasını artırır, ama okuduğunun sevabını artırır mı şüpheli. Çünkü zengine okuma parası vermek, yoksula yardım etme gibi sevaba sebep olmaz.

Bu sebeple Ramazan mukabelelerini mümkün oldukça ihtiyaç sahibi öğrencilere okutmalı, onlara yardımda bulunma görevi de bu vesile ile yerine getirilmiş olunmalıdır..

 Sözün özü: Bilhassa ölenin mirasını almış olanlar, ölmüşlerinin arkasından sadakalar verip namazlardan sonra bildiği duaları okuyarak hediye göndermeyi bir vefa borcu bilmeli, bunları da adet haline getirmeli; hatta bir gün kendisinin de aynı şekilde yardıma muhtaç duruma düşeceği gerçeğini hatırdan hiç çıkarmamalıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun