Hz. Muhammedin her sözü, her hali ve her hareketi sünnet midir?

Tarih: 31.03.2012 - 11:09 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle her Müslümanın kendi mezhebine göre hareket etmesini ve ayet ya da hadislerle ilgili hükümler için fıkıh kitaplarına bakmasını önemle tavsiye ederiz.

Sünnetin ne olduğu ve hangi konuları kapsadığı kişinin anlayışına göre değişmektedir. Bu açıdan bazı alimler Peygamber Efendimizin (sav) hayatında olan her şeye sünnet derken, bazıları belirli konulara sünnet demişlerdir.

Usul alimleri, sünneti şöyle tarif etmişlerdir:

“Kur’an dışında Hz. Peygamber’den sadır olan ve şer’i bir hüküm teşkil eden söz, fiil ve hareketleridir.” 1

Bazı müteahhirun alimleri hariç, bütün usulcüler, sünnetin bu şekildeki tarifinde ittifak halindedir denilebilir. Bir kısım müteahhirun alimleri ise, sahabeden sadır olan söz, fiil ve takrirleri de sünnet kavramı içinde değerlendirmişlerdir. 2

Usul alimlerince, "Sünnet" kavramının, bu tarifte geçen “sadır olma” ifadesinin içine aldığı anlam üzerinde durulmuş ve Hz. Peygamber (sav)’den sadır olan Kudsi hadislerin, yine ondan sadır olan ve kendine özel olanların da sünnet tarifi kapsamına girip girmeyeceği meselesi, ayrıca, Hz. Peygamber (sav)’in peygamberlikten önceki yaşayışında sadır olan söz, fiil ve davranışlarının da sünnet olarak alınıp alınamayacağı gibi konular tartışılmıştır. 3

Usul alimleri için önemli olan, Hz. Peygamber (sav)'den sudur eden şeyin kesinliğidir. Çünkü onlar bu delile dayanarak ondan hüküm çıkaracak ve bu hüküm ümmet için bağlayıcı bir özellik kazanacaktır. Bu sebepten dolayıdır ki, Usul alimleri Hz. Peygamber (sav)’e, kendisinden sonra ictihad yapacak müctehidlere, bu işte yardımcı ve dayanak olacak kaideler koyan, insanlara hayat düsturlarını açıklayan bir şeriat koyucu olarak bakmışlardır. Bu itibarla bir hüküm koyan söz, fiil ve takrirlerine yöneldiler, onlara sünnet dediler. 4

Bazı fıkıhçılar sünneti şöyle tarif eder:

“Farz ve vacip olmaksızın Hz. Peygamber (sav)’den gelen her şey ve yine farz ve vacip olmadan dinde uyulması gerekenlerdir.” 5

Bu tarife göre usulcülerle aralarındaki fark şudur:

Usulcülere göre sünnet, şeri hükümlerin delillerinden bir delildir. Fıkıhçılara göre ise, bu delil ile herhangi bir fiilin meydana getirdiği hükümdür.

Diğer taraftan, fakihlerin hepsi farz ve vacip olmayan tabirine uymaz. Bazı fakihler, Resülüllah (sav)'ın fiillerinden, sözlerinden ve takrirlerinden kulların fiillerine, farz , vacip, haram, mübah gibi hükümler ararlar. 6 Dolayısıyla, bütün fakihlerin sünnet tabirini aynı mahiyette tanımladıklarını söylemek mümkün değildir.

Hadisçilere göre sünnet:

“Hz. Peygamber’in sözleri, fiilleri, takrirleri, gerek yaratılışla, gerekse güzel ahlakla ilgili sıfatları, peygamberlikten önceki ve sonraki bütün hayatını içine aldığı gibi, ondan rivayet olunan her şeydir.” 7

Bu tarifte geçen vasıflar itibariyle, Hz. Peygamber (sav) adına söylenmiş her hadiseye, muhaddislerin sünnet demek istediğini söyleyebiliriz. 8 Bu anlamıyla sünnetle hadis eş anlamlıdır.

Muhaddislerin bu anlayışı kabul edilir veya edilmez. Fakat, bu anlayışın ümmet için ne büyük nimet olduğu, Hz. Peygamber (sav)’e ait bütün haberlerin muhafaza edilmesiyle anlaşılmıştır. Yoksa, hüküm ihtiva etmiyor, bağlayıcı değildir, gibi farklı anlayış ve kanaatlerle pek çok hadis muhafaza edilemeyebilirdi.

Kaldı ki, muhaddislere göre, Hz. Peygamber (sav)’le alakalı olan, ama bazılarının herhangi bir hüküm göremediği tali teferruatın bile bazı fıkhi hükümler ifade edebilir. 9

İbrahim Canan’ın da ifade ettiği gibi,10 muhaddislerin bu anlayışının ümmet-i merhumeye bahşettiği zenginlik, vesile olduğu rahmetin ehemmiyetini anlamak için şunu bilmemiz yeterlidir: Bir sünnetten, bir zamanda hiçbir hüküm çıkarılmadığı halde, başka biri zamanda bazı hükümler alınabilir. Bazıları o hadisten hüküm çıkaramıyorsa, başkaları fıkhi hüküm çıkarabilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Sünnetin bağlayıcılığı, örnek alınması ve kaynağının vahiy olup olmadığı konusunda bilgi verir misiniz?

Dipnotlar:

1. Muhammed Accac el-Hatip, es-Sünnetü Kable’t-Tedvin, Kahire, 1971, s. 16; Abdulğani Abdülhalik, Hucciyyeti’s-Sünne, ABD. Daru’l-Vefa, 1993, s. 68; Selefi, Muh. İsmail, Hucciyyeti Hadis, Lahor, 1981, s. 95-96.
2. Abdulğani, Hucciyye, s. 69; Muh. Ebu Zehv, el-Hadis ve’l-Muhaddisun, s. 9-10; Serahsi, Ebu Bekr, Muh. B. Ahmed, Usulü’s-Serahsi, thk. Ebu’l-Vefa, Beyrut, 1994, Kahire, I, 113.
3. Aşkar, Muh. Ef’alü’r-Rasül, Beyrut, 1993, I,18.
4. Canan, İbrahim, Hadis Usulü ve Tarihi, Akçağ, Ankara, 1998, s. 419; Mustafa Sıbai, es-Sünnetü ve Mekanetüha fi’t-Teşri’il-İslami, 1985, Beyrut, s. 49; Çelik, Ali, Sünnet ve Bidat, s. 25.
5. el-Leknevi, Tuhfetu’l-Ahyar bi İhyayi Sünneti Seyyidi’l-Ebrar, Beyrut, 1992, s. 68-86; es-Sıbai, a.g.e., s. 43; Abdülgani, Abdülhalik, s. 51-68.
6. Canan, Hadis Usulü, s. 418-9.
7. Sıbai, es-Sünne, s. 47; Accac, es-Sünne, s. 15; Ebu Zehv, el-Hadis, s. 9-10; Aşkar, Ef’alü’r-Rasül, I,18; Canan, Hadis Usulü, s. 418.
8. Krş. Ebu Zehv, el-Hadis, s. 10; Kardavi, Sünneti Anlamada, s. 24.
9. “Ya eba Umeyr, ma feale’n-nüğayr” hadisiyle ilgili olarak bkz. İbn Hacer Şerh; Canan, Hadis Usulü, s. 419-420.
10. Canan, Hadis Usulü, s. 419.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun