Nübüvvetten önce ve sonra Peygamberimiz maişetini nasıl temin ediyordu?

Tarih: 07.04.2012 - 12:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

Peygamber Efendimizin geçim kaynakları neydi, nasıl geçiniyordu.
Ayrıca Peygamberimizden miras olarak ne kalmıştı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Peygamber (asm)’in mirasına geçmeden önce, onun geçim kaynakları hususuna temas etmek gerekir. O, çocukluk ve gençlik çağlarında amcası Ebû Tâlib'in himayesinde iken, evin geçimi konusunda, özellikle ticâri faaliyetlerinde ona yardımcı olmuştur. Ebû Tâlib seferlerinde onu da beraberinde götürüyordu.

Hz. Peygamber (asm)'in, zengin bir hanım olan Hz. Hatice (ra) ile evlendikten sonra da ticârî faaliyetlere devam ettiği de bilinmektedir. Peygamberliği döneminde de Mekke'de muhtemelen ticârete devam ediyordu. Kur'ân-ı Kerîm'de açıklandığı üzere, müşriklerin taaccüb ederek, "Bu nasıl peygamber! Yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor..."(1) şeklindeki ifadelerine bakılırsa, o, çarşı / pazarda İslâm'ı tebliğ ve ihtiyacını temin yanında, muhtemelen alışveriş de yapıyordu.

Hz. Peygamber (asm), ne peygamberliği ve ne de devlet başkanlığı karşılığında herhangi bir ücret almıyordu. Kur’an-ı Kerim’de onun görevi karşılığında ücret istemediğine ve karşılık almadığına dair pekçok âyet-i kerime bulunmaktadır.(2) Hz. Peygamber (asm) Medine döneminde gerek mecburi vergilerden ve gerekse fakirlere verilmesi gereken nafile sadakalardan hiç bir şekilde faydalanmazdı. Vergilerin ve zekat gelirlerinin kendisi ve aile fertleri için helal olmadığını söylerdi.

Hz. Peygamber (asm)’in Geçim Kaynakları Ana Hatlarıyla Şunlardır:

a. Enfâl Sûresinin 41. âyetinin hükmüne göre ganimetin beşte birinden aldığı hisse. Ayette geçen Allah ve Resûlü’nün hissesi bir kalem kabul edilirse bu, “humusu’l-humus” (beşte birin beşte biri) yani yüzde dört oranındadır. Hz. Peygamber (asm) yine Enfâl Sûresinin 41. âyetine göre savaşa katılan gazi sıfatıyla, savaşa iştirak eden gazilere dağıtılan beşte dörtten de hissesine düşeni almıştır. Bunların dışında Hz. Peygamber (asm), “safiy” denilen ve ganimet taksim edilmeden önce başkomutanın seçip beğendiği maldan sembolik olarak almıştır. Bu aldığı, bazen bir kılıç, bazen bir at, bazen bir köle veya cariye veyahut da herhangi bir eşya olmuştur.(3)

b. Hz. Peygamber (asm) hediye kabul ederdi. Dolayısıyla onun bir gelir kaynağını da kendisine hediye edilen ve bağışlanan mallar oluşturmaktadır. Mesela Benî Nadîr’den Muhayrık isminde bir Yahudi, Uhud Gazvesi'nde onun safında savaşmış, bu savaşta ölmeden önce vasıyet yoluyla yedi adet bahçesini kendisine bağışlamıştır.(4)

c. Barış yoluyla ele geçirilen gayri müslim topraklarından elde edilen arazi geliri. Mesela Fedek arazisi gibi.

Hz. Peygamber (asm)’in maddi mirasını menkul mallar ve gayrimenkul mallar şeklinde iki kısımda mütâlaa etmek mümkündür. Menkul olanlar, para, zâtî eşya, hayvan gibi mallardır. Hz. Peygamber (asm) hastalığı esnasında yanında bulunan yedi (bazı rivayetlerde beşten dokuza kadar çeşitli rakamlar verilmektedir) dirhemin fakirlere dağıtılmasını istemiştir.(5) Bu bakımdan o, nakit miras bırakmamıştır. Daha önce kölelelerini de azat ettiğinden, vefat ettiği esnada kölesi ve cariyesi de yoktu. Bazı kaynaklar onun geriye develerinin, giyim eşyalarının, yüzüğünün, bazı aletlerin ve zırhının kaldığını kaydederler. şüphesiz hanımlarının kullandığı ev eşyaları bunların dışındadır. Onun hayvanları ile bazı ev aletleri ve ayakkabılarının Ali ailesine verildiği kaydedilir. Hırkası, kılıcı ve yüzüğü ise devlete kalmıştır.

Gayrimenkul mallara, yani arazilere gelince, Hz. Peygamber (asm)’in vefatından sonra kızı Hz. Fâtıma (ra) başta olmak üzere, bazı yakın akrabaları Hz. Ebû Bekir (ra)’den onun mirasını istediler. Hz. Ebû Bekir (ra), Resûlüllah (asm)’ın,

"Biz peygamberler miras bırakmayız, bıraktığımız sadakadır."(6)

buyurduğunu söyleyerek, onun terekesini taksim etmeyeceğini, ancak hayatta iken kendisinin bakmakla mükellef olduklarına bakacağını ve onun sarfettiği yerlere de aynen sarfedeceğini bildirdi.(7) Hz. Peygamber (asm) Fedek arazisinin gelirlerini ailesinin giderleri için harcar, amme işlerine, yolcu ve misafirlere sarfederdi. Dolayısıyla Hz. Peygamber (asm), arazileri intifa hakkı kendinde kalmak şartıyla kamunun istifadesine vakfetmiştir. Hz. Peygamber (asm)’in sahip olduğu arazileri, vefatından sonra devlete mâledildi. Hz. Ebû Bekir (ra) buranın gelirlerini aynen Resûlüllah (asm)’ın harcadığı yerlere sarfederdi. Fedek, Hulefâ-i Râşidîn döneminde de hazineye ait olarak kalmış ve Hz. Ebû Bekir (ra)’in uygulamasına devam edilmiştir.

Hz. Peygamber (asm)’in hanımlarının oturmakta olduğu odaları Hz. Peygamber (asm) vasiyet yoluyla onlara bırakmıştır. Buna göre onlar burada oturacaklar, dünyadan ayrılınca da bu odalar, araziler gibi Resûlüllah (asm)’ın sadakaları arasına katılacaktı.(8)

Hz. Peygamber (asm)’in manevi mirası Kur’an ve sünnettir. Hz. Peygamber (asm)’in ahirete irtihalinden sonra da Müslümanlar Kur’an ve sünnete sahip çıkmışlar ve bu uğurda büyük gayret göstermişlerdir. Bu gayret sonucunda hem Kur’an ve sünnetteki prensipleri günlük hayatlarına uygulamışlar ve hem de sayıları milyonlarla ifade edilen Kur’an nüshaları, tefsirler ve hadis eserleriyle Kur’an ve sünneti kültürel hayatlarının temel taşları yapmışlardır.

Dipnotlar:

(1) Furkân, 25/7.
(2) Yûsuf, 12/104; Kalem, 68/146.
(3) Belâzürî, I / 342.
(4) Vâkıdî, I / 262-263; İbn Abdilber, Dürer, s. 151.
(5) İbn Sa'd, II / 237-239.
(6) Buhârî, IV / 42. Kaynaklarımızda yer alan bazı rivayetlerde Hz. Ebû Bekir'den, Hz. Peygamber'in mirasını istemek üzere Hz. Fatıma'nın Hz. Abbas ile birlikte gittikleri (Buhârî, VII, 3; Müslim, II, 1381); Hz. Peygamber'in zevcelerinin miras talep için Hz. Osman'ı Hz. Ebû Bekir'e göndermek istedikleri ve bunun üzerine Hz. Âişe'nin onlara Hz. Peygamber'in "Biz peygamberler miras bırakmayız, bıraktığımız sadakadır." buyurduğunu hatırlattığı (Müslim, II, 1379); hilâfeti döneminde Hz. Ömer'e, Hz. Ali ile Hz. Abbas'ın müracaat ettikleri ve halifenin de onlara Hz. Peygamber'in yukarıda nakledilen sözünü ve ayrıca Hz. Ebû Bekir'in uygulamasının da bu tarzda olduğunu hatırlattığı (Buhârî, VII, 3-4) şeklinde bu konuda farklı rivayetler nakledilmektedir. Ayrıca Ebû Hüreyre ve Hz. Âişe'den de Hz. Peygamber'in bu sözü rivayet edilmektedir (Buhârî, VII, 3; Müslim, 1383). Bu hususta daha başka rivayetler de mevcuttur. Şu kadar var ki, her ne kadar râvîler, miras talep eden kişiler ve miras talep edilen zamanlar faklı olsa bile, rivayetler, Hz. Peygamber'in mirasıyla ilgili sözü söylediği noktasında birleşmektedir.
(7) İbn Sa'd, II / 314, 315, 316.
(8) Hz. Peygamber'in gelirleri, geçimi ve mirası konusunda geniş bilgi için ayrıca bk. İbn Sa'd, I, 314-317; Celal Yeniçeri, “Asr-ı Saadette Hz. Peygamber'in ve Ailesinin Geçimi”, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, I, 311-364, İstanbul 1995.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun