TAVAF

Bir şeyin etrafını dolaşmak, ziyaret etmek, Kâbe-i Muazzama'nın çevresinde yedi kez dolaşmak. Tavafa edene "Taif", tavafa mahsus mahalle de Metaf" denir.

Hacer-i Esved'in bulunduğu köşesinden Kâbe sola alınarak ve kapısına doğru sağa gidilmek sûretiyle Kâbe'nin etrafında dönülür. Böylece her devir Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeden baslar ve yine orada son bulur. Bu devirden her birine bir (şavt*) denir. Tavafın tamamlanabilmesi için yedi şavt yapılmalıdır.

Tavaf, hac ve umre yapanlar için önemli bir ibadettir. Allah Teâlâ'ya heyecan ile muhabbet ve ta'zimin bir nişânesidir. Mekke'nin dışından gelenler için tavaf nafile namaz kılmaktan, daha faziletlidir.

Gerek tavafa başlarken ve gerek tavaf esnasında Hacer-i Esved'in önüne geldikçe ona istikbal (karşılayış) edilir, namazda durur gibi tekbir ve tehlil ile eller Hacer-i Esved'e el sürülüp öpülür. Şayet bu mümkün olmazsa karşıdan el sürme işareti yapılır. Buna "İstilâm" (selamlamak) denir. Bu hareket, kulun Allah'a yapacağı ve taat hususunda O'nunla ahidleşmesi manasına gelir. İstilâm hakkındaki rivâyetler şöyledir:

Abdullah b. Sercis (r.a) şöyle demiştir: "Ben Usayl'ı (yani başının saçı dökülmüş olan) Ömer İbn Hattab (r.a)'ı Hacer-i Esved'i öperken ve şöyle söylerken gördüm: "(Ey Hacer-i Esved!) Ben senin bir taş olduğunu, kimseye ne zarar, ne de yarar sağlamayacağım çok iyi bildiğim halde seni öpüyorum. Eğer Resulullah (s.a.s)'in seni öptüğünü görmeseydim öpmezdim" (İbn Mâce, Sünen, Menasik, 2943).

Abdullah İbn Abbas'dan gelen bir rivâyet ise şöyledir:

"Resulullah (s.a.s) buyurdular: "Andolsun ki şu Hacer-i Esved kıyamet günü gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde (mahşere) gelecek ve onu hakkıyla istilâm eden (yani Allah'a itaat ve Resulune tabi olmak üzere ziyaret eden mümin) kimseler lehine şahitlik edecektir" (İbn Mâce, Sünen, Menasik, 2944).

Salim'in babası Abdullah İbn Ömer'den gelen bir başka rivâyet de şöyledir:

"Resulullah (s.a.s) Kâbe'nin köşelerinden yalnız siyah köseyi (Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeyi) ve Cumahlerin evlerinin tarafından o köşeyi takip eden köseyi (Rükn-i Yemanî'yi) istilâm ederdi" (İbn Mâce, Sünen, Menasik, 2946).

Tavaf esnasında tekbir, tehlil, salât ve selam getirilir (Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 369).

İstilâm bittiği zaman, Hacer-i Esved sola alınarak Kâbe'nin kapısına doğru sağa gidilmek suretiyle Kâbe'nin etrafında dolanılarak tavaf yapılır.

Bu aşamada Kâbe'nin istilâm edilmesi caiz olan köşelerinden bahsetmek gerekir. Bunlar Kâbe'nin güney tarafındaki dik kenarın bir kösesi olan "Rükn-i Hacer", diger köşesi de "Rükn-i Yeman"dir. Rükn-i Hacer'de "Hecer-i Esved" (veya diğer adıyla Hacer-i Es'ad) denilen ve mübarek sayılan bir taş vardır.

İlk tavafta Rükn-i Hacer'den başlamak efdaldir. Başlangıçtan sonra (yani ilk tavafta Hacer-i Esved'den başladıktan sonra) hem Rükn-i Hacer'e, hem de Rükn-i Yeman'ye istilam edilmesinde sakınca yoktur.

Tavaf'ın yapılışında söz edilmesi gereken bir husus da "hızlı yürümek" anlamına gelen "remel"dir.

Kâbe tavaf edilirken ilk üç tur (şavt) remel halinde (hızlı yürüyerek), dördüncü ve sonraki turlar normal yürüyerek yapılmalıdır. Zira Resulullah (s.a.s) (Mekke'ye geldiğinde) Kâbe'yi ilk tavaf ettiği zaman, Hacer-i Esved'den (tekrar) Hacer-i Esved'e (varıncaya) kadar (ilk) üç turda hızlıca ve (diğer) dört turda normal yürürdü (İbn Mâce, Sünen, Menasik, Had. No. 1950; Ayrıca Bkz. Malik, 364: Müslim, 1263; Buharî, 25/63; Müslim, 1261)

Hac için tavaf yapılırken sağ omuz ve kol açık tutulmalıdır. Buna "Iztıba"* denir.

Izaba, omuzlara atılan ve ihram ismi verilen örtünün ortasını sağ koltuğun altından geçirip uçlarını sol omuzun üstüne atmak ve böylece sağ pazuyu açık tutmaktır.

Tavaf 'ın kısımları

1- Farz olan tavaf: Yapılmadığı zaman yapmayanın haccının hükümsüz olduğu "tavaf-ı rükün"dür. Buna "tavaf-ı ifada" ve "Tavaf-ı ziyaret" adları da verilir.

2- Vacib olan tavaf: Bu tavaf Mekke'den ayrılırken yapılan veda tavafıdır.

3- Sünnet olan tavaf: Kudüm tavafı gibi.

Tavaf'ın şartları

1- Tavafın Mescid-i Haram dahilinde yapılmasıdır.

Bu durumda tavafı Kâbe hareminin dışında yapmak caiz değildir. Mescid dahilinde, isterse Zemzem kuyusunun arkasında olsun, yapmakla tavaf yerine gelmiş olur.

2- Yapılacak tavaf, "tavaf-ı ziyaret" ise, bayramın birinci günü fecir doğduktan sonra başlanmasıdır.

O halde belirtilen gün fecir doğmadan önce tavaf-ı ziyareti yapmak sahih olmaz. Yapılacak tavaf "tavaf-ı kudüm" ise Mekke'ye girildiği zaman yapılır. Bunun müddeti, Arafat'ta vakfeye gidilinceye kadar devam eder. Vakfe yapıldıktan sonra müddet bitmiş olur.

3- Tavaf'a Hacer-i Esved'den başlamalıdır.

4- Kâbe'nin etrafında yedi defa dönmelidir. Yediden aşağı olursa sahih olmaz. (Çünkü yedi dönüs (iki rekat namaz misali) başlıbaşına bir ibadet sayılıyor ki, tavaf zaten yedi kez Kâbe'nin etrafında dolaşınca sahih olmaktadır.)

Tavaf'ın vacibleri ve hükümleri

Tavaf'a Hacer-i Esved'ten başlamak gerekir.

Hacer-i Esved'den başlamadan tavaf yapan kimsenin iade etmesi gerekir. Mekke'de bulunduğu müddetçe iade mümkündür. İade etmeden Mekke'den ayrılan kimsenin bir kurban kesmesi gerekir.

Tavafta Kâbe'yi sol tarafa almak suretiyle şartlar tamamlanır. Bunun aksini yapan kimseye o tavafı iade etmek gerekir. İade yapmayanın bir kurban kesmesi lâzımdır. Buna "kan akıtmak" da denir.

Namazda örtülmesi gerekli olan avret yerleri örtülmelidir. Bu vacibi terkeden kimsenin tavafı iade etmesi, onu da yapmazsa ceza olarak bir kurban kesmesi gereklidir.

Tavaf yürüyerek yapılır. Güç yetirilebildiği halde, yürüyerek yapılmayan, bir hayvan veya bir vasıtaya binerek yapılan tavafın iadesi gerekir. İade edilmediği takdirde bir kan akıtmak vacip olur.

Tavafı Hatim'in dışından yapmak gereklidir. Altın oluğun alt kısmına gelen ve bir ihata duvarını andıran Hatim'le Kâbe duvarının arasında-geçilecek kadar bir açıklık vardır. Tavaf yapılırken bu açıklıktan değil, Hatim'in dışından yapmak vaciptir. Zira burası Hicr-i İsmail'dir ve Kâbe'nin içine dahil kabul edilir.

Tavaf yedi şavt olarak yapılır. Bunun dört şavtı farz, üç şavtı vaciptir. Vacip olan şavtlardan birini terkedenin sadaka vermesi gerekir.

Her tavaftan sonra iki rekat namaz kılmak sünnettir.

Tavaf'ın sünnetleri

Tavaf'a başlarken sırtındaki ihramı sol omuzunun üzerine gelmek üzere sağ koltuğundan geçirerek kuşanmak.

lk üç şavtta tavafı kısa fakat sür'atli adımlarla yapmak, omuzları hareket ettirmek.

Her şavtın sonunda Hacer-i Esved'i istilâm etmek.

Tavaf esnasında beden ve elbiseyi her türlü kir ve necasetten arındırmak.

Tavaf'ın fazileti:

Abdullah ibn Ömer'den, "Ben Resulullah (s.a.s)'den şöyle buyururken işittim: "Kim Kâbe'yi tavaf eder ve (tavaftan sonra) iki rekat namaz kılarsa bir rakabe (köle veya cariye)yi azat etmiş gibi sevabı olur" (İbn Mâce, Sünen, Kitabü'l Menasik, Had. No: 2956). Humeyd b. Ebi Seviyye'den: "Atâ b. Ebi Rabâh Kâbe'yi tavaf ederken İbn Hişâm'ın kendisine şöyle sorduğuna ve kendisinin şöyle cevap verdiğine şahit oldum: İbn Hişâm: "Rükn-i Yemân'nin fazileti hakkında bilgi verir misin?" diye sordu. Atâ b. Ebî Rabâh: "Ebû Hureyre, Peygamber (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu bana rivâyet etti: "Rükn-i Yemânî yanında yetmiş melek görevlendirilmiştir. Kim orada Allah'ım; ben senden af, dünya ve âhirette afiyet (selamet) dilerim. Ey Rabbimiz, bize dünyada iyiyi, ahirette de iyiyi ver ve bizi ateşin azabından koru " diye dua ederse o melekler "âmin derler."

"Atâ b. Ebi Rabah, Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeye ulaşınca İbn Hişam ona:

"Ya Ebâ Muhammed; şu Hacer-i Esved'in fazileti hakkında sana ne bilgi ulaşmış?" diye sordu. Bunun üzerine Atâ:

"Ebû Hureyre, Resulullah (s.a.s)'dan (Hacer-i Esved'in fazileti hakkında) şöyle buyurduğunu işittiğini bana rivâyet etti" dedi:

"Kim Hacer-i Esved'e yönelirse şüphesiz o kimse Rahman olan Allah'a yönelmiş (yani O'na bey'at ve ahit) etmiş olur."

İbn Hişam, Atâ b. Ebi Rabah'a: "Ya Ebâ Muhâmmed! Tavaf'ın fazileti hakkında işittiğin nedir?" dedi. Atâ söyle dedi: "Ebû Hureyre, Resulullah (s.a.s)'dan (tavaf hakkında) şöyle buyurduğunu işittiğini bana rivâyet etti. "Kim Kâbe'yi yedi defa (dönerek) tavaf eder ve (tavaf esnasında) "Allah'ın her nevi noksanlıklardan pâk ve nezih olduğuna inanırım. Hamd Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur ve Allah (her şeyden) büyüktür. Günahlardan dönüş ve ibadete güç ancak Allah'ın yardımıyladır" sözünden başka bir şey (yani dünya ile ilgili her hangi bir laf) konuşmazsa, onun on günahı silinir, onun için on hasene (sevabı) yazılır ve bu ibadet sayesinde onun mertebesi on derece yükselir. Kim de tavaf eder ve tavaf esnasında (dünya ile ilgili herhangi bir laf) konuşursa, (yalnız) ayakları suya batan kimse gibi onun (yalnız) ayakları rahmete batar, (yani vücudunun kalan kısmı rahmete batmaz)" (İbn Mâce, Sünen, Kitabü'l-Menâsik, Hadis numarası: 2957).

Bütün bunlardan anlaşılan, tavafın eksiksiz ve öngörüldüğü şekliyle yapılanın tercihidir. Allah Resulu böyle yapmış ve müminlere de böyle tavsiye etmiştir.

Tavaf'ın çeşitleri

1- Tavaf-ı Kudüm

Mekke dışından (taşradan) Mekke-i Mükerreme'ye varıldığı zaman yapılan tavaf türüdür. Bu tavaf, afâki için, yani mikat haricindeki beldelerden Mekke-i Mükerreme'ye gelen zatlar için sünnettir.

Tavaf-ı Kudüm'e: Tavaf-ı Tahiyye, Tavaf-ı Likaa, Tavaf-ı Evvel, Ahd Bilbeyt, Tavaf-ı İhdasil ahd Bilbeyt, Tavafü'l-Vârid ve'l-Vürûd da denir (İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar Ale'd-Dürrü'l-Muhtar, ter. A. Davudoğlu IV, 504; Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, 369).

Tavaf-ı Kudüm yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı şekliyle Mekke'de yaşayanlara sünnet değildir.

2- Tavaf-ı Ziyaret:

Bu tavaf, Arafat'tan inildikten sonra yapılır. Haccın iki rüknünden biri bu tavaftır ve şavtı farzdır.

Tavaf-ı Ziyaret, Tavaf-ı İfaza, Tavaf-ı yevmi nahr ve Tavaf-ı Mefrûd adlarıyla da anılır.

Bu tavafın sahih olmasının bir takım şartları vardır. Şöyle ki:

Önceden ihram, vakfe, niyet bu tavafın ekserisini (çoğunluğunu) yapmak, bayram günüyle ondan sonraki günlerde olması, mekan olarak mescidin içinde olunması ve tavafın bizzat yapılmasıdır.

Bu tavafın vacipleri de şöyledir:

Gücü yetenin yürümesi, her şeye sağdan başlanılması yedi şavtın tamamlanılması, abdestli olunması, avret yerinin örtülmesi ve tavafın kurban bayramı günlerinde yapılması.

Bu tavafta şeytan taşlamak ve traş olmak arasında tertibe riâyet sünnettir (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, 369; İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar Ale'd Dürrü'l-Muhtar, terc. A. Davudoglu, V, 6).

3- Tavaf-ı Sader:

Hac esnasında, cemrelerin taslanması bittikten sonra, Mina'dan Mekke'ye inildiği vakit yapılan tavaftır.

Bu tavafın müstehab şekli, sefere çıkılmak istendiği zaman yapılmasıdır.

Sader'in kelime anlamı da avdet etmek, dönmek, misafirin gittiği yerden dönmesi ve su içenin su kaynağından dönmesidir. Tavaf-ı Sader'e, Tavaf-ı Veda ve Ahir-i Ahd da denir.

Bu tavaf afâki olanlar hakkında vaciptir. Haccın menasih bununla son bulur. Hacılar bu tavaftan sonra ihramdan çıkar ve afakiler Kâbe'ye veda edip vatanlarına dönmeye hazırlanırlar.

Bu tavaf hakkında belirtilmesi gereken bir husus da şudur: Tavaf-ı Sader Mekkelilerle onlar hükmünde onlara vacip değil menduptur. (İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar Ale'd-Dürrü'l-Muhtar, tercüme ve şerhi: A. Davudoğlu V, 18; Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 369).

4- Tavaf-ı Tatavvu':

Mekke-i Mükerrem'de bulunan kişilerin zaman zaman yaptıkları tavaftır. Bu tavaf nafile bir tavaftır.

Mekke dışından gelenler için nafile tavaf, nafile namazdan efdal kabul edilir. Hac mevsiminin dışında Mekkeliler için de böyledir. Hac mevsiminde Mekkeliler için nafile namaz nafile tavaftan daha iyidir. (Ö. Nasuhi Bilmen, a.g.e, 369).

5- Tavaf-ı Umre:

Umre esnasında yapılan ve dört şavtı umrenin rüknünden ibaret olan tavaftır.

Umrede Kudüm ve Sader tavafları yoktur.

Umreye ihram ile başlanır. Halk veya taksir (saç tıraşı olma) ile nihayet verilir (Ö. Nasuhi Bilmen, a.g.e., 369).

Abdülmelik ERDOĞAN

hacda 7 kez tavafın anlamı nedir

Kâbe etrafında tavaf, tevhid fikrini temsil etmektedir. Bu hareketin ictimaî hayata ait olan mânâsı, birlikten ayrılmamak ve bu birliği korumaya çalışmaktır. Ferdî hayata ait mânâsı ise daha derin hakikatları ihtiva etmektedir. Çünkü gökler yedi kattır, insandaki nefis de yedi tanedir. Her dönüşte bir merhale, bir menzil aşılarak yedi kat göklerin üstüne çıkmak, maddî âlemin üstüne yükselmek demektir. Ayrıca iç dünyamızda yedi basamaklı olan nefsin en aşağı basamağından en üst basamağına yükselmesidir. Yani nefs-i emmâreden nefs-i mutmainneye çıkarak, hayvanî hayattan kurtulup, ruhânî hayata kavuşmak demektir. Kâbe'yi tavaf, kâinat nizamından alınmış bir ibadettir. Seyyareler güneş, elektronlar çekirdek, pervaneler kandil etrafında döner; böyle bir merkez etrafında dönmek ona aşkla bağlılık anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk: "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlamazsınız..." buyurmaktadır. (İsrâ, 44) Tabiat ilimlerindeki gelişme bu ayetin açıklamasına yardımcı olmuştur. Nitekim, önceleri cansız ve hareketsiz olduğu sanılan varlıklar da dahil olmak üzere bütün eşya atomlardan meydana gelmiştir. İşte Atom çekirdeklerinin etrafındaki elektronlar, sürekli ve muntazam bir şekilde çekirdeğin etrafında dönmektedirler ki, bu durum Kur'an-ı Kerim tarafından Allah'ı tesbih olarak ifade edilmiştir. Bu bakımdan, İslâm'ın sembolü olan Kâbe etrafında dönmekde; dine gönül vermek, onun etrafında pervane kesilmek ve Allah'a bütün kalbiyle bağlanmaktır.

Tavafı Anlamak: Tavaf, sözlükte bir şeyin etrafında dönmek ve dolanmak demektir. Evrende maddenin en küçük yapısı olan atomdan, en büyük galaksiler varıncaya kadarher şey tavaf halindedir. Atomda elektronlar bir kalp mesabesindeki çekirdek etrafında baş döndürücü bir hızla dönerken, galaksilerde mailyarlarca yıldız sistemleriyle galaksinin merkezi etrafında akıl almaz bir hızla dönmektedirler. Sanki hepsi kendilerini var eden ve yaratan Yaratıcıya ibadet etmektedirler. Kurand ifade edildiği gibi, her biri bir yörüngede seyretmektedir.(Yasin, 40)

Kabenin etrafında tavaf eden on binlerce müslümanın oluşturduğu tablo, bir galaksinin, milyarlarca yıldızıyla dönüşünü andiran bir manzara gibidir. Bu bakımdan tavaftaki manevi hazzı tam anlamıyla elde edebilmek için kendini yörüngeye bırakmak gerekmektedir. Zaten Kabenin çekim alanında yörüngeye girebilen bu manevi akışa kendini bırakır ve mü’minler denizinden bir damla olabilmenin zevkine erer. Kabe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kainatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilahi takdire boyun eğişin sembolü sayılır.

Erkeklerin tavafın ilk üç şavtında daha heybetli yürümelerinde Remel, tavafta ihramlıyken sağ omuzlarını açık bulundurmaklarına Iztıba adı verilir.

Burada yapılan üç davranışında tarihi anlamı, hasımlara karşı güç ve gövde gösterisiydi. Mekkeli müslümanlar, Medineye hicret edince, oranın havası kendilerini olumsuz etkilemiş ve biraz zayıf düşmüşlerdi. Aradan yedi yıl geçtikten sonra üç günlüğüne geldikleri umre ziyaretinde Mekkeliler tarafından bu durumları dile getirilince Hz. Peygamber, ashabına, o müşriklere karşı güçlü görünmelerini, onların oturduğu tarafa dolandıklarında daha çalımlı ve güçlü görünmelerini emretmiş ve onlar da bunu yapmıştı.

Şüphesiz o gün için onların bu hareketi güçlü olduklarını ifade etmeye yetmekteydi. Ya bugün hacılar kendilerinin, Müslümanların güçlü olduğunu nasıl gösterebilecekler? Maddi güç, manevi güç, moral güç… Neleri, nerede, nasıl kaybettik ve nasıl kazanacağız? Hiç şüphesiz hac yaparken bunuda düşünmeliyiz.

İbni Abbasa göre başlangıçta tavaf esnasında sırf kureyşlilere karşı gösteri amacıyla yapılan Remel (heybetli yürüyüş) Hz. Peygamberin veda haccında tavafın ilk iç şavtında yapmasıyla sünnet olmuştur. Yine Hz. Ömer, Haceri Esvedle ilgili sözünün devamında: “Biz neden hala bu remele devam ediyoruz ki? Çünkü vaktiyle biz, bu remel ile (bizim zayıf düştüğümüzü söyleyen) müşriklere karşı (güçlü) görünmek isterdik. Halbuki Yüce Allah onları helak etmiştir.“ (Buhari, Hac, 57) O, müşriklerin helakiyle bu gerkçenin kaybolduğunu düşünmesine rağmen, Hz. Peygamberin yapmış olduğu bir uygulamayı terk etmek istememiş ve aynen ittiba etmiştir. Belki de düşmanları karşısında her dönemde nasıl güçlü olmaları gerektiğini Müslümanların hiçbir zaman unutmamaları için.

Tavafa kabe sola alınarak başlanır. Bununda simgesel bir anlamı vardır. Nazargahı ilahi olan insanın kalbi, “Beytullah” yani allahın eviyle karşı karşıya gelir tavafta. Allah insanın şekline, kalıbına, malıma mülküne değil, kalbine bakar. Bu yönüyle Kabe ile insan kalbi arasında dikkat çekici bir ilgi avrdır. Bu sebeple tavafta kişinin kalbi Kabe tarafında yer alır. Bunda aynı zamanda tavafın ne kadar kalpten ve gönülden yapılması gerektiğine de bir işaret vardır.

Kabenin etrafında mümin olmanın zevki yaşanır. Allaha yakın olmanın tattırdığı bu zevki bir başka yerde bu kadar canlı ve bu kadar coşkulu bir şekilde yaşamak çok zordur. Bu kutsal mekanda tanık olunan yakınlaşma duygusu, hacıya kendi evinde olduğunu hissini verir. Burada hacı kendini sılaya kavuşmuş gibi hisseder. Çünkü Kabe’nin yüzü kendisine öylesine tanıdık, kokusu öylesine bildik, sıcaklığı öylesine kuşatıcı gelir ki mümin için, başka hiçbir sevgi bu denli çekici olamaz.

Tıpkı namaz kılarken olduğu gibi, Kabe’nin etrafında tavaf eden inanlar arasında hiç bir ayrım yoktur. Burada müminler eşitlenir. Kişiyi diğerlerinden ayıran hiç bir işaret veya alamet yoktur artık. Orada tevhidin simgesi olan birlik vardır. Burada müminler denizinde kaybolmak ve toplulukta erimek gerekmektedir.

Birisinin etrafında dönmek, adeta onun etrafında pervane kesilmek, sembolik olarak yürekten bağlılığı ve onun için her şeyini feda edebileceğini gösteren bir harekettir. Bu bakımdan Beyti Atik-i tavaf, yalnızca yüce yaratıcıya yönelmenin ve yalnızca onun huzurunda eğilmenin ve ondan başasına ibadet etmemenin fiili bir göstergesidir.

Tavafta hacı allahın huzurunda olduğunun bilinciyle Ona yaraşan bir tazim ve hürmet, korku ve ümit arası bir muhabbet içerisinde olmalıdır. Tavaf ederken Hz. İbrahim oğlu İsmail ile, Allahın evini nasıl döne döne inşa ettilerse hacıda aynı şekilde dne döne iman evini, gönül evini yani kalbini inşa etmelidir. Kabe Allahın evi kalplerde onun nazargahıdır. Hacı orada sürekli kabeye bakar, onu seyreder, onun yüceliğini temaşa eder, Allah da daima kulun kalbini gözetir, onu dikkate alır. Hz. Peygamberin veciz bir şekilde ifade ettikleri gibi “Allah sizin şeklinize, şemailine ve mallarınıza bakmaz. Aksine kalplerinize ve amellerinize bakar. (Müslim, 1,33) Bu dünyada da böyledir, ahrette de. Hani şairin Şuara 88. ayeti esas alarak söylediği gibi hiç bir şeyin fayda vermeyeceği kıyamet gününde yüce Allah altın ve gümüş değil, teslim olmuş bir kalp istemektedir. Sanma ey hacı senden zer u sim i isterler. “Yevme la yenfu” da kalbi selim isterler. Nitekim kültürümüzde sufiler kabe ile lgili kuranda ve hadislerde geçen bütün sıfatları insanın kalbi için kullanmışlar, ve ona beytullah demişlerdir. Yahut beytul haram demişler ve bunuda insanın gönlü için kullanmışlardır. Çünkü gönül Allahın evidir ve sevgiliden başkasının oraya girmesi haramdır demişlerdir. Nitekim Allah resulunun kabeyi tavaf ederken söyldiği şu hadis bunu teyid etmektedir “(Ey kabe!) ne kadar hoşsun, kokun ne kadarda güzel! Şanın hürmetin ne kadarda yüce! Ama canım elinde olan Allaha yemin ederim ki Allah nezdinde malı ile canı ile mümin hürmeti dokunulmazlığı senin hürmetinden daha büyüktür.” (ibni Mace Fiten 2)

1- Kur'ân'ın Getirdiği - Emin IŞIK.
2- Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri - Doç Dr. Ali Murat DARYAL.
3- Kur'ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli - Türkiye Diyanet Vakfı.
4- Diyanet İslâm İlmihali.
5- Hac Rehberi - İrfan YÜCEL - Türkiye Diyanet Vakfı.
6- Diyanet yayınları (haccı anlamak)
Selam ve dua ile...


Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun