Cihadın hükmü nedir?

Tarih: 02.05.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Düşmana karşı yapılacak olan cihad, normal şartlarda farz-ı kifayedir. Olağanüstü hâllerde ise, farz-ı ayn olur.(1) Yani ümmetin her ferdinin cihadla meşgul olması zor olduğundan, herkese farz değildir. Ümmet içinden bir topluluğun bu görevi ifa etmesi yeterlidir.

Şu ayet, cihadın farziyetini bildirir:

"Hoşunuza gitmese de kıtal (savaş) size farz kılındı. Hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir. Hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216)

Savaş, arzu edilen bir şey olmamakla beraber, kaçınılması mümkün olmayan bir realitedir.(2) Savaşın mahiyetinde, tahrip etmek, kan dökmek, yaralanmak, ölmek... gibi nefsin hoşuna gitmeyen şeyler vardır.

"Hoşunuza gitmese de" ifadesi bu noktaya dikkat çeker. Savaş, zatında güzel değil, ama neticeleri itibariyle güzeldir. Çünkü, Allah yolunda savaşmakta, "düşmanın fenalığını def, Müslümanların yükselmesini temin..." gibi güzel neticeler vardır. (3)

Cihadın zatı itibariyle değil, neticeleri yönüyle güzel olması, şifa için acı ilacı içmeye, kazanç ümidiyle yolculuğun zorluklarına katlanmaya benzer.(4) Acı ilacı içmeyen, sıhhat gibi tatlı bir neticeye ulaşamaz.

Zorluklara katlanmayan muvaffak olamaz. Cihad etmeyen de dünya ve ahiret mutluluğunu yakalayamaz; dünyada düşmanlarına mağlup olur, ahirette de İlahî emre muhalefetin cezasını çeker.

Cihadın herkese farz olmaması, savaşmak görevinin ordunun üzerinde olması gibidir. Düşmanla savaşa ordu yeterli geldiğinde, ümmetin diğer fertlerinden bu görev düşer. Fakat yeterli gelmediğinde, seferberlik ilan edilir ve yedisinden yetmişine herkes sefere katılır; dinini, vatanını, namusunu kurtarır.

Şu ayet, normal şartlarda cihadın farz-ı kifaye olduğuna delalet eder:(5)

"Mü'minlerin hep birden savaşa çıkmaları uygun değildir. Her fırkadan bir grup savaşa gitmeli, onlardan bir kısmı da dini anlamak ve döndüklerinde onları uyarmak için kalmalı. Olur ki, sakınırlar." (Tevbe, 9/122)

Rivayetlere göre, bir seferden geri kalanları kınayan ayetler nazil olunca, mü'minlerin toptan sefere katılmak istemesi üzerine, üstteki ayet nazil olmuştur.(6) Resulullah, sefere gittiğinde bazılarını geride bıraktığı veya bazı küçük seferlere kendisinin katılmadığı, tarihi birer realitedir.

Şu ayet de cihadın farz-ı ayn olmadığının delillerinden kabul edilir:

"Mü'minlerden -özür sahipleri müstesna- oturanlarla, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olamaz. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlara üstün kılmıştır. Bununla beraber Allah, her iki tarafa da "hüsnayı"/cenneti va'detmiştir..." (Nisa, 4/95).

Oturanlara da güzellik (cennet) va'dedilmesi, cihadın herkese farz olmadığını gösterir.(7)

Cihadın herkese farz olmamasından, bir kısım insanların tembellik göstermeleri uygun değildir. Ayetin de dikkat çektiği gibi, mallarıyla-canlarıyla cihad edenler, oturanlardan daha üstündürler. Dünyevî menfaatlerde aza razı olmayan nefislerin, cihad gibi en mukaddes bir görevde tembellik göstererek, az bir sevaba razı olmaları, elbette iyi bir hâl sayılamaz.

Kaldı ki, cihadın farz-ı kifaye olması, ümmetten bir topluluğun bu göreve yeterli olduğu durumlar için söz konusudur. Belli bir topluluk cihad yükünü kaldıramadığında, bütün ümmet bu yükü omuzlamakla mükelleftir.

Kaynaklar:

1. Abdullah b. Mahmud Mevsılî, İhtiyar li Ta'lîli'l-Muhtar, Çağrı Yay. İst., 1980, IV, 117; Muhammed b. İbnu Rüşd,, Bidayetü'l-Müctehid Nihayetü'l Muktesid, Daru'l-Marife, Beyrut, 1988, 1, 380-381; Kurtubî, III, 27; Ebu'l-Fadl Àlûsî, Ruhu'l-Meanî, Daru İhyai't- Türasi'l-Arabî, Beyrut, 1985, II, 106; W. Madelung, Dictionary of the Middle Ages, "Cihad" md. VII, 110
2. İbnu Haldun, Mukaddime, El-Mektebetu't-Ticariyye, Mısır, s. 270-271; Reşid Rıza, Tefsîru'l-Menar, Mektebetu'l-Kahire, Mısır, X, 364; Muhammed Hamîdullah, Hz.Peygamberin Savaşları, Ter. Salih Tuğ, Yağmur Yay., İst., 1981, s.14.
3. Halim Sabit Şibay, M.E.B. İslam Ans. "Cihad" md. III, 169; Ömer Nasuhî Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhıye Kamusu, Bilmen Yay. İst. III, 356; Abdülhafız Abdürabbih, Felsefetü'l-Cihad fi'l-İslam, Mektebetu‘l-Medrese, Beyrut, 1982, s. 42; Özel, İslam Hukukunda Milletlerarası Münasebetler, s.48.
4. Razi, VI, 27; Muhammed Ali Sabunî, Revaiu'l-Beyan, Dersaadet Yay. İst., 1, 245; Kurtubî, III, 27-28; Àlûsî, II, 106.
5. Razî, XVI, 225-226; İbnu Rüşd, I, 380-381; Kurtubî, VIII, 186; Bilmen, III, 358-359; Ahmed Kadiri, El-Cihadu fî Sebilillah, Daru'l-Menare, Cidde, 1992, I, 59-60.
6. Razi, XVI, 225-226.
7. Age. XI, 9; Kadiri, I,60.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun