Kur'ân-ı Kerim'i yazarken ve basarken nelere dikkat etmelidir?

Tarih: 14.05.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur’ân-ı Kerim vahiy yoluyla Peygamber Efendimize (a.s.m.) gelişinden itibâren, günümüze kadar bütün Müslümanlar tarafından büyük bir tâzim ve hürmet içinde muhafaza edilmiştir.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) zamanında Kur’ân âyet ve sûreleri, o devirde mevcut en sağlam ve kalıcı maddeler üzerine yazılır, kaydedilirdi. O zamanlar kâğıt bol miktarda mevcut olmadığından ceylan derisine, ipek bez üzerine, hurma yaprağına, ağaç kabuğuna,..., yazılıyordu.

Abbasiler devrinde Müslümanlar kâğıdı kolayca ve bol miktarda temin edebildiler. Bundan sonra Harun Reşid, mushafların sadece kâğıt üzerine yazılmasına dâir emir çıkardı. Daha sonra Kur’ân-ı Kerim en kaliteli ve kıymetli kâğıtlar üzerine yazılmaya devam edildi.

Kur’ân-ı Kerim lâfız, mânâ ve kudsiyetine lâyık bir şekilde ele alınıp, yazı tarz ve malzemelerinin en mükemmel bir şekilde seçilip yazılması fıkhî bir esas ve kaide hâline getirilmiştir. Bütün fıkıh kitaplarında şu ifâdeleri rahatça görmemiz mümkündür:

“Kur’ân-ı Kerim yazılacağı zaman en güzel hat, en kıymetli ve mükemmel kâğıt seçilmeli, en kaliteli kalem ve mürekkep kullanılmalı, satırların arası açık ve seçik olmalı, harfler iri ve okunaklı yazılmalı. Mushafda büyük boy tercih edilmelidir. Kur’ân’ı süslemek, tezyini, tezhibi câizdir. Bu Kur’ân’a hürmeten ve tâzimen yapılmaktadır.” (Dr. Osman Keskioğlu, Kur'ân-ı Kerim Bilgileri s. 77.)

Bu hüküm ve tavsiyeye riâyet edilerek İslâm dünyasının her tarafında mushaflar yazılmış, kudretli ve sanatkâr hattatlar yetişmiştir. Bilhassa Osmanlılar bu meselede zirveye ulaşmışlardır. Hattâ “Kur’ân Mekke’de nâzil oldu, İstanbul’a yazıldı, Kâhire’de okundu.” cümlesi bir kelâm-ı kibar hâline gelmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun