Sahabelerin Peygamberimiz'e (s.a.v.) karşı son görevlerini yerine getirmeleri, cenaze namazının kılınması ve mübarek naşının kabre konması nasıl olmuştur?

Tarih: 02.06.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamber Efendimizin Yıkanması ve Kefene Sarılması

Rebiülevvel ayının on ikisi pazartesi günü, Müslümanlar öğleden sonra akşama kadar işlerini yürütecek bir halifenin seçimi ile meşgul olduklarından, Peygamberimiz (s.a.v.)'in yıkanması, techiz ve defni salı gününe kaldı. O gün, Hz. Ebû Bekir'e Mescid-i Nebevî'den umumî bîat yapıldıktan sonra bu işlere başlandı.

Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Hücre-i Saadetlerinde yıkama işiyle meşgul olmak için Hz. Ali, Hz. Abbas, Fadl bin Abbas, Kusem bin Abbas, Üsâme bin Zeyd ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in azadlısı Şükrân (Salih) bulunuyordu.1

Bu arada Ensar-ı kiram da bu ulvî hizmette bulunmak istiyordu. Bu husustaki arzularını izhar ettiler. Onları temsilen de Hz. Ali, Evs bin Havlî'yi içeri aldı.2

Yıkama işini Hz. Ali yaptı.3

Evs bin Havlî testi ile su taşıyor, Hz. Abbas ile Üsâme ve Şükrân, Peygamberimiz (s.a.v.)'in üzerine su döküyorlardı. Hz. Ali de eline sarmış olduğu bez ile gömlek üzerinden oğuşturarak Peygamberimiz (s.a.v.)'i yıkıyordu. Mübarek cesedleri son derece temizdi, mis gibi kokuyordu. Hücre-i Saadetin içini, o âna kadar görülmemiş bir güzel koku kaplamıştı. Peygamber Efendimiz'de, ölülerde görüle gelen şeylerden hiç birinden eser yoktu. Hz. Ali yıkarken,

"Anam babam sana fedâ olsun! Hayatında da vefâtında da temizsin, güzelsin, yâ Resûlallah!"4 diyordu.

Yıkama işi bittikten sonra Hâtemü'l-Enbiyâ Efendimiz, yine Hz. Ali, Hz. Abbas, Fadl bin Abbas ve Şükran tarafından kefene sarıldı.5

Peygamberimiz (s.a.v.)’in Üzerine Namaz Kılınması

Rebiülevvel ayının on üçü, salı günü öğleye doğru Resûl-i Kibriyâ Efendimizin yıkanma ve kefene sarılma işi tamamlandı. Hücre-i Saadetinde sedirinin üzerine konuldu. Bundan sonra Hâne-i Saadetlerinin kapısını açtılar. Önce melekler, sonra erkekler, sonra kadınlar, daha sonra da çocuklar Fahr-i Alem Efendimize karşı bu son vazifelerini huşû ve hüzün içinde ifâ ettiler.

Resûl-i Ekrem'in Defni

Resûl-i Ekremin nereye defnedileceği hususu görüşüldü. Bir kısmı, Mekke'ye götürülmesini, diğer bir kısmı Medine'de ve Bakî mezarlığına, bazıları ise Mescidin içine defnedilmesini teklif etti.6

Fakat, Hz. Ebû Bekir imdada yetişerek şöyle dedi:

"Ben, Resûlullah'tan şu sözü işitmiştim ve hâlâ unutmamışımdır: 'Cenab-ı Hak, her peygamberin ruhunu o peygamberin defnolunmak istediği yerde alır.' Dolayısıyla, Resûlullahı istirahat döşeğinin bulunduğu yere defnetmeliyiz!"7

Bu teklif ashab-ı kiram tarafından benimsendi. Böylece Resûl-i Kibriyâ Efendimizin, Hz. Âişe'nin evinde yattığı döşeğin altının kabir olarak kazılması kararlaştırıldı. Bundan sonra döşek kaldırılarak altı lahd tarzında kazıldı.

Hz. Bilâl'in Müslümanları Ağlatması

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz henüz defnedilmemişti. Bu sırada Hz. Bilâl, hüzün ve hasret akıtan yanık sesiyle ezan okudu. "Eşhedü Enne Muhammede'r-Resûlullah" dediği zaman, ashab-ı kiram hüngür hüngür ağlamaya başladı. Mescid-i Nebevî, ağlama sesleriyle çalkalandı.

Bu, Hz. Bilâl'in son ezânı oldu. Resûl-i Kibriyâ Hazretleri defnedildikten sonra artık ezan okumadı.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in Kabre Konması

Çarşamba gecesinin geç vakitleri idi. Nihâyet, gönül ve gözyaşları arasında Server-i Kâinatın mübarek na'şını kabrine tevdi ettiler.

Bu büyük, eşsiz ve benzersiz hayatın safhalarını gücümüzün yettiği kadar anlatmaya çalışıp burada bitirirken şöyle duâ ediyoruz:

Allah'ım! Bizi dünyada Resûlünün sünnetinden ayırma! Ahirette ise şefaatından mahrum kılma! Âmin... Âmin... Âmin...

Dipnotlar:

1. Sîre, 4:312; Tabakât, 2:278-279.
2. Sîre, 4:312; Müsned, 1:260.
3. Tabakât, 2:278, 280-281.
4. Sîre, 4:313; Tabakât, 2:281.
5. Tabakât, 2:291.
6. Sîre, 4:314; Tabakât, 2:292.
7. Tabakât, 2:292; Tirmizî, 3:338.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun