Allah'ın sıfatları nelerdir, nasıl anlaşılmalıdır?

Tarih: 21.09.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cenâb-ı Hakk’ın zâtı gibi mukaddes sıfatları da kemâliyle idrak edilemez; ama o sıfatların varlıkları ve sonsuz oldukları bilinebilir.

İlâhî sıfatlar, "sübutî" ve "zatî" olmak üzere iki gruba ayrılıyor.

Sübutî Sıfatlar;

Bunlar, "hayat, ilim, irade, kudret, sem’ (işitme), basar (görme), kelam ve tekvin (var etme)" sıfatlarıdır.

Bu sıfatların hepsi ezelî, hepsi ebedî, hepsi sonsuz ve yine hepsi mutlaktır. Bunlarda, ne bir azalma ne de artma düşünülebilir.

Hayat sıfatı ezelde ne ise ebedde de aynıdır. Bizlere hayat bahşetmesi, Allah’ın ihya (hayat verme) fiiliyledir. Bizde hayat yaratmasıyla O’nun hayatında ne bir noksanlık olur, ne de bir fazlalık.

Allah’ın bir sıfatı da "ilim"dir. Ne kadar varlık yaratırsa yaratsın, onlara ne kadar hikmetler, mânâlar takarsa taksın, O’nun ilim sıfatında bir değişme düşünülemez.

İlâhî sıfatlardan bir başkası, "irade"dir. Allah’ın iradesi de diğer sıfatları gibi mutlaktır ve küllîdir. Mutlak olmasının manası, O’nun iradesini kayıtlayacak bir başka iradenin söz konusu olmamasıdır. İlâhî iradenin küllî olması ise, sonsuz icraatlarının hepsini "birlikte irade etmesi" demektir.

Bilindiği gibi, insanın iradesi cüz’îdir, yani bir anda ancak bir şey irade edebilir; onu irade ettikten sonra ikinci bir şey irade etmesi mümkün olur. Şu varlık âleminde, bir anda birbirinden farklı hatta bazen birbirine zıt, sonsuz faaliyetler icra edildiğine göre, bunların irade edilmeleri de birliktedir, beraberdir, sıra ile değil.

Allah’ın bir diğer sıfatı, "kudret"tir. Allah, atomlardan galaksilere, çiçeklerden Cennet bahçelerine kadar her şeyi sonsuz kudretiyle yaratmıştır. Bir meyve ağacında, o sonsuz ve mutlak kudretiyle tasarruf ettiği gibi, meyvesi insan olan kâinat ağacında da tasarruf eder, icraatta bulunur.

İlâhî sıfatlardan bir diğeri "basar", yâni görme, biri de "sem’" yani işitmedir. Maddeden münezzeh olan Allah’ın görmesi ve işitmesi, göz, kulak gibi vasıtalardan münezzehtir. Bütün sesleri birlikte işitir, bütün eşyayı beraber görür.

"Kelam" sıfatına gelince, Allah’ın diğer sıfatları gibi bu sıfatı da sonsuzdur, küllîdir, mutlaktır.

Beyni, konuşma merkezini, ağzı, dili yaratan ve insanı böylece konuşturan Allah, meleklerini bunların hiçbiri olmaksızın konuşturur. Keza, insana da rüya âleminde, bu aletlere ihtiyaç olmaksızın konuşma imkânı verir. O halde, kendi konuşmasını ölçü tutarak Allah’ın kelam sıfatını anlamaya kalkışan bir insanın hata etmesi, istikametten sapması kaçınılmazdır.

Allah’ın zâtı, mahlukatın zâtlarına benzemediği gibi kelam sıfatı da onların konuşmaları cinsinden değildir.

"Tekvin" sıfatı, Allah’ın her irade ettiği şeyin, varlık sahasına hemen çıkması mânâsına gelir.

"Hayat, ilim, kudret, sem’, basar" sıfatları için Esmâ’ül Hüsna bölümündeki, "Hayy, Alîm, Kadîr, Semi’, Basîr" isimlerinin açıklamalarına bakılabilir.

Zatî Sıfatlar:

Bunlar, "vücud, kıdem, beka, vahdaniyet, muhalefetü’n lil havadis, kıyam bi nefsihî" sıfatlarıdır.

Vücud:

Vücut, varlık, var olma mânâsına gelir. Diğer selbî sıfatların tümü birlikte düşünüldüğünde, vücut sıfatı daha iyi anlaşılır. Yani, Allah’ın varlığı kadîmdir, evveli yoktur; bâkîdir, âhiri yoktur. O’nun mukaddes varlığı hiçbir mahlukunun varlığına benzemez, hepsine muhaliftir.

Yine O’nun varlığı vaciptir, başkasının var etmesiyle var olmadığı gibi, devamı da başkasının yardımıyla değildir.

Vücud, ya vacip olur, ya mümkin olur veya mümteni’ olur. Vacip vücud, Allah’a mahsustur. Allah’ın varlığı vaciptir, olmaması muhaldir. Mümkin vücut ise bütün mahlukatın vücutlarıdır. Bunlar Allah’ın var etmesiyle var oldukları gibi, O’nun yok etmesiyle de varlık sahasından silinirler. Mümteni’ vücut, vacip vücudun zıddıdır, yani olması muhaldir. Buna misal olarak "şerikler" (Allah’a ortak koşulan şeyler) verilir. Şeriklerin varlığı muhaldir, imkânsızdır.

Bütün mahlukat âlemi Allah’ın varlığına birer delil, birer şahittirler. Onları, yoklukta bırakmayıp varlık âlemine çıkaran, ancak varlığı vacip olan Allah’tır. Yani, mümkinlerin var olmaları, ancak vacip olanın irade etmesi ve yaratmasıyladır. Bu hakikati kabul etmeyenler, varların varlığını, yokluğa vermeye mecbur kalırlar.

Kıdem-Beka:

Allah’ın var etmesiyle var olan eşya, evvellerinin olması cihetiyle "kıdem" sıfatını gösterirler. Keza, her nefsin ölümü tatması, yani her varlığın bir sonunun olması cihetiyle de "beka" sıfatını ilan ederler.

Vahdaniyet

Allah’ın hem zatında, hem de sıfatlarında ve fiillerinde tek olması, yani hiçbirinde benzeri, dengi, ortağı ve yardımcısı bulunmamasıdır.

Muhalefetün-lil-Havadis:

Havadis, hâdis olanlar, yani "sonradan yaratılan, ihdas edilenler" mânâsına gelir. Her mahluk, hâdistir. Ve Muhalefetün-lil-havadis sıfatı, Cenâb-ı Hakk’ın kutsî mahiyetinin, mahluk mahiyetlerine zıt ve muhalif olduğu mânâsına gelir.

Bir misal: Allah kadîmdir, ezelîdir, mahluk ise hâdistir, sonradan meydana gelmiştir. Ezelî olmak, sonradan yaratılmaya zıttır. 

Kıyam-bi-Nefsihi:

Hiçbir varlığın, kendi varlığını kendi iradesiyle ayakta tutmadığını, hepsinin bir ilâhî lütufla varlıklarını sürdürdüğünü düşünen insan, Allah’ın "Kıyam-bi-nefsihi" sıfatına bütün ruhuyla iman eder. Yani, Allah kendi zâtında kâimdir, bütün mahlukatın kıyamları ise O’nun esmâ ve sıfatlarının tecellileriyledir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun