Zorlama Yok Davet Var

İslam, iman ve amelde kusurlu olanlar ile gayr-i müslimleri inanmaya veya amel ve ibadete zorlamaz; bu konuda baskıya izin vermez. Çünkü baskı ve tehdit altında 'inandım' diyen gerçekte inanmamış olabilir ve o kimseyi iki yüzlülüğe zorlamış oluruz. Yine baskı ve tehdit altında ibadet yapan kimse de 'Allah'a iman, sevgi ve saygısından' değil, 'korkudan, belayı defetmek için' sözde ibadet yapmış, yani yapmış gibi görünmüş olur.

Herkesin gözü önünde dine, ahlak ve âdâba aykırı davranan, görüntü sergileyen kimselere karşı takınılacak tavır ve davranış, İslam'a göre yönetilen bir ülke ile laik bir ülkede farklı olur.

İslam'ın hayat düzeni olduğu bir ülkede kimsenin özel mekanı ve hayatı araştırılmaz, gizlisini ortaya çıkarmak için çeşitli yollara başvurulamaz. Bu kuralın istisnası, mesela ülkenin sırlarını başkalarına açmak ve vermek için casusluk yaptığından şüphe edilen kimsede olduğu gibi ülkeye ve kamuya zarar veren davranışlardır.

Laik ülkelerde ise insanların kamuya açık alanlarda ortaya koydukları davranışlar ve hayat tarzları genellikle serbesttir; istisnalar başkalarının hak ve özgürlüklerine, kamuya, asayişe, kamu düzenine, genel sağlığa ve (sözde) ahlaka aykırı olma durumlarıdır. Böyle ülkelerde dinin haram ve günah saydığı davranışlar yasaklanmaz, dindarlar da bu alana müdahale edemezler.

Laik ülkelerde inanmayanı inanmaya, ibadet etmeyeni ibadete, dine aykırı davrananları uygun davranmaya zorlamak mümkün ve serbest olmamakla beraber 'zorlamadan, baskı yapmadan, incitmeden anlatmak ve dine davet etmek' mümkündür.

Başkaları kendi dinlerine, ideolojilerine ve mezheplerine davet ederken bir milyar yedi yüz milyon civarında Müslümanın bir buçuk milyara yakınının benimsediği 'ehl-i sünnet ve cemaat' İslam'ına mensup olanların da kendi din ve mezheplerine davette bulunmaları, kendilerine farz-ı kifaye ve laik ülkede de serbesttir.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 1.000+