Diğer dinlerde cehennem veya azap tasavvuru nasıldır?

Tarih: 27.03.2021 - 12:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Her dinde İslam dinindekine benzer şekilde cehennem tasviri var mı?
- Reenkarnasyon temelli dinlere göre hiç çıkılmayacak bir cehennem veya cennet var mı?
- Her din o dine inanmayanın cehenneme gideceğini mi söyler?
- Bazı dinlerde o dine inanmasa bile iyiyse cennete gideceğini söyler mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Her dinde İslam dinindekine tıpatıp uyan bir ahiret anlayışı ve cehennem tasavvuru olmasa da az çok benzeyen yönler mutlaka var. Bunun sebebi de her millete gönderilen peygamberlerin tebliğ ettiği ahiret inancıyla ilgili hususlarda zamanla insanlar tarafından birtakım değişikliklerin yapılması, farklı anlayış ve yorumların devreye girmesidir.

Dünya hayatının fani, ölümün her canlı için kaçınılmaz bir gerçek, buna karşılık insan fıtratının ebedî yaşama arzusuyla dolu oluşu, onu devamlı olarak hayat ölüm ve ölüm ötesi üzerinde düşünmeye, çareler aramaya ve "Ben kimim, niçin yaratıldım, nereden geldim, nereye gidiyorum?" sorularına cevap aramaya sevk etmiştir...

Böylece, bu kısa hayatı anlamlandırmaya ve ölüm ötesine dair çeşitli anlayışlar, değerlendirmeler ve inançlar ortaya çıkmıştır.

Bu sorulara gerçek ve tatminkâr cevabı ise, bu hayatı, insanı ve bütün alemleri yaratan Allah vermiş, gönderdiği elçiler ve kitaplar vasıtasıyla insanlara niçin yaratıldıklarını, bu dünya hayatının manasının ve gayesinin ne olduğunu, öldükten sonra insanın durumunun ne olacağını bildirmiştir.

Buna göre, insan Allah'ı tanımak, O'na ibadet etmek için yaratılmıştır.(1) Bu kısa hayat bir imtihan yeri olup(2), buradan ebedî bir aleme, ahiret alemine gidilecektir. İnsana düşen görev, burada, ebedî hayatta mesut olabilmek için çalışmak, ibadet ve itaatlerle kendisine verilmiş istidat ve kabiliyetlerini, iyi duygu ve latifelerini inkişaf ettirerek cennete layık bir hale gelmektir.

Kur'an'ın ölüm ötesine dair bildirdiği ahiret hayatı, ölüm ve kabir alemiyle veya kıyametin kopup insanların kabirlerinden kaldırılmasıyla başlayıp(3), mahşerde hesaba çekilme sonucu, cennet veya cehennem hayatı şeklinde sonsuz olarak devam eden bir hayattır.

En küçüğünden en büyüğüne, en basitinden(4) en gelişmişine kadar, hemen her toplum ve millette rastlanan ölüm ötesi hayata dair inançlar(5) ise, Kur'an'ın anlattığı ahiret inancına aynen benzememekte, çok kere uzağında, bazen de biraz yakınında kalmaktadır.

Dolayısıyla İslam'daki ahiret anlayışı ve inancının hususi bir yeri ve manası olup kendine has özellikler taşımaktadır. "Ölüm ötesi hayat, ölümden sonra hayat" gibi ifadeler ise genel olup, içinde her türlü inancı barındırabilmekte ve çeşitli şekillerde tezahür etmektedir.

Nitekim, pek çok inanç sisteminde cismanî diriliş, hesaba çekilme ve cennet cehennem hayatı gibi İslamî manadaki bir ahiret inancının izlerine çok az veya zayıf bir surette rastlanılmakta, buna karşın İslam'da yeri olmayan tenasüh gibi inançlar daha çok görülmektedir.

Nitekim, günümüzde, Batı'da yapılan çok sayıdaki araştırmalar neticesinde, Allah'a inanmanın yanında ölüm sonrası bir hayata inanmanın da artarak devam ettiği, ancak İslam'ın öğrettiği manadaki yeniden dirilişe, cennet ve cehennem hayatına inanışın zayıf olduğu, buna karşılık reenkarnasyonun halk arasında yayıldığı tespit edilmiştir.(6)

Denilebilir ki, bu toplumlarda, Kur'an-ı Kerim'in haber verdiği manada bir ahiret  inancı zayıf olsa da ölüm ötesi hayata olan inanç tamamen kaybolmamış, mecrasını değiştirerek reenkarnasyon veya başka suretlerde kendini göstermiştir.

Özetle, insanlık öyle veya böyle, bir ölüm ötesi hayata inanmış, peygamberlerin tebliğ ettiği hakiki ahiret inancını zaman zaman unutsa da vicdanlardan yükselen ve ahiretin varlığına şehadet eden ebedî yaşama arzusunu başka yollarla tatmin etme yolunu tutmuştur.(7)

İlave bilgi için tıklayınız:

Tarih Boyunca Çeşitli Toplumlarda Görülen Ahiret İnancı Nasıldı ...
Yahudilik'te Âhiret İnancı Nasıldı?
Hristiyanlık'ta Âhiret İnancı Nasıldı?
Cennet ve cehennem, uydurma mı?

Dipnotlar:

1. Zâriyât, 51/56.
2. Mülk, 67/2.
3. bk. Abdulvehhâb Şa'rânî, el-Yevâkıt ve'l-Cevâhir fî Beyâni Akâidi'l-Ekâbir, 2. bsk. Darû'l-Marife, Beyrut, tsz. II, 144; Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm, Bilmen Yay., İstanbul, 1972, s. 319.
4. Burada, ilkel tabiri yerine basit demeyi uygun gördük, zira ilk toplumları ilkel, vahşi, dağ adamı diye nitelemek, Batılı gururun bir ifâdesi olarak söylenmiştir ve hakikâtte doğru değildir (bk. Sadık Kılıç. Mitoloji Kitab-ı Mukaddes ve Kur'ân-ı Kerîm, Nil yay. İzmir 1993, s. 265).
5. Orhan Hançerlioğlu. İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İst, 1975, s. 26.
6.  Louis-Vincent Thomas. Ölüm (La Mort), çev., Işın Gürbüz, İletişim yay., İstanbul, 1991, s.117.
7. bk. Rahmetullah b. Halilirrahman el-Hindî, et-Tenbihât, Daru'l-Beşâiri'l-İslâmiyye, 1993, s. 58.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun