Evrimci yaratılış görüşünün tutarsızlığına dair ayetler var mı?

Evrimci yaratılış görüşünün tutarsızlığına dair ayetler var mı?
Tarih: 03.01.2019 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Evrimsel sürecin olmadığını gösteren ayet ve hadisler var mı?
- Tamam evrimsel sürecin ilk insanı Hz. Adem olsun..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle, insanın topraktan yaratılış merhalelerini bildiren ayetler evrim teorisi aleyhinde gözükmektedir. Her ne kadar diğer canlıların yaratılış merhaleleri tafsilatlı bir şekilde anlatılmasa da Kuran’da insanın yaratılış merhalelerinin tafsilatlı bir şekilde anlatıldığını görüyoruz. Bu ayetleri şöyle sıralayabiliriz:

“Sizi topraktan yarattıktan sonra beşer olarak yeryüzünde yayılmanız da O’nun ayetlerindendir.” (Rum, 30/20)

“Sizi çamurdan yarattı...” (En’am, 6/2)

“İnsanı süzülmüş çamurdan yarattık.” (Mü’minûn, 23/12)

“Onları yapışkan bir çamurdan yarattık.” (Saffat, 37/11)

“Gerçekten biz insanı kara çamurdan oluşmuş kuru balçıktan yarattık.” (Hicr, 15/26)

“İnsanı kiremit gibi sertleşmiş balçıktan yarattı.” (Rahman, 55/14)

Görüldüğü üzere bu ayetlerde insanın yaratılış safhaları tafsilatlı bir şekilde ifade edilmektedir. Buna göre insanın yaratılışı toprakla başlamış, çamur, süzülmüş çamur gibi merhalelerden geçmiş, sonra kiremit gibi sert bir yapıya kavuşmuştur. Bu merhalelerde anlatılanın ilk insanın yaratılışı olduğu açıktır. Nitekim bu nevi ayetlerin bazılarının devamında bu yaratılıştan sonra meleklerin Âdem’e secde etmeye davet edilmelerinin zikredilmesi de bu kanaati desteklemektedir.

İlk ayette insanın topraktan yaratıldığı ifade edildikten sonra yeryüzünde yayıldığının belirtilmesi, yeryüzünün muhtelif bölgelerine yayılmış çeşitli ırkların topraktan yaratılmış olan Âdem’in soyundan geldiğine işaret etmektedir. Nitekim bir hadis-i şerifte de Hz. Âdem’in yeryüzünün çeşitli bölgelerden alınan bir kabza topraktan yaratıldığı, bundan dolayı Âdemoğullarının çeşitli renklerde olduğu ifade edilmektedir. (bk. Ebû Dâvûd, Sünnet, 16; Tirmizî, Tefsîr, 2/1; Müsned, IV, 400, 406)

Bu tür ayetlerde çoğul kipinin kullanılması, yani “sizi topraktan yarattı” ifadesinin kullanılması evrimci yaratılışı savunanlar tarafından, kastedilenin Hz. Âdem değil de bütün insanlar olduğu, çünkü hepsinin menşeinin toprağa dayandığı şeklinde yorumlanmıştır.

Hâlbuki “sizi topraktan yarattı” ifadesinden kastedilen, Hz. Âdem’in topraktan yaratılmış olmasıdır. Çünkü Âdem (a.s) topraklan yaratılınca diğer insanlar da dolaylı olarak topraktan yaratılmış sayılırlar. Dolayısıyla “sizi topraktan yarattı" ifadesindeki "sizi", “babanız Âdemi” manasındadır. Böyle bir üslup yani insanları atalarının yerine koyarak onlara hitap etmek, atalarının yaptıklarını onlar yapmış gibi ifade etmek veya atalarına verilen nimetleri onlara verilmiş gibi zikretmek Kur’an’da sıkça karşılaşılan bir durumdur. Örneğin,

“Ey İsrailoğulları, Allah’ın size olan nimetini hatırlayın…” (Bakara, 2/40, 47, 122),
“Su kabarınca sizi gemide taşıdık.” (Hâkka, 69/11)

ayetlerindeki “siz” ifadesinden maksat, aslında o dönemdeki insanların atalarıdır. Ataları için yapılanlar, onlar için yapılmış gibi anlatılmaktadır.

Gerçi diğer insanlar da menşe itibariyle topraktır. Çünkü insan bitki ve hayvanlardan gıdalanmaktadır. Etini yediğimiz hayvanlar da bitkiler vasıtasıyla beslenmektedir. Bitkiler ise gıdalarını topraktan almaktadır.

Dolayısıyla toprak üzerindeki diğer canlılar gibi bizler de dolaylı olarak topraktan yaratılmaktayız. “Toprak üzerindeki her şey topraktır.” sözü de bu gerçeğe işaret etmektedir.

Ancak burada dikkat edilmesi, gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir nokta var. Eğer insanın yaratılışıyla ilgili ayetlerde sadece toprak (turab) kelimesi kullanılmış olsaydı, o zaman bu ayetlerle böyle bir mananın kastedilmesi (yani sadece Hz. Âdem değil de bütün insanların toprak menşeli olarak yaratıldığının kastedilmesi) de ikinci bir ihtimal olarak düşünülebilirdi. Hâlbuki yukarıda takdim ettiğimiz ayetlerde görüldüğü gibi, insanın yaratılışı anlatılırken sadece toprak değil, çamur, süzülmüş çamur, yapışkan çamur, sertleşmiş çamur ifadelerinden de bahsedilmektedir.

Dolayısıyla bu ayetlerde ilk insan olarak yaratılan Hz. Âdem’in topraktan nasıl yaratıldığının ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı açıktır. Diğer ilahi kitaplarda anlatılanlar ve sahih pek çok rivayet de bu durumu desteklemektedir.

Bu ayetlerde toprağın çeşitli merhalelerinin zikredilişi evrimci yaratılış anlayışına, yani Hz. Âdem’in doğrudan topraktan değil de maymunsu varlıklardan geldiğini savunan anlayışa ters düştüğü içindir ki, bu merhaleler (çamur, sertleşmiş salsal gibi ifadeler) tekellüflü yorumlarla tevil edilmeye çalışılmıştır. (Örnek olarak bk. İslamoğlu, 2016, 135 vd.)

“İnsan’ı yaratmaya çamurdan başladı. Sonra onun neslini hakir bir sudan yarattı.” (Secde, 32/7-8)

ayetinde ilk insanla diğerlerinin yaratılışı arasında ayrım yapılıyor. Bu ayette, “insan”dan maksadın Âdem, “neslehu” (onun nesli) ifadesinden maksadın da onun neslinden gelen diğer insanlar olduğu açıktır.

Allah’ın “Âdem’e secde edin!” emrine karşılık, İblis’in “çamurdan yarattığın bir kimseye mi secde edeceğim” (İsra, 17/61) diyerek secdeden imtina etmesi de, Hz. Âdem’in doğrudan çamurdan yaratıldığı, bunun için İblis tarafından hakir görüldüğü ve çamurdan yaratılan kişinin Hz. Âdem olduğu konusunda açık bir delildir.

“Sizi bir tek kişiden (nefs-i vâhideden) yarattı, ondan da eşini yarattı.” (A’râf, 7/189)

ayetinde de Yüce Allah insanlara hitaben onları bir tek kişiden (nefs-i vâhide’den) yarattığını haber vermektedir.

Bütün tefsirler bu nefsin (kişinin) Hz. Âdem olduğu ve ondan yaratılan eşinin de Hz. Havva olduğu konusunda ittifak halindedirler. Hz. Âdem’in yaratılışıyla ilgili hadis-i şerifler bu manayı ifade ettiği gibi, bu konuda Tevrat’taki ifadeler de müfessirlerin yorumlarını desteklemektedir.

Ayetin manası böyle olmakla birlikte, “nefs” kelimesi Türkçeye geçtiği, yani Türkçeleştiği için meallerde aynen kullanılmakta, “sizi bir tek nefisten yarattı” diye mana verilmekte, bazen de “sizi bir tek özden yarattı” şeklinde tercüme edilip bu nefse öz, cevher gibi manalar verilmektedir.

Böylece ayetin manası kapalı hale gelmekte nefs, öz veya cevher ile ne kastedildiği net olarak anlaşılmamaktadır.

Ayrıca bu durumda ayetin manası “Sizi bir tek özden yarattı ve o özden de eşini yarattı”  gibi bir hal alır ki, bu durumda -Hz. Âdem zikredilmemiş olacağından- “özün eşi” gibi bir anlam oluşmakta, “eş”in zikredilmesinin bir anlamı kalmamaktadır. Bizce bu ayetteki nefs-i vâhidenin “bir kişi” manasında olduğu açıktır.

Keza bu kelimeye “tek veya aynı cins / tür” manası vermek (bu tür yorumlar için bk. Mustafa Öztürk, Kur’an ve Yaratılış, 2016, s. 161 vd.) de tutarlı değildir. Çünkü bu durumda da ayetin manası “Sizi bir türden / cinsten yarattı ve o türden / cinsten de eşini yarattı.” olur ki, bu durumda da ayetin manası anlaşılmaz, kapalı bir hale dönüşmektedir. Ayrıca bu durumda ayete “sizi yarattık” diye başlanınca devamında “zevcehâ / eşini” değil de “ezvâceküm / eşlerinizi” denilmesi beklenirdi.

Dolayısıyla ayetin manası da yukarıda zikrettiğimiz üzere “Sizi bir tek kişiden yarattı, ondan da eşini yarattı.” şeklindedir.

Nitekim “Sizin yaratılmanız ve yeniden diriltilmeniz ancak nefs-i vâhidenin (bir tek kişinin) yaratılıp diriltilmesi gibidir.” (Lokman, 31/28) ayetinde nefs-i vâhidenin “bir tek kişi” manasında olduğu gayet açık olduğu gibi, bu ayetteki nefs-i vahideden maksadın bir tek kişi olduğu da o derece açıktır. Ve bu bir tek kişi ilk insan olan Âdem’dir.

Nisa suresindeki benzer ayette devamla “… ve o ikisinden (minhumâ) pek çok erkek ve kadınlar yaratıp yeryüzüne yaydı.” (Nisâ, 4/1) ifadesi de bu ayette belirtilenlerin iki kişi (Âdem ve Havva) olduğunun ve Âdem ve Havva’nın bütün insanların ebeveyni olduğunun ayrı bir delilidir.

“Allah katında İsa’nın misali Âdem gibidir. Onu topraktan yarattı sonra 'Ol!..' dedi, o da oluverdi.” (Al-i İmran, 3/59)

ayeti de Âdem (a.s)’ın ilk insan olduğunun ve doğrudan topraktan yaratıldığının en açık ve önemli delillerindedir. Çünkü bu ayette Hz. İsa’nın babasız olarak dünyaya gelişine inanmayan, böyle bir şeyin imkansız olduğunu iddia eden Yahudilere ve İsa (a.s)’nın babasız olarak dünyaya geldiğinden hareketle, onu ilahlaştıran ve Allah’ın oğlu olduğunu iddia eden Hristiyanlara karşı cevap olarak Yüce Allah, bundan daha ilginç bir yaratma örneği zikrederek Hz. İsa’nın yaratılışının Hz. Âdem gibi olduğunu söylüyor. Yani, böyle bir şeyi aklınız almıyorsa, işte size bunun daha ilginç bir örneği olan Âdem, Allah onu hem annesiz hem de babasız olarak direkt topraktan yarattı, ona ol dedi, o da oluverdi denilmiş oluyor. 

Âdem nasıl ki bir baba olmaksızın topraktan yaratılıp Allah’ın kün (ol) emri neticesi hayat kazanıp insan olmuşsa, Hz. İsa’nın durumu da öyledir. Onu ana-babasız yaratan bunu da babasız yaratabilir deniyor.

Böylece bu ayet Hz. İsa’nın babasız olarak mucizevi bir yaratılışla yaratılmasını, daha hayret verici bir durumla yani hem anne hem de babasız olarak Hz. Âdem’in topraktan yaratılmasıyla anlattığı gibi, bir taraftan da Hz. Âdem’in yaratılışının da Hz. İsa’nın yaratılışı gibi mucizevi olup ani ve def’i bir surette topraktan meydana getirildiğini belirtmiş oluyor.

“Ben sizin için çamurdan bir kuş yapar ve ona üflerim, Allah’ın izniyle derhal bir kuş oluverir...” (Al-i İmrân, 3/49)

ayeti, Hz. İsa’nın eliyle Allah’ın kuş şekli verilmiş bir çamur parçasına hayat verişini anlatırken, bu işin ne kadar kolay ve çabuk olduğunu da gösteriyor. Böylece canlıların nasıl yaratıldığına dair ipuçları veriliyor.

Keza, bu çamur parçasının kuşa dönüşmesi için milyonlarca yıl beklenmediği tam aksine bir anda gerçekleştiği gibi, Âdem’in de çamurdan insan haline geçmesi için (evrimci yaratılışçıların iddialarının aksine) milyonlarca yıla gerek olmadığı açıkça anlaşılır.

“Ve Allah Âdem’e bütün isimleri öğretti...” (Bakara, 2/31),
 “Rahman, insanı yarattı, ona beyanı öğretti.” (Rahman, 55/1-4)

ayetleri de ilk insanın bizler gibi konuşmayla mücehhez yaratıldığını gösteriyor. Keza, İsa (a.s)’ın daha kundaktaki bir bebek halindeyken annesinin işareti üzerine “Ben Allah’ın kuluyum...” diye söze başlayarak konuşması gösteriyor ki, Âdem (a.s) da yaratılması tamamlandıktan sonra derhal konuşabilir. Konuşması için uzun devirlere ihtiyaç yoktur.

“Ademoğlunu mükerrem kıldık ...” (İsra, 17/70),
“İnsanı en güzel kıvamda yarattık.” (Tîn, 95/4)

gibi, insanın değerli bir varlık olduğunu bildiren ayetler, insanın başka türlerden değil, ayrı bir surette müstakil olarak yaratıldığını, maymun vs. hayvanlarla uzak-yakın bir akrabalığının bulunmadığını göstermektedir.

Nitekim Allah’ın emirlerine karşı gelmekte ısrar eden İsrailoğullarından bir gruba “Aşağılık maymunlar olun!” (A’râf, 7/166) dedik ifadesindeki, hâsiîn (aşağılık kimseler) ifadesi gösteriyor ki, maymun Allah nezdinde insana nispetle aşağı bir mahlûktur. Şu halde insanı ayrıca yaratmak kendisi için çok kolay bir iş olduğu halde, Allah’ın insanları maymun veya maymun benzeri canlılarla akraba kılması düşünülemez.

“Yarattığı her şeyi güzel yarattı...” (Secde, 32/7),
“...Her şeyi mükemmel yaratan Allah’ın sanatı...” (Neml, 27/88),
“...Rahman’ın yarattığında / mahlukatında bir kusur / düzensizlik göremezsin...” (Mülk, 67/3)

gibi ayetlerde, kainattaki varlıkların ve canlıların en mükemmel bir surette yaratıldığı, kusursuz oldukları bildirilmektedir.

Bu durum da evrim teorisi aleyhine açık bir delildir. Çünkü bu teoriye göre canlıların organları yavaş yavaş gelişmiş, çevreye ayak uydurmuştur. Yani mükemmel bir canlı yoktur, sürekli değişen ve gelişen canlılar vardır. Halbuki hakikatte her varlık ve canlı mükemmeldir. İlkel, basit zannedilen canlılar dahi mükemmel ve kusursuzdur. Nitekim İslâm âlimlerinin ifade ettiği gibi, “لیس فی الإمکان أبدع مما کان” yani “imkân dairesinde var olandan daha mükemmeli yoktur.” Yani varlıklar en mükemmel suret üzere yaratılmışlardır. Daha mükemmeli ileri sürülemez. İnsanoğlu hiçbir varlık için "Şöyle olsaydı, daha iyi ve güzel olurdu." diyemez. Kusurlu, noksan gördüğü şey hakikatte kendi bakış açısındadır.

Sonuç olarak, Kur'an ayetlerinde evrimi destekleyen bir ifade olmayıp, aksine bazı ayetlerin türlerin müstakil olarak yaratıldığına işaret ettiğini, ilk insan olan Âdem’in topraktan yaratıldığı hususunun ise, sarih ifadelerle belirtildiğini söyleyebiliriz.

Bu konuda aksi görüşler ileri sürenlerin ellerinde kat’i bir delil olmayıp, delil olarak ileri sürdükleri şeyler, kendi görüşleri istikametindeki yorum ve tahriflerden başka bir şey değildir. Başka bir ifadeyle onlar ancak zanna tabi oluyorlar.

Zanna tabi olmak ise, bilimsel bir yaklaşım olamaz. Ayette ifade edildiği gibi,

 “...Zan hakikat adına bir şey ifade etmez.” (Necm, 53/28)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun