Göklere doğrudan Mekke’den mi çıkıldı?

Tarih: 09.02.2024 - 15:45 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Miraç hadisesinin anlatıldığı hadis-i şeriflerde Buhari ve Müslim'in birbirleriyle çatıştığı söyleniyor. Örneğin: Buhari hadisinde Peygamber Efendimizin Mekke'den göğe çıkarıldığı mı anlatılıyor?
“− Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. «− Gelen kim?» denildi. «− Cibrîl!» dedi. «− Berâberindeki kim?» denildi. «− Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi. «− Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi. «− Evet!» dedi. «− Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hazret-i  Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm."

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Hz. Peygamber (asm) Efendimiz, Mekke’den doğrudan Miraca çıkmamıştır.

Bu mucize, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yani Mekke’den Kudüs’e gidiş ve oradan da yükseklere çıkış şeklinde olduğundan kaynaklarda daha çok “İsra ve Miraç” şeklinde geçer. Ancak Türkçe’de Miraç kelimesiyle her ikisi de kastedilir.

İslami kaynaklarda genellikle ele alındığı şekliyle Miraç hadisesi iki safhada meydana gelmiştir.

Resul-i Ekrem’in (asm) bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yaptığı yolculuğa İsra, oradan göklere yükselmesine Miraç denilmiştir.

İsra ve miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur’an’da, İsra ve Necm surelerinde anlatılmıştır. İlgili ayetler şöyledir:

“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren o zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır o! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören odur.” (İsra, 17/1)

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Münteha’da gördü. Ki, onun yanında Meva Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm, 53/7-18)

- Buhari, İsra hadisesini namazın farz kılınması münasebetiyle anlatmış, Mirac olayını ise göklere çıktığına dair bilgiler için zikretmiştir. Bu sebeple, bazıları Buhari’nin bu tavrını onun iki olayı ayrı ayrı vuku bulduğu kanaatinde olduğuna yorumlamışlardır.

İbn Hacer’in de bildirdiğine göre, Buhari’nin bu tavrı onun İsra ve Miraç olaylarını ayrı vakalar olarak değerlendirdiği anlamına gelmez. Her bir olayın ayrı hususiyetleri olmakla beraber, özellikle onun İsra olayını anlatırken, namazdan söz etmesi, miraç ile İsra’yı aynı gecede olduğuna dair kanaatini göstermektedir. Zira namaz Miraçta farz kılınmıştır. (bk. Fethu’l-Bari, 7/196-197)

- Bu iki olayın aynı gecede vuku bulduğuna dair görüş beyan eden hadis, fıkıh ve kelam âlimlerinin icmaı / âlimlerin cumhurunun bu görüşü de bunun en büyük delilidir. (bk. Fethu’l-Bari, a.y.)

- Denilebilir ki, Kuran’da önce İsra sonra miraçtan söz edilmesinin, bazı hikmetleri yanında, en önemli hikmetlerinden biri şudur ki:

Mirac olayını anlatan Necm suresi daha önce olmasına rağmen, ondan sonra inen İsra suresinin ondan önce yer alması elbette önemli bir hikmete mebnidir. Miraç gibi Hz. Peygamberin (asm) ilk vahiy aldığı Kadir Gecesi'nden sonra en büyük değere sahip bir gecenin gösterdiği mucizenin ispat edilmesi de çok önemlidir.

 Zira, “Leyle-i Mi'rac, ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir.” (bk. Bediüzzaman, Şualar, s. 499)

Kuran’ın tanzimi işin hikmet yönüne baktığı için bu tertibin şöyle bir hikmetine işaret etmekte fayda vardır:

Kadir Gecesi'nde kâinatın sultanı tarafından Kuran vahyi ile Hz. Muhammed (asm) ile insanlık camiası ve cin taifesi namına belki bütün kâinat adına bir iletişim kurmuştur. Bu iletişim iddiasının doğruluğunu tasdik etmek için bu iletişim hattını gözler önüne seren Kuran’ı i’caz mührüyle mühürlemiştir.

Yaklaşık 12 sene sonra bu iletişim hattını yeniden nazara vermek hikmetiyle İsra-Miraç seyahatini düzenlemiştir. Kadir Gecesi'ndeki iletişimi i’caz ile mühürleyip tasdik ettiği gibi, bu ikinci Kadir Gecesi'ni de mühürleyip tasdik etmesi öngörülmüştür.

İşte miraca / göklere doğrudan çıkarmayıp İsra yoluyla seyahat etmesi bu olayı da tasdik etmeye yöneliktir. Çünkü bu olay doğrudan Mekke’den göklere doğru tahakkuk etseydi, Hz. Peygamberin (asm) bunu insanlara ispat etmesi âdeta imkânsız olacaktı. Zira tamamen gaybi bir seyahatin ispat edilmesi mümkün değildir.

Bu sebeple, asıl maksat miraç olsa da onun bir mukaddimesi olarak İsra olayının gerçekleştirilmesi son derece hikmetli olmuştur. Nitekim Efendimiz (asm), bu olayı, yolda karşılaştığı kervanların durumu, Mescid-i Aksa’nın o anki durumu, kervandaki birinin meşrubatını içmesi, filan günde kervanın gelişinin, Güneş'in doğmasına eşlik etmesi gibi insanları ikna ve tatmin eden hususların gösterilmesi, ancak yerde cereyan eden bir olayla mümkündür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun