Hz. Musa'nın kıssası Kur'anda neden sıkça tekrar edilmektedir?

Tarih: 13.06.2020 - 14:11 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

وَهَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰى ​“Musa'nın haberi sana geldi mi?” (Taha, 20/9)

Hz. Musa'nın kıssası Kur'anda sıkça tekrar edilir. Ancak bu tekrar tümüyle aynı olmayıp, bir pazılın parçaları gibi birbirini tamamlar. Kıssada Firavun, Haman, Âl-i Firavun, Firavunun ordusu, sihirbazlar, Karun gibi figürler vardır. Bunlar dikkatle incelenirse, hemen her devirde emsallerini görebileceğimiz tiplemelerdir. Şöyle ki:

Firavun, siyasî zulüm ve istibdatta bir alem (prototip) durumundadır. (Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, V,3755; Ayrıca bk. Kâdiri, II, 230) Halkını kendisine kul-köle yapmıştır. "Ben en yüce Rabbinizim." demiş, "Size ancak kendi görüşümü söylüyor ve sizi ancak doğru yola sevkediyorum." şeklinde yaldızlı cümlelerle onları kandırmaya çalışmıştır. (bk., Zuhruf, 43/54; Naziat, 79/24, Mü'min, 40/29) 

Haman, Firavun'un veziridir. Emirler Firavun'dan olmakla beraber, icraatlar Haman’dandır. (bk. Kasas 28/6, 8, 38; Ankebut,  29/39 ve Mümin 40/24 ve 36)

Âl-i Firavun, Firavun'un etrafındaki kalburüstü bürokratlar, önde gelen yetkili kişiler, kendileriyle meşveret edilen seçkin insanlardır. (Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 2227-2228) Cenâb-ı Hak, Benî İsrail’e olan nimetlerini sayarken, “hatırlayın, sizi Âl-i Firavun'dan kurtarmıştık…” hatırlatmasını da yapar. (Bakara, 2/49) Yapılan zulümlerin temsilcisi Firavun olmakla birlikte, işi yapan bu kimselerdi. Çünkü Firavun, yaptıklarını bunların eli ve bunların hizmeti ile yapmıştır. (Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, I, 348) Kur’an’ın bu ifade tarzını, günümüzde “Lenin ve Leninizm” örneğiyle daha iyi anlayabiliriz. Lenin, komünizmin temsilcisidir. Fakat bütün zulümler sadece onun şahsından çıkmamış, icraatını etrafındakilerle gerçekleştirmiştir.

Firavun'un ordusu, istibdadının en önemli dayanaklarındandır. (Mesela bk. Kasas 28/39-40) Sihirbazlar, Firavun'un emriyle halkın gözünü boyamaktaydı. (Mesela bk. A'raf 7/116) Günümüzde medyaya tekabül ettiğini söyleyebiliriz.

Karun ise, ekonomik güçte bir prototiptir. Günümüzde siyasi istibdada destek olan “para babalarının” Hz. Musa dönemindeki temsilcisidir.

Bazı Mesajlar

Kuran'da en fazla tekrarlanan kıssa, Hz. Musa'nın kıssasıdır. Değişik surelere serpiştirilen bu kıssa, pek çok mesajlar taşımaktadır. Bunları şöyle açabiliriz:

Teskin ve teselli: Ey Peygamber! Musa, Firavun ve etbaına sonunda galip geldiği gibi, sen de zamanının Firavunlarına ve yandaşlarına galip geleceksin.

Kâfirleri tehdit: Ey kâfirler! Firavun ve adamlarının dillere destan kötü akıbetlerini görüyorsunuz. Eğer iman etmezseniz, sizin de akıbetiniz onlar gibi olacaktır.

Münafıkları ayıplama: Ey münafıklar! Dinde samimi olun. Yoksa kâfirlerin başına gelen sizin de başınıza gelecektir.

Yahudileri kınama: Ey Kur'an'a muhatap olan Yahudiler! Ecdadınız, kendilerine peygamber olarak gönderilen Musa'ya çok çektirdiler, bundan dolayı büyük mahrumiyetler ve zilletler yaşadılar. Onların hallerinden ibret alın da onların düştükleri hatalara düşmeyin, size ve bütün insanlığa gönderilen Hz. Muhammed’e (asm) ve ona verilen Kuran’a uyun.

Bazı Hikmetler

Kıssa-ı Musa’dan bazı hikmetler şöyle özetlenebilir:

1. Her kavmin Firavunu vardır, Musası da çıkmalıdır.

2. Musalar Firavunlara gitmeli ve yumuşak bir dille anlatmalıdır.

3. Musalar Firavunlarla mücadelede hemen sonuç elde edemeyebilirler, fakat “akıbet müttakilerindir.”

4. Hürriyet ortamının olmadığı durumlarda, evlerde toplanıp geleceğin altın nesli yetiştirilmelidir.

5. İnsandaki nefis Firavuna, kalp de Musa'ya benzer. Musa-Firavun mücadelesinin bir benzeri, iç dünyamızda yaşanmaktadır. Hemen her insanın nefsi, Firavun olmaya müheyyadır.

6. Kıssa-i Musa'da nazara verilen kıssanın kahramanları, hemen her devirde ve hemen her toplumda karşımıza çıkabilir. Şöyle ki:

Firavunun başyardımcısı Haman isimli veziri idi, ayrıca âl-i Firavn denilen hanedanı ve yakın çevresi vardı. Yapacaklarını bunlar vasıtasıyla yapıyordu. Keza, ordusu vardı, onun gücüyle icraatta bulunuyordu. Karun, kendisine ekonomik destekte bulunuyor, Belam tiplemesiyle anlatılan ehl-i ilim, icraatlarına fetvacı oluyordu. Bir de sihirbazları vardı, bunlarla halkın gözünü boyuyordu.

7. Firavunun despot idaresi altındaki insanlara ilâhî mesajı ulaştırmaya çalışan Hz. Musa ve Harun'a, Cenab-ı Hak şu talimatı verir:

"Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıble / merkez yapın, namazı kılın. Müminleri müjdele!"

Bu talimatta, mescid merkezli bir teşkilatlanmaya işaret vardır. O günün ehl-i imanı, o zor şartlar altında böyle evlerde bir araya gelecek, birbirleriyle görüşüp tanışacaklar, dertlerini paylaşacaklar, beraber ibadet edecekler ve kuvvetleneceklerdir. Bu tür faaliyeti, bir nevi "seracılık" olarak görebiliriz. Katı bir despotizm uygulanan iklimlerde, ancak bu tür seracılık faaliyetleriyle başarı sağlanabilir.

Hz. Peygamberin (asm) Mekke döneminde Erkam'ın evini böyle bir merkez yapması, benzeri bir seracılık uygulamasıdır. Hz. Peygamber (asm) Mekke'den Medine'ye hicret sonrasında ise, müstakil bir mescidi faaliyet merkezi olarak seçer. Mescid-i Nebevi, o günün Müslümanlarının

- Hem namaz kıldıkları bir mabet,

- Hem toplandıkları bir salon,

- Hem ders aldıkları bir medresedir.

Hz. Peygamber (asm) Efendimizin bu uygulaması, ilk İslâm üniversitelerinden Camiü’l-Ezher ve emsaline modellik teşkil etmiştir. İslam alemi uzun asırlar boyu böyle merkezî mescitlerde eğitim görmüş, buralarda halka açık ders halkaları meydana getirilmiştir. Avrupa'nın belli başlı köklü üniversiteleri, İslâm âlemindeki mescit merkezli eğitim sistemini esas almışlar, ancak caminin yerine kilise koymuşlardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun