İdrar konusunda vesvese yapanlara, Peygamberimizin tavsiyesi nedir?

İdrar konusunda vesvese yapanlara, Peygamberimizin tavsiyesi nedir?
Tarih: 31.01.2016 - 00:48 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Tuvalet ihtiyacımı giderdikten sonra sık sık vesvese ediyorum. İdrar akıntısı devam ediyor zannıyla sürekli tekrar tekrar abdest alıyorum. Bu durum zaman zaman namazımın kazaya kalmasına bile neden olabiliyor.
- Bu vesveseyi kökten kesecek bir hadis var mı?
- İstibra nasıl yapılır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Küçük abdest bozduktan sonra idrar akıntısının kesilmesi için beklemeye istibra denir.(1) Peygamber Efendimiz (asm), “Biriniz bevlettiğinde erkeklik uzvunu üç kere sıyırsın.”(2) buyurarak istibrayı tavsiye etmiştir.(3)

Taharetlendikten sonra kişi, idrar yolunda idrarın çıkma ihtimalinden iyice emin olması bakımından da başkalarının dikkatini çekmeyecek şekilde, biraz yürümek, hafifçe öksürmek, ayakları hareket ettirmek, kımıldamak gibi, bazı metotlardan birisini yapabilir.

Şayet akıntı gelecek olursa tekrar taharetlenir (istinca yapar, yıkar) ve abdestini alır.

İstibranın yapılışı, genellikle insandan insana değişir: Kimi, hafifçe bir sıyırmakla; kimi, öksürmekle yapabilir; kimi de bunların hiçbirine ihtiyaç duymadan biraz bekleyerek bunu sağlayabilir. Şayet, küçük abdesti bozduktan sonra, istibra yapmadan, hemen abdest alınırsa, bu sakıncalı olabilir. Çünkü idrar yolundaki kalıntılar, abdest aldıktan sonra çıkarsa abdest bozulur,(4) namaz da olmaz. Ayrıca, elbise kirlenir ve idrar, el ayasından fazla miktarda olduğunda yine namaza engel olur. Bu bakımdan istibra yapmanın büyük önemi vardır.

İdrar akıntısının kesilmesi kişiden kişiye değişebilir: Bazı kişilerde çabuk, bazı kişilerde de biraz gecikmeli olabilir.

Fakat bazı kişiler, istibra yaparken, normal şartlarda yukarıda söz konusu edilen ve kendisine en uygun olan metotlardan birini yapması yeterli olmasına rağmen, aşırılığa kaçarak idrarının kesilmediği vesvesesine kapılır ve abdestini bozduktan sonra istibra yapmak maksadıyla tuvalette ya da dışarıda uzun süre beklerler, yürürler, hatta bu yüzden de cemaatle namaz kılmayı kaçırırlar.

Böyle kişilerde şayet anormal (patolojik) bir rahatsızlık varsa idrar tahlili yaptırması ve tıbbî bir rahatsızlık tespit edildiğinde tedavi görmeleri lazımdır.

Eğer bu durum bir vesvese haline geldiyse, bu konuda Peygamber Efendimiz (asm)'in şu tavsiyesine uyarak şeytanın vesvesesinden kurtulmaları gerekir:

“Cebrâil (bana) geldi ve: 'Ey Muhammed! Abdest aldığında (avucuna biraz) su alıp (avret mahalline) serp.' dedi.”(5)

İbnu Mâce’nin rivayetinde de “Cebrâil bana abdesti öğretti ve abdest aldıktan sonraki çıkacak idrar (şüphesin)den dolayı elbisemin altına su serpmemi emretti.”(6) buyrulmaktadır.

Bu şekilde su serpmenin sebebi, vesveseyi gidermek içindir(7) ki, elbisesinde yaşlık hisseden kişi, bu hissin su serpintisinden geldiğine hamlederek vesveseden kurtulmuş olur.(8)

Demek ki idrardan sonra gerekli uygulamaları yapmasına rağmen vesvese ederek idrar akıntısının devam ettiğini zannedenler, Peygamber Efendimizin tavsiyesine uyarak bu tür vesveselerden Allah’ın izniyle kurtulurlar.

Çünkü vesvese eden kişi, abdest aldıktan sonra, idrar yolundan bir ıslaklığın çıktığı hayaline kapılıyor. Dolayısıyla abdestin bozulması şüphesi doğuyor. Abdest alındıktan sonra kilotun ön kısmına su serpilip avret mahalli ıslatılınca böyle bir vesvese ve hayal önlenmiş olur.

Din kolaylıktır. Dinimizin bize sağladığı kolaylıklardan istifade ederek, hem hayatımızı kolaylaştırmış hem de şeytanı çatlaşmış oluruz.

Dipnot:

1) İbn Manzur, I, 33; Geniş bilgi için bkz. Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük İslâm İlmihali, İst. 1992, s. 70; İSAM (heyet), İlmihal, İst. ts. I, 193–194; Sofuoğlu, s.199.
2) Heysemî, Ali b. Ebî Bekir, Mecmeu’z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevâid, Beyrut, 1982, I,207.
3) Erkekler, küçük abdestini bozduktan sonra, sol elinin işaret parmağı altta, başparmağı da üstte olmak üzere tenasül uzvunu dipten uca doğru hafifçe birkaç kere sıyırmak suretiyle idrar akıntısının yolda kalmamasını sağlarlar, sonra da taharetlenirler.
4) Zihnî, Mehmed, Nimetü’l-İslâm, İst. 1398/1977, 57.
5) Tirmizî, Tahâret, 38.
6) İbn Mâce, Tahâret, 58; Ahmed b. Hanbel, V, 203.
7) İbnu’l-Esîr, Mecduddin, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, Beyrut, ts. V, 69; Fıkhî açıklamalar için bkz. Serahsî, I, 86.
8) Zihnî, Nimetü’l-İslâm, 57.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun