İnsan bencil ve egoist bir varlık olduğu için mi inanır?

Tarih: 18.09.2019 - 09:08 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Filozof Feuerbach'ın ve Freud'un dinler ile alakalı teorisine ne diyorsunuz?
- Feuerbach'ın teorisi kısaca budur: 
- İnsan bencil ve egoistik bir varlıktır. 
- O yüzden kendi egosunu tatmin etmek için ve kendisinin sonsuz / ebedî kalması için ölümden sonraki hayata ve bunun olması içinde bir yaratıcıya inanmaya başlaması vardır. 
- Artı: Freud'un teorisin'de de ilk önce insan daha doğarken ve büyürken, babasından korkar ve aynı zamanda babasına karşı hayranlık beslermiş. Çünkü o hem aileyi koruyan güçlü kişi hem de herkesi kendi emrine bağlayan kişiymiş. Onun ailesindeki büyük reisliğini ve kudretini görerek çocuklarda onun gibi olmak isterlermiş. Kardeşleriyle toplaşır ve babasını katlederler. 
- Freuda göre böylece, babalarının kuvvetini alabilme inancıyla, ilk kanibalizm olayı ortaya çıkar. Ve o kardeşler daha kan dökülmemesi için, böylece kendi iktidarlarını korumak için, bölüşüp paylaşırlarmış. 
- Fakat insan üstüne sorumluluk almak istemezmiş. İnsan doğasında, en azından Freud'a göre, hep kolay işe kaçmak ve sorumluluk almamak varmış. Yani insanın içinde hep o korunma arayan çocuk varmış. Böylece babalarını bir tür idol oluşturup ona tapınırlar ve kendilerince sorumluluklarından kurtulur ve halen babaları tarafından korunma bulurlarmış.
- Ve bu zamanla anneye duyulan hürmetle bu idol anne figürüne dönüşmüş.
- (Freuda göre anne sevgisinin kaynağı çocuğun annesine duyduğu cinsel arzularmış; hani anne'den süt emerek vs.)
- Daha sonra bu idollar güçlü hayvanlar ile insan karışımına dönüşmüş. (Politeistik) işte hayvanlara tapanlar, yarı hayvan yarı insana taparken, helenistik tanrılar (işte zeus vs vs) falan derken bizim bu bildiğimiz tek tanrılı dinler ortaya çıkmış. 
- Bunlara ne diyorsunuz? 
- Bir de affedersiniz şu an aklıma geldi: Bir tane bilim adamı (Harald Lesch) şöyle demişti: 
"Önceden ilahlara ihtiyaç vardı, çünkü doğada olan şeyler açıklanamıyordu. Mesela şimşekler. Önceden insanlar bunu bir kişinin/ilahın yaptığını düşünürlerdi. Şimdi ise bilim geliştikçe tanrı kayboldu" demişti... 
- Buna da nasıl bir karşılık verirdiniz? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu tür çıkarsamalar bir başlangıç hipotezi oluşturarak, bu hipotezle tutarlı senaryo üretimi ile kendi doğruluklarını hipotezin sınırları içerisinde oluştururlar. Dolayısıyla tümden gelimci bir dogmatizme ve totolojiye sahiptirler.

Ancak genel anlamda deney ve gözlemler, bu tür savların dönemin bilimsel paradigmasını yansıtan kurgusal yapısını ortaya koymuştur. Örneğin “İnsan bencil ve egoistik bir varlıktır.” önermesi rahatlıkla farklı örneklerle çürütülebilecek bir kurgusal savdır. Zira pek çok insan bir diğeri için kendi bencil çıkarlarından vazgeçerek paylaşımda ve dayanışmada bulunabilmekte, hatta yaşamını bir başkası için feda edebilmektedir.

Dolayısıyla bu sav, asla tam olarak ispatlanamayacak bir yargıdır.

Bunun yerine "Bazı insanlar egoist ve bencildir." ifadesi daha gerçekçi ve doğrulanabilir olduğu kadar yanlışlanabilir bir ifadedir. Ölüm ötesi hayata olan inanç ya da bir yaratıcıya olan inanç egoyu güçlendirmek yerine onu zayıflatır ve mutlak karşısında basitliğini ve hiçliğini bildirir.

Freud’un Oedipus Kompleksi adı verilen yaklaşımı ise, günümüz bilimin ışığında mitolojiden beslenen ve çok ilkel kalan bir bilimsel senaryodur.

"İnsanın sorumluluktan kaçtığı ve sürekli kolayı aradığı" iddiası tikel olaylarla ve gözlemlerle kanıtlanamayacak boş bir savdan ibarettir. Günümüzde antropoloji ve psikoloji bilimi bize insan doğasının kapsamlı ve çoklu iç ve dış bileşenlere ait kompleks yapısını göstermektedir. Cinsel yönelimler ve doğum süreci binlerce faktör içerisinde sadece bir tanesidir. Üstelik cinsellik kendisinden sonraki süreçleri belirleyici olmaktan çok, farklı faktörlerin belirlediği bir ara konumu ifade etmektedir.

Tek tanrılı din demek, pek çok tanrıyı teke indirgemek ya da bir sürü ilahı bir ilahta birleştirmek değildir.

Tevhit inancı Allah Teala’nın misli ve benzeri olmayan mutlak tekilliğini kabul etmek demektir.

Freud’un zihnindeki ilah tasavvuru zaten paganist bir formda olduğu için, kendi ilahını ancak böyle bir temellendirme ile ortaya koyabilmiştir.

İslam öncesi paganist dönemde, kainattaki olayların kanun ve nedenleri bilinmediği için hayali ilahlar uydurulması ile Allah Teala ve ilahi isimlerinin faaliyetleri bilinmediği için, bilimsellik görüntüsünde çağdaş mitoloji uydurmaları benzerdir.

Allah Teâlâ el Âlim, eL Hâkim, el Musavvir, el Bari, el Kadir gibi isim ve unvanları ile eşyayı ilim ve hikmet üzerine yaratmaktadır. Bu nedenle de evrende birbirinden farklı, zıt, değişken ve bununla birlikte harmonik fizik kanunları ve nedensellik vardır. Ancak bu kanunlar kanun koyucunun uygulayıcı gücü olmaksızın birbirlerini elimine edecek bir karakterdedir.

İlim geliştikçe batıl inançlar sarsılmaktadır. Ancak mutlak bir ulûhiyetin sonsuz yaratma tecellileri ise sürekli doğrulanmaktadır.

Bu konuda Arthur Peacocke’un ödüllü "Paths From Science Towards God" adlı eserine müracaat edilebilir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun