İslam Birliği arayışlarını sabote edenlere ne dersiniz?

İslam Birliği arayışlarını sabote edenlere ne dersiniz?
Tarih: 17.09.2023 - 08:16 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Yerli ve yabancı medyanın, İslam ülkeleri arasındaki yakınlaşma ve yumuşamayı sabote eden, ihtilafları abartan ve körükleyen tutumlara ne dersiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, insanlık tarihi, hayır-şer, iyi-kötü, iman-küfür, salih-fasık, mümin-kafir… olmuş ve kıyamete kadar da olmaya devam edecektir.

Bir Müslümana düşen görev, Allah’a ve canlı-cansız kullarına olan ödevlerini bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Başkalarının yaptıklarına değil, kendi yapmasına gerekenlere odaklanmalıdır.

Müslüman işini düzgün yapar, Allah’ın evrende ve dinde koyduğu kurallara uyarsa, haktan ve hakikatten sapanların sapması, ona zarar vermez, veremez:

“Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar vermez.” (Maide, 5/105)

Kuran-ı Kerim’de ve sünnette insanın aslı, farklı renklerde ve dillerde insan gruplarının yaratılma hikmeti, Müslümanlar arası sosyal ilişki (kardeşlik) ve bu ilişkinin gerektirdiği yardımlaşma, dayanışma ile ilgili birçok ayet ve hadis vardır.

Bunlara bakıldığında İslam’ın tasarladığı toplum modelinin “ümmet modeli” olduğu açıkça görülür. Ümmet, inanç birliğine dayanan, ırk, dil, renk, soy, coğrafi sınırlar gibi unsurların ayırıcı olmadığı büyük insan gurubunu, topluluğunu ifade etmektedir.

Ümmeti diğer insan topluluklarından ayıran önemli özellikler arasında iman, örneklik ve dünya üzerinde adalet, hürriyet ve güvenliğin tesisi vazifesi vardır. Yani Müslümanlar birlik olup bilimde, teknolojide, ekonomide, askerlikte, dünyanın en üstün gücüne ulaşmayı hedeflerken bunu, zayıf toplulukları sömürmek ve hizmetinde kullanmak için değil, yüce İslami ve insani amaçları gerçekleştirmek için isteyeceklerdir.

Çağımızda hakim güç ister tek merkezli olsun ister iki merkezli olsun, her iki durumda da yıllar boyu görüldü ki, gücü elinde bulunduranlar, bunu hem birbirini dengelemek ve caydırmak için hem de daha zayıf olan toplumları yönetmek, sömürmek, kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek ve kullanmak için devreye sokmuşlardır.

2023 yılı itibariyle 208 ülke var, bu ülkelerin kaderi beş iri ülkenin elinde, böyle bir dünya düzeni elbette bir gün patlak verecek mağdur ve mazlum ülkeler, bu zalim zinciri Allah’ın izniyle kırarak dünya düzeninde söz ve hak sahibi olacaklardır.

Görünürde ve slogan olarak insan hakları, demokrasi, adalet adına hareket eden, gerçekte ise zulmü, sömürüyü, ulusal –veya belli uluslar birliğine ait– çıkarı hedefleyen güç temerküzleri karşısında Müslümanların tek sığınakları, kendilerine (Müslüman gruplar birliğine) ait güç birliği olabilecektir.

Bosna, Çeçenistan, Keşmir, Kıbrıs, Kırım, Karabağ gibi onlarca tecrübe “Ümidin kes zaferden, gayrıdan (başkasından) imdad lazımsa.” mısraını teyit etmiştir.

Müslümanlar için tek çıkar yol ve kurtuluş ümidi, içte ve dışta birlik iken, neden yıllardan, hatta asırlardan beri bu amaca ulaşılamadı?

Bu sorunun şüphe yok ki, uzun makalelere veya kitaplara sığacak cevabı vardır, ancak burada iki sebebin altını çizmek istiyoruz:

1. Parçalanmış ümmetin ulus devletler şeklinde oluşmuş bulunan parçalarında sürdürülen çarpık ve çok defa parçalayan güçlerin yönlendirmesinde yürütülen eğitim, Müslümanların kafalarını karıştırmış, Müslümanlar arası birlik şuurunu ve iradesini ortadan kaldırmıştır.

2. Dünya güç dengelerini kontrol eden ve çıkarlarına uygun dengeleri korumak kendileri için ölüm-kalım meselesi olan dış güçler, bu dengeleri altüst edecek, çıkar çatışmasına yol açacak ve pastaya yeni ortaklar getirecek yeni güç temerküzlerine izin vermemektedirler.

Bunun için propaganda, eğitim, ekonomi ve siyaset başta olmak üzere her vasıtayı kullanmaktadırlar.

İslam ülkelerinin büyük bir kısmında yöneticiler, ümmeti temsil etme vasfından ve ehliyetinden uzak, yabancıların menfaatlerine hâdim kimselerden oluştuğuna (böyleleri işbaşına getirildiğine ve orada tutulduğuna) göre "İslam Birliği" başka bahara mı kalmaktadır?

Hayır! Her İslam ülkesinde mevcut çok sayıda Müslümanın, birlik amacıyla oluşturacakları sivil örgütler ve bu sivil örgütler arasında kurulacak bağ, sürdürülecek işbirliği ile bazı ülkelerin samimi ve etkili liderleri, kısa zamanda oyunları bozabilecek ve uzakları yakınlaştırabilecektir.

Ancak en önemlisi, her Müslümanın kendi içinde, bütün dünya Müslümanları ile kalp ve vicdan birliğini oluşturmasıdır; tek tek İslam binasının taşları düzelirse, zaten bina da düzelmiş olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun