Japonya depreminden sonra dünyanın yörüngesinin 10 cm. kaydığı söylenmektedir. Bu durum ateist sitelerinde Allah´ın yokluğunun ispatı olarak dillendirilmektedir. Bilgi verir misiniz?

Tarih: 07.04.2011 - 09:19 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Böyle bir mantık yürütmek ve bu mantığa göre bir karara varmak asla doğru olmaz. Bu mantık güya şu yoruma dayanır:

Eğer Allah olsaydı, dünyanın yörüngesinin kaymasına izin vermezdi. Oysa böyle saçma bir mantık yürütmek için ille de Japonya depremini beklemeye gerek yoktu. Her gün yüz binlerce insan ölüyor, hayatın yörüngesi kayıyor. “Eğer Allah olsaydı, bu adamların ölmesine izin vermezdi!..” diyebilirler.  Veya bir katil, bir adama kurşun sıkıp öldürmesi de aynı sonuca götürebilirdi!..  “Allah olsaydı, yüz tane kurşun yese bile adamın ölmemesi gerekirdi!.."  

Bunun ilmî izah özeti şudur:

Allah izin vermediği sürece ne bir yaprak yere düşer, ne dünya bir tek santim yörüngesinden kayar. Milyarlarca seneden beri dünyanın aynı yörüngede hem de 23,5 derecelik bir eğim içerisinde, gece-gündüz demeden hareket etmesi ve bu hareketinden zerre kadar sapmaması bu söylediklerimizin açık kanıtıdır.

Tarih içerisinde Japonya depreminden çok daha büyük depremlerin olduğu bilinmektedir. Bundan daha büyük depremlerde yerküresinin yörüngesinden kaymaması, ondan daha küçük olan bu depremde kayması, -haşa- Allah’ın yokluğunun değil, onun dilediğini yapabilen bir iradeye sahip olduğunun işaretidir.

Eğer bu kayma iddiası bilimsel olarak gerçekten tam tespit edilmiş bir doğru ise, denilebilir ki, Allah bu kaymaya izin vermekle ve bu değişikliği yaratmakla, hem kendi özgür iradesini ortaya koymuş hem de Kur’an’da “dünyanın, hatta bütün sistemlerin yerlerinden kayacağı” manasına gelen kıyametin yaklaştığına bir sinyal vermiştir. Tabii ki, “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az...”

“Gerçek şu ki: Gökleri ve yeri  -yörüngesinden kayıp- yok olmaktan koruyan Yüce Allah’tır. Şayet onlar yerlerinden kayacak olursa, onları Allah’tan başka kimse tutamaz. Şüphesiz O, kullarına karşı yumuşak davaranandır, çok bağışlayandır.”(Fatır, 35/41)

mealindeki ayette yer ile göklerin/göklerdeki tüm sistem ve oralardaki tüm güneş ve yıldızların, bütün gök cisimlerinin bulundukları yerlerde -milyarlarca yıldan beri- olduğu gibi durmalarına dikkat çekilmiş, yer ve göklerin bu harika konumu Allah’ın varlığına bir delil olarak getirilmiştir.

Dünyanın milyarlarca yıldan beri yerinde durması, aynı yörüngede sabit olarak hareket etmesi, hatta güneş sistemiyle birlikte, helezonik bir hareketle bağlı bulunduğu Samanyolu galaksisinden hızla uzaklaşması, herkul veya Şemsu’ş-şumusa doğru yol alması gibi, sonsuz kuvvet sahibi Allah düşünülmeden asla izah edilemeyecek gerçekler dururken, hayallerin küfrî hezeyanlarına saplanmak orta çağ skolastik felsefe bataklığına batmaktan daha antika bir cehalettir.

Burası uzun izahlar yapmaya musait değildir. Yoksa, Allah’ın varlığının yüzlerce delilini gösterebiliriz. Zaten insan olan bir insan, kendi yapısına baksa bunun sonsuz ilim, kudret ve hikmet sahibi bir yaratıcı tarafından yaratıldığına asla şüphe etmez. Nitekim, çok açıktır ki, gözü yaratan ancak güneşi yaratan yaratıcı olabilir. Çünkü güneş olmadan gözün hiçbir değeri yoktur. Keza, kulağı yaratan ancak havayı yaratan yaratıcı olabilir. Çünkü, hava olmadan kulakların hiçbir kıymet-i harbiyeleri olmaz. Mideyi yaratan gıdayı yaratan aynı varlıktır. Gıdaların giriş ve çıkış yollarının tesadüf eseri olarak ortaya çıktığını iddia etmek için yalnız insanlıktan değil, hayvanlıktan da istifa ettirmeyi gerektirir. Zira, böyle bir ahmaklığı hayvanlar da kabul etmez. İnsanları atmosferdeki oksijen tüpüne bağlayan Allah, bununla kendi varlığını ve birliğini akıllı olanlara ders vermek istiyor. İnsanların ciğerlerini atmosferdeki oksijen tüpüyle çalıştıran Allah’ı gözle gürür gibi tanımayanların akıllarına bin defa yuh olsun, tuh olsun...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun