Kime şu dört şey verilmişse, ona dört şey daha verilmiştir sözü hadis mi?

Tarih: 27.07.2023 - 07:59 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Kime şu dört şey verilmişse, ona dört şey daha verilmiş demektir.
1. Kime Allah’ı anma nimeti verilmişse, Allah da onu anar. Çünkü Allah Kur’an’da; “Beni anın ki, ben de sizi anayım” (Bakara 152) buyuruyor.
2. Kime dua kapısı açılmışsa, kendisine icabet edilecektir. Çünkü Allah Kur’an’da; “Bana dua edin ki, size icabet edeyim” (Mü’min 60) buyuruyor.
3. Kime verilen nimetler şükretmek nasip edilmişse, fazlası da verilecek demektir. Çünkü Allah Kur’an’da; “Şükrederseniz size olan nimetimi artırırım” (İbrahim 7) buyuruyor.
4. Kime de istiğfar etme nimeti verilmişse, o bağışlanacak demektir. Çünkü Allah Kur’an’da; “Rabbinizden bağışlanma dileyin, Çünkü O çokça bağışlayandır” (Nuh 10) buyuruyor.”  (Mu’cemu’s-Sağir 703)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet bu anlamda bir hadis rivayeti vardır:

Abdullah İbni Mesud (r.a.) rivayet ediyor: Resulullah aleyhissalatü vesselam:

"Kime dört şey verilmişse, ona dört şey daha verilmiş demektir" buyurdu.

Sonra da bu sözünü Kuran'dan ayetlerle açıkladı:

"Kime Allah'ı zikretme nasib edilmişse, Allah da onu anar. Çünkü Allah Kuran'da, 'Beni zikredin ki, ben de sizi rahmetimle anayım.'(1) buyuruyor."

"Kime dua yapmak nasib edilmişse, kendisine cevap verilecektir. Çünkü Allah Kuran'da, 'Bana dua edin, size cevap vereyim.' (2) buyuruyor."

"Kime verilen nimetlere şükretme nasib edilmişse, fazlası verilecek demektir. Çünkü Allah Kuran'da, 'Şükrederseniz daha çok veririm.'(3) buyuruyor."

"Kime istiğfar etmek nasib edilmişse, o bağışlanacak demektir. Çünkü Allah Kuran'da, 'Rabbinizden af dileyin, çünkü o çok bağışlayıcıdır.'(4) buyuruyor."(5)

Senedinde zayıf bir raviden dolayı bu hadis rivayeti zayıf kabul edilmiştir.(6)

Hadis kriterleri bakımından senedi itibariyle zayıf da olsa, manasının sahih olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, ilgili konular ayetlerle desteklenmiştir. 

Bediüzzaman Hazretlerinin bildirdiği mukarrer bir düstur vardır: “Eğer ne hahî dad, ne dadî hah = Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”(7)

Bu hadiste anlatılanlar bu mukarrer ve biraz da mücerreb olan bu düsturun bir açıklaması gibidir. Özellikle vurgulanan şu dört şeyden birinin insana ikram edildiğinde, aralarında lüzum-u beyyin bulunan bir diğer nimetin de kendisine verileceğine dikkat çekilmiştir. Buna göre;

a) Eğer Allah bir kuluna zikretmeyi nasip etmişse, bu durum o kimsenin Allah tarafından sevildiğine işarettir. Allah’ın sevdiği bir kulunu zikretmesi / anması, kolayca anlaşılan bir şeydir. Demek ki, Allah’ı zikretme nimetinin kula verilmesi, Allah’ın da o kulunu sevgiyle anmasının bir vesilesidir.(8)

b) Eğer Allah bir kimseye dua etmesini nasip etmişse, bu duaya icabet de eder. Çünkü “Bana yalvarın isteyin, size icabet ederim.”(9) mealindeki ayette bu garanti verilmiştir. 

İcabet etmek istenilen şeyin aynıyla kabul edilmesi demek değildir.

“Cenab-ı Hakk'ın duaların icabetine vadetmesi ise, icabet ayn-ı kabul değildir. Yani, icabet kabulü istilzam etmez. Duaya her hâlde cevab verilir. Cevabsız bırakılmaz. Matluba olan is'af (duada istenilen şeyin aynısının verilmesi) ise, Mücîbin (İcabet eden Allah’ın) hikmetine tâbidir."

"Meselâ: Doktoru çağırdığın zaman, herhalde: 'Ne istersin?' diye cevab verir. Fakat: "Bu yemeği veya bu ilâcı bana ver" dediğin vakit, bazen verir, bazan hastalığına, mizacına mülayim olmadığından vermez. Adem-i kabul esbabından biri de duayı ibadet kasdıyla yapmayıp, matlubun tahsiline tahsis ettiğinden aks-ül amel olur. O dua ibadetinde ihlas kırılır, makbul olmaz.”(10)

c) Kendisine şükretme nimeti verilen kimseye daha fazla nimetin verilmesi de ilahî taahhüt altındadır.(11)

Şükür, Allah’a karşı memnuniyetini hissetmek, verilen nimetin değerli olduğunu idrak etmek manasına geldiği için, böyle edepli ve kadirşinas bir insana nimetin artırılması Allah’ın keremine en yakışan olanıdır.

d) Özür dileyip kusurunu itiraf etmek ve istiğfar ederek günahlarının bağışlaması için Allah’a yalvarıp yakarmak kulluğun temel esprilerinden biridir. Allah’ın diğer sıfatları gibi, “Afuv-Ğafur / Ğaffar” sıfatlarının da tecelli etmeleri onu “memnuniyet-i mukaddese” ile memnun eden bir husustur. O halde, istiğfar etme nimeti verilen kimsenin mağfiret edilmesi nimeti ile de taçlandırılması Rahman, Rahim, Kerim ve Ğaffar olan Allah’ın ihsan ve kereminin bir muktezasıdır.(12)

Kaynaklar:

1) Bakara, 2/152.
2) Mümin, 40/60.
3) İbrahim, 14/7.
4) Nuh, 71/10.
5) bk. Taberani, el-Mucemu’s-sağir, no: 1022; Kenzu’l-Ummal, no: 43473.
6) bk. Mecmau’z-Zevaid, 10/149.
7) Mektubat, s. 302.
8) bk. Bakara, 2/152.
9) Ğafir, 40/60.
10) Nursi, Mesnevi-i Nuriye, s. 225.
11) bk. İbrahim, 14/7.
12) bk. Nuh, 71/10.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun