Kıraat çeşitleri Mushaflarda yer almış mıdır?

Tarih: 17.07.2016 - 00:47 | Güncelleme:

Soru Detayı

1. Kıraat çeşitliliğinden kaynaklı olarak; Kur'an ayetlerinin yazımı, mana verilmesi ve hüküm çıkarılması konularında yüzlerce farklı görüş olduğu doğru mudur?
2. Kıraat-ı Aşere'nin birinin inkarı küfür müdür? 
3. Şaz Kıraatlerin inkarı küfür müdür? Şaz Kıraatleri Kur'an kabul etmekte bir sakınca var mıdır? 
4. Günümüze ulaşmayan sahih Kıraat var mıdır?
5. Bugün Hadislere bakarak yeni bir Kıraat oluşturmak mümkün müdür? Şayet Sahih yeni bir Kıraat oluşturulabilirse bunun inkarı küfür müdür?
6. Bir kıraatin mütevatir derecesinde olması için gerekli şartlardan biri de Halîfe Hz. Osman (r.a) tarafından çoğaltılarak Mekke, Medîne, Kûfe, Basra ve Şam'a gönderilen imam mushaflardan birinin yazı şekline, takdîren de olsa uygun düşmesidir. 
Buna göre, Peygamberimizin bildirdiği tüm kıraat çeşitleri yazı şekli olarak bu mushaflarda yer almış mıdır? Yoksa sadece bir kısmı mı yer almıştır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Kıraat çeşitliliğine bağlı olarak ayetlerin yazım farkının olması doğaldır. Çünkü eğer bir kelime farklı okunuyor ise ve bu farklılık yazıya yansıyorsa bu yazım farklılığının olması gerekir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, yazı kıraat farklılığının kaynağı değildir. Farklı okunan kelimelerin yazıdaki simgesel biçimleridir. Zira kıraatler sözel olarak nakledilen ve sonradan yazıya geçen okumalardır.

Farklı yazılması gereken kelimeleri, Hz. Osman, bölgelere gönderdiği mushaflara dağıtarak karışıklığı önlemiştir. Mesela Şam mushafında "tehteha" şeklinde yazılırken kufe mushafında "min" ilavesiyle yazılmıştır.

Farklı kıraatlerdeki bir kategori de gramatik farklılıklardır. Bunlar okunuşa göre farklı bir takım anlamların ortaya çıkmasına vesile olmaktadır.

Fakat, bu anlam farklılığı bir tezat tarzında değil, anlam çeşitliliği ve zenginliğidir.

Bunlardan kaynaklı yüzlerce görüş biraz abartılı olabilir ama bu farklılıklar  özellikle islam hukuku alanında farklı görüşlerin temel kaynaklarıdır.

Cevap 2:

Kıraat-ı aşere içerisinde bizim İmam Asıma göre ayet olarak okuduğumuz ve Kuran kabul ettiğimiz kelimeler olduğu gibi diğer imamlara ait ve onları takip eden insanların da ayet olarak okuduğu kelimeler vardır. Dolayısıyla kıraat-ı aşerenin birinin inkarı sıkıntılı bir durumdur...

Cevap 3:

Şaz kavramı dönemsel bir kavramdır. Yani şaz kavramının bir anlam tarihi ve süreci vardır. Burada şaz kavramına yüklenen anlama göre bu sorunun cevabı değişir.

Şaz kavramından eğer meşhur olmayan kıraatler kastedilirse o zaman inkarı sıkıntılıdır ve bu şazları Kuran kabul etmek gerekir. Çünkü bu kıraatler diğerleri kadar yaygınlık kazanmamıştır.

Eğer şaz kıraatten sahih olmayan kıraatler kastedilirse o zaman inkarında bir sıkıntı yoktur ve onları Kuran kabul etmek sıkıntılıdır..

Cevap 4:

Günümüze pratik anlamda ulaşmayan sahih kıraatler var. Yani takip edilmeyen sahih kıraatler var. Zira bugün genellikle Asım’ın Hafs rivayet; Nafi’nin Verş rivayeti ve Ebu Amr’ın Susi rivayeti takip edilmektedir. Diğerleri tarih olmuştur.

Ama soru eğer pratik değil de kaynaklarımızda da yer almayıp nakledilmemiş tarzında ise kesinlikle böyle bir şey yoktur. Var olan kıraatlerin tamamı nakledilmiştir.

Ancak bir kısmı tarih olmuştur bir kısmı da yukarda bahsettiğimiz gibi takip edilmiştir...

Cevap 5:

Bugün hadislere bakarak kıraat oluşturmakla rivayetlere bakıp yeni bir Kuran oluşturmak arasında bir fark yoktur. Çünkü kıraat olgusu ictihada bırakılmış veya dönemsel değişen bir olgu değildir.

Kıraatlerin sadece seslendirme kısmı vardır. O da kelimelerin farklı seslendirilmesidir ki, onların bile belli özellikleri vardır ve gelenekten gelen kaide kurallara göre yapılır.

Ancak, bahsettiğimiz gramatik kısım diğer ayetler gibi ayettir. Onlar üzerinde uğraşmak tehlikelidir.

Rivayetlerden böyle bir şey oluşturmak zaten mümkün değildir. Zira rivayetler buna uygun değildir.

Ancak, bir kelimeyi seslendirirken gerek yöresel ağız itibariyle ve gerekse yetenek itibariyle farklı seslendirme olabilir. Bu herkesin kafasına göre seslendirmesi anlamına gelmez.

Kıraatler bu anlamda mezhepler gibidir. Disiplini sağlama adına takip edilmesine karar verilen kıraatin icra edilmesi gerekir.

Bu alanın uzmanları bunu yapabilirler. Ancak kıraat ahlakı ve edebi açısından bu doğru değildir.

Ayrıca, diğer kıraatleri uzmanları zaten yine uzmanların olduğu bir ortamda icra ederler.

Halk arasında bu farklılıkları okumak caiz değildir. Zira halk bunların mahiyetini anlama sıkıntısı çektiği için ayetlerin değiştirildiği düşüncesine kapılabilir.

Diğer taraftan uzmanları namazda diğer kıraatleri de takip edebilir, caizdir. Ancak imamlık esnasında ve açıktan okunan namazlarda bunları okumak doğru değildir.

Cevap 6:

Hz. Peygamberden rivayet edilen kıraatlerin tamamı bu mushaflarda yazı olarak yer almaktadır.

Ancak şöyle; kıraatlerin naklinde söz ve şifahi kültür önemli olduğu için kelimenin şekli yani yazım şekli her kıraate muhtemel olanlar tek bir şekilde yazılmıştır. Fakat ayrı yazılması gerekenler mushaflara dağıtılmıştır.

Örneğin "fetebeyyenu" kelimesi noktasın ve harekesiz hem "fetebeyyenu" hem de "fetesebbetu" şeklinde okunabilir.

Yine “tahteha” kelimesi min ilavesiyle de okunabilir. Ancak bu farklılığı tek kelimede gösterme imkanı olmadığı için, bir mushafa sadece “tahteha” diğerine de “min” ilavesiyle yazılmıştır.

Yazı tarzı gelişinceye kadar böyle devam etmiş ve bu mushaflar eğitim öğretimde fazla kullanılmamıştır. Eğitim öğretimde hoca esas alınmıştır.

Daha sonra yazı şekli biçimi gelişmiş, mushaflar kıraatlere göre yazılmaya başlanmış ve her kıraate göre mushaf yazılmıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun