Kitapların düşünce ve inanç mekanizmasındaki rolü nedir?

Tarih: 04.10.2013 - 11:23 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Müzemmil suresi 19. ayette,

 "Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar."

ve bu ayet gibi birçok ayette, hidayete ulaşmanın insanların kendi elinde olduğunun ifade edilmesi var. Günümüzü düşündüğümüzde insanlar okudukları felsefeler, akımlar, pozitivist bilimlerin etkisinde kalıp inançsız olabiliyorlar. Bu ayetten şu yorumu günümüz için çıkarabilir miyiz:

- Kendi psikolojimizi ve idrak etme gücümüzü, okuduğumuz kitapları kendimiz seçerek tayin mi ediyoruz?

- Kitaplar kalp ve düşünce mekanizmasında nasıl rol oynuyorlar?

-İdrak, şuur, düşünce, inanç, birikim sisteminin birbiri ile bağlantısı nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanı insan yapan, onun düşünebilen, konuşabilen, akıl ve  idrak yeteneğine sahip olan bir varlık olmasıdır. Ancak, yaratılışının gereği olarak, meleklerle akıl melekesinde, hayvanlarla öfke ve iştihada, bitkilerle de büyüme ve gelişme melekesinde ortak olmuştur.

Bu farklı unsurların zıt etkileri vardır. İnsanlık kompozisyonu bakımından, bunlardan biri “Yaşa!..” derse, diğeri “Öl!..” diyebilir.

Bu sebeple, Allah imtihanda insanı sadece aklından ötürü sorumlu tutmamış, aksine kitap ve peygamberler göndererek insanı irşat etmiş ve bu irşadın sonucuna göre imtihanı kazanıp kazanmadığını değerlendirmiştir.

“Kim doğru yolu seçerse, kendisi için seçmiş olur; kim de doğru yoldan saparsa, kendi aleyhinde sapmış olur. Hiçbir kimse başkasının günah yükünü taşımaz. Biz, peygamber göndermediğimiz hiçbir halkı cezalandırmayız.” (İsra, 17/15)

mealindeki ayette, hidayet ve dalaletin sebebi, vahiy olarak indirilen kitaba / Kur’an’a (ve diğer kitaplara) tabi olup olmamak olarak belirtilmiştir. Ve kitap / peygamber insanlara gönderilmeden onların sorumlu tutulmayacağına da vurgu yapılmıştır.

Bundan anlaşılıyor ki, imtihana tabi tutulan insanların bir yandan kişilik itibariyle “akıl baliğ” olmaları / rüşt çağına girmiş olmaları şart koşulmuşken, diğer taraftan da bu insanlara hak ve hakikati öğreten kitapların ve bu kitapları öğreten muallimlerin / peygamberlerin varlığı zorunlu kılınmıştır.

Bu hakikatler gösteriyor ki, hak ve hakikati öğrenmek için Allah’ın gönderdiği kitapları okumak ve o kitapları ders veren peygamberlerin öğütlerine ve peygamberlerin izini takip eden yetkili ilim erbabına kulak vermek şarttır.

Özellikle bütün vahiylerin esaslarını ihtiva eden ve en son vahiy kaynağı olan Kur’an’a aykırı beyanlarda bulunan her kitap yanlış olduğu gibi, sünnetiyle Kur’an’ı tefsir edip açıklayan Hz. Muhammed (asm)’in beyanlarına ters düşen her öğretmenin öğrettikleri de kesinlikle yanlıştır ve zararlıdır. Yete ki, bu farklı kaynakların ifadelerini doğru algılayabilelim.

İşte bütün bu açıklamalar gösteriyor ki, akıl tek başına hakikati keşfedemez. Bilakis, akıl eğitildiği fikirler istikametinde tepki gösterir.

“Her doğan çocuk fıtrat dini olan İslam’ı kabul edebilecek bir kabiliyette doğar. Sonra annesi, babası, çevresi, onu Yahudî, Hristiyan, Mecusî yaparlar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)

manasına gelen hadisin ifadesi, aklın yanıltılabileceği ve yanılabileceğini göstermektedir.

Bu sebeple -sizin de işaret ettiğiniz gibi- aklımızı eğitirken, kitaplarımızı, hocalarımızı iyi seçmek durumundayız. Bu hadis aynı zamanda, imtihan sahasında bir tek zorunlu istikamet gösteren kodlama trafik işaretinin de söz konusu olmadığına işaret etmektedir.

İnsanın cüzi iradesi, iyi veya kötü yolu tercih edebilecek bir özgürlüğe sahiptir. Bir takım fasık olan kimselerin çocuklarının salih birer insan, tersine salih kimselerin çocuklarının da fasık olmaları bu gerçeğin reddedilmez kanıtıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun